ali babacan

bulut bey
Bilderbergin öz evladı. Türkiye'ye zararı pek çokdur. Saymakla tükenmez. Şimdilerde türklüğü sorguluyor hdp/pkk'ya selam çakmakla meşgul. Babacanın kıratından başka ne beklenirdi ki. Paye kapmak için chp safına geçti kılıçdaroğlu es kaza seçilir de bize de bir şeyler düşer mi acaba derdinde. Tıpkı serok ahmet davutoğlu gibi. Patronlarına yaranmak için Türkiye'ye her türlü zararı verebilir. Ali Babacan zarardır ziyandır. Kısacası al serok babacan'ı vur Abdullah Gül'e.

türk gücü

bulut bey
Kafiri korkutan en önemli unsur. Kafirler bu korkuyu yenmeleri sayesinde bir medeniyet sahibi oldular. Bu veçhesiyle modernizmin sebebi türk gücüdür. Türk gücünden halas olmak adına gavur muhtelif fikirler temayüller geliştirdi. Bugünlerde gururla anlattıkları birçok meselenin gerisinde bu yatar. Mesela coğrafi keşifler. Başlangıcı nedir. Başlangıç mottosu "türkleri arkadan çevirmek" dir. Teleskobu ne diye savunuyor galileo. "efendim bununla türkleri üzerimize gelmeden önce görebileceğiz". Daha çok sayıda örnek verilebilir. Türk gücü bu kadar ciddi bu kadar mühim bir şeydir. Bunu en iyi Türk düşmanı gavurlar bilir.

avukat

bulut bey
avukat kelimesi sözlükte ''Mesleği hukuki işlerde ücret karşılığı yol göstermek, hakkı savunmak olan, kendisine kanunen savunma hakkı tanınmış kimse'' anlamına gelir http://lugatim.com/s/AVUKAT.

avukat kelimesi esasen latince bir kelime. Latinceden italyancaya geçmiş. avvocato kelimesi italyancadan dilimize girmiş. daha eski tarihlerde avukatın karşılığı olarak ''muhami'' kelimesi kullanılmış.

avukatlığın ilk olarak antik yunan'da ortaya çıktığı söylenir. sokrates'in savunması ilk müdafaa olarak değerlendirilir. bu hususlar işin doğrusu pek de önemli değil en azından benim için.

bizde ortaya çıkışı tanzimat fermanının ilanı ile birlikte olmuştur. tabi bu tarihlerde ortaya çıkan 'vekillik' , 'müdafiilik' vasıfları profesyonel ruhsatlı bir kamu görevi, bir iş kolu olmayıp 'dava vekilliği' , 'müdafii' gibi kavramlarla ortaya konulmuş ve bu görevlerin icra edilebilmesi için mektep mezuniyeti şart koşulmamıştır. cumhuriyet'ten önce de bir kısım illerimizde baro kuruluşlarının ortaya çıktığı görülmüştür. fakat kurumsal olarak baroların ortaya çıkışı cumhuriyet ile birlikte olmuştur.

kısa tarihsel bilgiden sonra avukatlıkla ilgili birkaç kelam edelim. önce şunu söyleyelim. halihazırda hukuk sisteminde avukatlık vazgeçilmez bir unsurdur. bu hem sistem olarak hem de sistemsel çarpıklıkların ortaya çıkardığı sonuçlar açısından böyle. avukat herkese lazımdır, herkese muhakkak lazım olur, her an herkesin avukata işi düşebilir.

avukatlık çok enteresan meslektir. kimseye yaranamazsınız. adamı ipten alırsınız yine de yaranamazsınız. ne müvekkile ne karşı tarafa ne hakime ne savcıya ne de memura yaranamaz avukat. avukat kısaca kimseye yaranamayan insandır :) avukata saygı özellikle son zamanlarda ortadan kaybolan bir şey.

avukatlık hem kamu görevlisi hem de serbest meslek niteliğinde bir meslektir. bu hususlar avukatlık kanununda izah edilmiş.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu md. 1 ve 2:
''Avukatlığın mahiyeti:
Madde 1 – Avukatlık, kamu hizmeti ve serbest bir meslektir.
(Değişik ikinci fıkra: 2/5/2001 - 4667/1 md.) Avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder.
Avukatlığın amacı:
Madde 2 – (Değişik birinci fıkra : 2/5/2001 - 4667/2 md.) Avukatlığın amacı; hukuki münasabetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamaktır.
Avukat bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis eder.

toplumda avukatlar hakkında pek çok yanlış bilgi var. galat-ı meşhur olmuş çok sayıda bilgi mevcut. özellikle son zamanlarda yayınlanan muhtelif dizi ve filmlerde yer verilen avukat karakterleri üzerinden ve ayrıca daha önemlisi hukuktan bihaber toplumumuzda yanlış anlamalar ve ön yargılar sebebiyle bu galat-ı meşhurlar ortaya çıkmış ve halen derinleşerek devam etmektedir.

yapılan en önemli yanlışlardan biri belki de birincisi avukat ile müvekkilinin özdeşleştirilmesi. avukat ücret karşılığı hukuki hizmet sağlayan bir kamu görevlisidir. ücretini alarak her türlü dava ve hukuki işi uhdesine alabilir. bu durum avukatın müvekkiline şahsıyla birlikte bir bütün olarak onun eylemlerine iştirak ettiği anlamına gelmez. misal; a şahsı b şahsını öldürüyor. a şahsı filanca mahkemesinde yargılanıyor. c şahsı avukat olarak a şahsının müdafiiliğini ücret-i mukabilinde üstlenmiş. bu olayda c şahsı cinayeti değil cinayetten yargılanan sanığın yasal haklarını savunur. c şahsı, a şahsının öldürme fiili ile alakası bulunmayan masum, ücreti karşılığında ekmek parasını kazanmaya gayret eden bir kamu görevlisidir. c şahsı a'nın suçuna iştirak etmediği gibi avukatlığını üstlenmiş olması onun bu fiili onayladığı anlamına gelmez. savunma hakkı kutsaldır ve herkesin (suçu-eylemi ne olursa olsun) savunma hakkı vardır. adil yargılanma hakkı herkesin tabi bir hakkıdır. dolayısıyla avukat bunu temin eden en önemli unsurdur. bu sebeplerle müvekkili ile avukatı özdeşleştirmek büyük cahilliktir. bunu yapmayınız.

diğer yanlış ise avukatların çok ve haksız yere para kazandığı algısıdır. bugün itibariyle hukuk fakültelerinin sayısı neredeyse 100'e yaklaşmış. her yıl yaklaşık 20 bin hukuk mezunu var. Türkiye' de 81 baroya kayıtlı avukat sayısı 144 bin civarında olduğu söyleniyor (bu akp'nin marifetidir, her şehre hatta bazı ilçelere üniversite kurulmasının bir yansımasıdır). dolayısıyla bugün itibariyle rekabetin en ağır bastığı iş kollarının belki de birincisidir. bu ortamda avukatlık kazançları zaten bir hayli düşmüş olup çok sayıda meslektaşımız geçim sıkıntısı yaşamaktadır. son yıllarda yaşanan avukat enflasyonu sebebiyle ve başka diğer etmenlerden kaynaklı olarak avukatların çok para kazandığı iddiası tamamen yanlıştır. öte yandan avukatın hak etmediği ücretleri talep ettiği algısı da tamamen hatalıdır. en basit dava bile bugün itibariyle 2 yıl sürer. bazı davaların 8-10 yıl sürdüğü düşünüldüğünde avukatın çalışmasını emeğini mesaisini bir nebze anlamış oluruz. dolayısıyla avukatlık ücretleri bugünkü piyasa koşullarında belki en az artış yapılan alandır. yani avukatınızla kurbanlık pazarlığı gibi pazarlığa girişmeyin avukatın canını sıkarsınız, kafanızda sizi 'cimri müvekkil, cahil insan' diye tanımlar ve ona göre muamele görürsünüz. ayrıca insanların avukatın ücretine neden bu kadar takıldıklarını anlamak güç. neticede bu profesyonel bir meslek dalı. saygın ve son derece önemli. avukatların hiçbir meslek dalının kazancı ile ilgili olumsuz bir tavır takındığını görmedim. fakat tersine çokça şahit olduk oluyoruz. avukat hak ettiğini elbette kazanacak.

avukat, müvekkilin -hukuk çerçevesindeki- talimat ve istekleri ile bağlıdır. kafasına göre iş yapamaz. kafasına göre beyanda bulunmaz. örnek adam karısından boşanmak istiyor. hiçbir avukat sen boşan veya boşanma demez. boşanmak isteyen adamın davasını bildirdiği yönde açar. boşanma davalarında sıkça rastlanan durum erkek veya kadın boşanmak istediği eşi ile sonradan barışır fakat dava başlangıcında söylediği boşanma sebepleri sonradan kafasına dolanmış :) . diyor ki eşine ''efendim bunları sana ben söylemedim'' öyle mi karıcığım/kocacığım, ''peki kim söyledi'' ''avukat öyle yazmış''. böyle bir şey olmaz laa :). avukat nerden bilsin senin eşinle ne yaşadığını yanında mıydı. avukat müvekkilin yaşadığı olayları hukuki veçheleri ile ve hukuki bir dille yazılı beyana döker müvekkilinin söylemediği hiçbir şeyi dilekçeye yazmaz.

avukatlık türkiye'de bugün itibariyle can çekişen bir meslek dalıdır. bu hem sistemden hem de bazı avukatların çapsızlığından kaynaklanıyor. elbette ağırlıklı olarak yukarıda bahsettiğimiz avukat enflasyonundan kaynaklanıyor. barolar da maalesef etkin ve yeterli tedbirleri almıyor (neden çünkü tbb başkanlığını işgal eden zatın osman kavala ve selahattin demirtaş'ı savunmak gibi daha mühim işleri var).

hukuk fakültesi 1. sınıfta -illa ki- sorulur. mezun olunca ne olacaksınız. 200-300 kişilik amfiden sadece 1-2 kişi avukat olmak ister. ama mezuniyetten sonra 200 kişilik kontenjandan 195'i avukat olur :). bu iş böyledir. avukat olmak isteyen de olur istemeyen de olur. o yüzden gençler sakın laa. sakın hukuk filan yazmayın olum. gençliğinize yazık etmeyin (babası zengin olanları ayırıyorum, siz yazın kardeşim size her bölüm mübah). vallahi sürünürsünüz. aman aman :)

her şeye rağmen hukuk herkese lazım. yetkin, dürüst, namuslu, adil hukukçularımıza ihtiyacımız var. hukuk ve adaletin tecelli ettiği günleri görmek dileğiyle tüm avukat meslektaşlarıma sevgi ve saygılarımı sunuyorum. avukat olmayanlara da sunuyorum :)




mazhariyet

sivri
"lütuf", "iyilik" veya "nimet" anlamına gelir. Bu kelime, özellikle tasavvuf literatüründe sıkça kullanılır ve Allah'ın lütfu ve inayetiyle bir kişinin aydınlanması veya arınması anlamında kullanılır. Mazhariyet, manevi bir kavramdır ve bir kişinin Allah'ın lütfu ile nurlandığı veya ruhani bir yükseliş yaşadığı anlamına gelir.

avukatlık mesleğine fıkhi bir bakış

hafiz
avukatlık,klasik fıkıh literatüründe ''husumet konusunda vekalet (el -vekale bi'l-husume)'' başlığı altında ele alınır.alimler arasında avukatlığın -gerekli şartlara riayet edilmesi halinde meşru olduğu ittifakla kabul edilmiştir. avukatlığın meşruiyeti konusunda kitap,sünnet,icma gibi deliller yanında akli deliller de ileri sürülmüştür.
a.kitaptan deliller
1-hz musa,peygamberlik ile görevlendirilip firavun'a gönderildiğinde allah'a dua etmiştir:
''kardeşim harun'un konuşması benimkinden daha düzgündür.onu da beni doğrulayan bir yardımcı olarak benimle birlikte gönder.zira bana yalancılık ithamında bulunmalarından endişe ediyorum''(kasas 34.ayet)
bu ayet,hakkı açıklamak ve delili ortaya koymak noktasında daha iyi açıklama yapabilecek bir kimseden yardım almanın caiz olduğunu gösterir.
2-''hainleri savunma '' (nisa 105.ayet)
bu ayet,ibaresiyle hainlik yapanları savunmanın yasaklığını ifade ederken mefhum-i muhalifiyle de haklı ve masum görülen kimselerin savunulabileceğini gösterir.
b-sünnetten deliller
1- hz peygamber ''kardeşin zalim de olsa mazlum da olsa ona yardım et!''buyurmuş,zalime nasıl yardım edeceklerini soran sahabeye şöyle cevap vermiştir.''onun zulmüne engel olursun''demiştir.
buradaki yardım ,maddi ve manevi her türlü yardımı kapsar.bir avukat da haklı tarafı savunurken,haksız tarafın adalet önünde hakkı teslim etmesini sağlarken mazluma da zalime de belirtilen ölçülere göre yardım etmiş olmaktadır.
c-icma
alimler,hakları talep ve dava etme konusunda başkasını vekil tayin etmenin caiz olduğu konusunda alimlerin icma ettiğini söylemiştir.
d- akli deliller
avukatlığa ihtiyaç vardır;çünkü herkes davalarda hakkını nasıl ispat edeceğini ve kendisine yönelik iddialara karşı kendisini nasıl savunacağını bilemez.bu sebeple bu konuda tecrübeli olan kimselerin yardımına ihtiyaç duyar.eğer avukatlık meşru kılınmasaydı herkes kendi hakkını kendisi savunmak durumda kalır,bu durumda ağzı iyi laf yapan kimseler kanunların boşluklarında yararlanarak kendilerini temize çıkarır,hak sahipleri haklarına ulaşamazdı.
not.bu yazıda ,avukatlığın icra ederken dikkat edilmesi gereken kurallar değil sırf meslek olarak avukatlık yapmanın hükmüne temas edilmiştir.
(heyet ,el fıkhul -müyesser 8.cilt 132 syf)

iman

hafiz
Sözlüğe baktığımız zaman şöyle tarif edilir ; “güven içinde bulunmak, korkusuz olmak” anlamındaki emn (emân) kökünden türeyen îmân “güven duygusu içinde tasdik etmek, inanmak” terim olarak ise iman genellikle “Allah'tan alıp din adına tebliğ ettiği kesinlik kazanan hususlarda peygamberleri tasdik etmek ve onlara inanmak” diye tanımlanır.İman Allahın bize en güzel olarak sunduğu dinin tümüne hiç şüphe duymadan kabul etmek ve tasdik etmektir. İmam Azam şöyle tarif etmiştir; İman ,kalp ile tasdik dil ile ikrardır.diyerek bu gerçeği formule etmiştir.bunun göstergesi ise salih amellerdir.İman kimde varsa o güzeldir, kıymetlidir.imanı olmayan ise sonsuz felaket ve sonsuz azaptadır.alimler güzeldir.evliyalar güzeldir.ashabı kiram çok güzeldir Peygamber Efendimiz ise en güzelidir çünkü o İman nuruyla nur olmuştur.

serbest piyasa

bulut bey
Bir Müslüman, serbest piyasayı savunamaz. Destekleyemez. Rıza gösteremez. Zira serbest piyasayı savunmak kapitalizmi savunmaktır. Müslüman, kapitalizmi savunursa itikadi olarak problem yaşar. İslam kapitalizmin köküne kibrit suyu çalacak kuralları ihtiva eder emreder. O yüzden islami bankacılık falan filan gibi süslü cümleler ile gavur, Müslümanı uyutur. Müslümanı sisteme zararsız halde tutmak için tedbirler alınır. Zaten ortada adam gibi Müslümanlık olmadığı için bu kolaylıkla da sağlanır. Serbest piyasa diyen adam islam'dan uzaktır. Sünnetten bihaberdir. Bu konular ne kadar gündemimizde. Sanırım hiç değil. Oysa asıl konular kanaatimce bunlardır.

nüans

sivri
bir durumun veya kavramın ince ayrıntılarını ifade eden, küçük farklılıkları belirten, hassas ve küçük farklılıklar anlamına gelir. Bu kelime, bir düşünceyi, bir fikri veya bir ifadeyi daha ayrıntılı veya daha spesifik hale getirmek için kullanılır. Örneğin, "Bu resimdeki renk tonları arasında nüans farkları var" gibi bir ifade kullanılabilir. Bu durumda, "nüans" kelimesi, resimdeki renk tonlarının küçük farklılıklarını ifade eder.

tasavvuf

hafiz
İslam'ın irfan ve ahlaki boyutunu ifade eden tasavvuf, herşeyden önce başta ülkemizde olmak üzere islam dünyasını olumlu yönden etkilemiş ve nice kafirler Müslüman olmuşlardı.eğer tasavvuf ehil kişiler tarafından temsil edildiği sürece bu muhteşem güzel gelenek devam edecektir.tabi ne kadar kuran ve sünnete ters davranıp sapıtanlar olmuşsa zamanında olduğu gibi günümüzde de bunlara karşı hakiki gerçek Sufi ehilleri bu sapıtanlarla mücadele etmektedir.
Tasavvuf,dünya ile ilgili şeylerden azla yetinmeyi,tümüyle Allah'a yönelme, dünyevi arzulara karşı sabretme,kalbi temizleme ve Allah'a daima yönelmek onu daima zikretmek ve şeriata tabi olma gibi özellikler üzerine kurulu bir hâl ve ilimdir.bu ilim dalı ve hal ilmi kuran ve sünnete
baktığımız zaman sabır ,Şükür tevekkül,Allah'a bağlılık rıza ,tevbe dünya bağlanmamak gibi kavramları rahatca görebiliriz. Tasavvuf ilminin sistemeşmesi ve bir ilim dalı olarak ortaya çıkması 9. Asırdan itibaren İslami ilimler arasında yer almaya başlamıştır.
İlk sûfi müellifler tasavvufu hiçbir şekilde Kur'an ve sünnetten ayrı ve bağımsız görmemişlerdir.mesela serrâc,kuşeyri,hücrîvî,gazali ilk müellifler bu ilmi ehli sünnet anlayışına uygunluğunu göstermeyi amaç edinmişlerdir.
Cüneyd bağdadi tasavvuf nedir sorusuna "bizim bu ilmimiz Kur'an ve sünnet'le sınırlıdır" demiştir.
Yine tasavvuf'un Kur'an ve sünnet temelli olduğu tarikatlar dönenimde de devam ettiğini biliyoruz.başka bi yazımızda da kısaca tarikatların oluşum sürecinden bahsederiz.çünkü bu bir ilimdir bir kaç kelamla bitmez.

seyyid kutub

bulut bey
Milli şuur nedir bunu iyi anlamamız lazım. "Tefsirler bize milli şuur vermez" veya "tefsirin böyle bir işlevi olmak zorunda değil" tezi öne sürülüyor.

vatan müdafaası dolayısıyla değil doğrudan din-i mübin-i islam'ın müdafaasıdır. Ne diyor Mehmet akif. Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi. Yani siz - kahraman Türk ordusu- siz öyle şereflisiniz ki bedrin aslanları bir siz iki. Bu şuurdan bahsediyoruz. Bahsettiğimiz hususların tamamı cihad ile bağlantılı hususlar.

Biz milli şuur derken kimlik derken doğrudan müslümanlıktan bahsediyoruz. Yoksa kemalizmden değil. Bunu ıskalarsak "seyyid kutup'un yazdıkları biz Müslüman türkleri pek de alakadar etmeyen hususlardır, bizim kendi değerlerimiz var biz önce bunları bir anlayalım kimliğimizi bilelim " sözüne muhalefet ederiz.

İstiklal harbi doğrudan cihaddır. Bunu kavramamız çok hayati bir mesele. İstiklal harbi birileri kemalist inkılaplar yapsın falan filan diye yapılmış bir şey değil. Bunun böyle olduğunu bu tezden menfaati olanlar öne sürebilir. Biz şehidoğulları olarak şehid ecdadımızın bu harbi niçin verdiğini adımızı nasıl biliyorsak öyle biliyoruz. İstiklal harbi " değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli" parolası ile kafire karşı boğaz boğaza verilmiş bir harptir. Bunun değeri kıymeti elbette mısır'da bir zaman yaşanan siyasi hadiselerden çok daha üstte. Bizim için böyle. Böyle olmak zorunda. Yoksa bizi bu Anadolu'da yutarlar. Biz zihniyet olarak yükselmez isek bizi tarumar edecek bütün imkanlar hazır, bu imkanlarını istimal edecekler zamanı gelince hiç şüphesiz ederler.

maraba

sivri
"Maraba", kökeni Arapça olan bir kelime olup, Türkçede "hizmetçi", "kulu", "emrindeki kimse" gibi anlamlara gelir. Günümüzde kullanımı oldukça azalmış bir kelime olarak karşımıza çıkar.

Örneğin, Osmanlı dönemi kaynaklarından biri olan "Tezkiret-ül Evliya" adlı eserde şöyle bir cümle geçmektedir: "Sultan Murad Han'ın marabaları arasında sıralanan kahramanlardan biri de Şahin Ahmed'dir."

tebyin

sivri
"Tebyin", Arapça kökenli bir kelime olup Türkçe'ye Arapça'dan geçmiştir. "Tebyin" kelimesi, açıklama, izah etme, anlatma, ortaya koyma anlamlarına gelir.



seyyid kutub

hafiz
Seyyid kutubun tefsirini bazı kimseler roman gibi diyorlar acaba onu diyen kişiler kaçta tefsir okudu sormak lazım.seyyid kutubun tefsiri razi'nin, alûsi'nin,elmalılın tefsiri gibi değildir.onlarda olmayan Seyyid kutub'da var Seyyid kutubda olmayan ise onlarda var böyle bakmak lazım tefsirlere. Seyyid kutub bir dava adamı razi'nin girdiği konulara girmez mesela razi cin maddesini öyle anlatır ki konuyu neydi nereye geldi dersiniz öyle genişçe anlatmıştır.hatta eski alimler razi için razi' nin tefsirinde tefsirden başka herşey var demişlerdir.seyyid kutub ta bu tarz ilmi şeyleri görmeyenler ilmi olarak ele almazlar ,ama bunda da edebi bir ilmi anlatım vardır.kuran ilimleri çok fazladır. Tevhid ,cihat ayetlerini iyi anlamış hareket metodu ile güzel açıklamıştır bu inkar edilemez davanın ne olduğunu nasıl olması gerektiğini aynı şekilde tefsirinde görebiliriz.her tefsir alimi dönemin sıkıntılarını ve sorunlarını kitaplarında yazmışlardır.bugün insanlar tevhidin ne olduğunu imanın cihadın ne olduğunu bilmiyor.o da tefsirinde bu konulara ağırlık vermiştir.bu tefsir de ilmi tefsirlerden sayılır.elbette tefsir'inde yanlışlar vardır bunu alimlerimiz söylemiştir. Tefsirler bizlere milli şuur değil Rabbimizin ne dediğini anlamamıza yardımcı olur.kur'anı hâkimi farklı pencerelerden bakmamızı sağlar. Mesela ben taberi tefsirini okudum,ilmim ve imanım arttı hamd olsun şimdi milli şuur oluşmadı diye okumayım mı böyle şey olabilir mi ?
Milli şuurumuzu geliştirmek için Türk şairlerin şiirleri ve eski Türk devletinin büyük saygı duyduğumuz kişilerin hayatları ile oluşur. bunun yanında bunu söylemek durumdayım seyyid kutub bu yazdıklarından dolayı idam edildi insan biraz edepli olur. Hadi âlimliğine saygı duymuyorsunuz bari şehitliğine saygı duyun.



Seyyid kutubu kim sevmez?
Seyyid kutubun idam edilme gerekçesinin konuşulduğu mahkemede rab,ibadet, ilah, konularını ,zihin karıştıracak şekilde gündeme getirdiği için itham ve idam edilmiştir.abdul nasıra karşı olduğu için kötü insan olmuştur. Suudi arabistanın seyyid kutubu ve içinde yetiştiği ihvanı müslimi kötü,zararlı bela,gösterme nedeni de Amerikan'ın İngiltere nin kısaca batının dalaletlerine karşı bir uyanış simgesi haline geldiği için düşman gibi gösterilmiştir. Seyyid kutubun idam serüveni resmi kayıtlarda olan birisidir.abdul nasıra küçük bir not yaz "devletten abdul nasırdan özür diliyorum"de bu idam bitsin. Cevabı ise ben namazda şehadet parmağımı kelime i şehadet için kaldırıyorum bir münafık için özür dilemem bu parmak o kalemi tutmaz diyerek karşı gelmiş ve bu basireti göstermiştir.böyle bir insanı Allah'tan korkun takvalı olun dediği halde iktidarların hatalarını sahiplenmekte beis görmeyenlerin Seyyid kutubu sevmeleri mümkün değildir.bütün hatalarına rağmen Seyyid Kutub bu ümmetin çocuğudur.ve kelime-i şehadet getirdiği tutanaklarda resmi olarak kayıtlıdır ve şehittir.siyasetten ekonomiye kadar yanlış işlere bulaşmışların hakkın konuşulacağı yerde susmayı bir maharet görenlerin Seyyid kutubu sevmesi mümkün değildir.

berat

kendi halinde biri
kırılan kalpleri onarma, dargınlık duvarlarını yıkma, kin, nefret ve intikam duygularını aşma günüdür.yüce yaradan'ın affına erebilmek için yaradılanı affetme günüdür.

tbmm

bulut bey
İstiklal harbini komuta eden gazi meclisimiz. Türkiye büyük millet meclisi türk milletinin bir eseridir. İsmindeki büyük kelimesi bana göre büyük türk milletine atıftır. TBMM, Milletimizin En güzide mefhumu ve kurumudur.

Tekbir, dua ve kurbanlar ile açılmış türk milletine umut olmuştur. Sonraki süreç ayrı bir bahis. Bugünkü durumu da ayrı bir bahistir. Bugün gazi meclisimizde hdp, tip ve sair Türk hasımlarının barınması içimizi yaksa da tbmm bizimdir. Bizim eserimizdir. Allahın izni ile hep bizim kalacaktır.

Taşnak, hınçak, rum milliyetçileri ve sair türk hasımları bu mecliste geçicidir. Elbet bir gün büyük türk milleti bu habisleri tasfiye edecektir.

türkce lugat

turkcelugat
kahraman ecdadımızın kanları ve canları pahasına savaşarak istiklal harbi vermesi suretiyle kurulan şanlı cumhuriyetimizin 1. Yüzyılını tamamladığı bugünlerde işbu lügatimiz kurulmuş bulunuyor. Yolu açık bahtı aydınlık olsun.

türk'celugat'ın tüm okur ve yazarlar için kıymetli bir yer olmasını arzu ediyoruz. Bunun için gereken azim, fedakârlık ve kararlılığı göstereceğimizin bilinmesini isteriz. Kusursuzluk iddiasında değiliz fakat okur ile yazarlarımıza karşı samimi ve dürüst olma çabasındayız.

Türk'celugat büyük Türk milleti'nin sinesinden çıkan fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür vatansever fertler tarafından kurulmuş bir mecra olup esasen bir millet inisiyatifidir. Dolayısıyla bu platformda Türk milleti'nin aleyhine hiçbir görüş yer almayacaktır.

Sözlük vb. internet ortamında halihazırda mevcut platformlar incelendiğinde; bu platformların sıhhatli ortamlar olmadıkları, genellikle millet hayatı aleyhine bir yön tuttukları, bu platformlarda Türkiye lehine bilgi ve içerik üretilmediği, millet lehine yazılan görüşlerin yahut bu mecralara hâkim mahfillerin görüşlerine aykırı -entry- lerin ani ve organize bir şekilde çeşitli yol ve yöntemlerle tasfiye edildiği, sansür, hakaret, manipülasyon vb. temayüllerin bulunduğu, ciddiyetten uzak gündemlerin sürekli yer tuttuğu, açıkça görülmektedir. Buna karşılık tüm bu olumsuzluklara rağmen Türkiye'de doğmuş ''sözlük'' formatını değerli gören ve bu formata özgün bir yaklaşım getiren turk'celugat sıhhatli bir internet ortamı meydana getirmek adına ciddi, vatansever ve saygılı duruşu ile tertemiz bir mecra olacaktır.

Ayrıca sosyal medya incelendiğinde; karmakarışık bir kaos, linç kültürü, bir kısım zevatın ideolojik bağnazlığı, anlayışsızlık, saygısızlık, ön yargı, taassup, insanların kendilerini beğendirme kaygısı ile beyhude çabalara girişmesi ve daha pek çok olumsuzluk göze çarpmaktadır. Lügatimiz ise elbette bir sosyal medya değil fakat görüşlerin saygı çerçevesinde özgürce ifade edilebileceği bir mecra olması hasebiyle ahlaki ve hukuki bir düzende olacaktır. Lügatimizde kişilerin ve görüşlerin saygınlığını muhafaza adına tüm tedbirler alınacak böylelikle muteber bir bilgi kaynağı teşekkül ettirilmeye gayret edilecektir.

Tüm fikirler, fikir sahibi birey açısından saygın ve muteberdir. Fikirlerin çok veya az taraftar bulması kıymetleri için bir değer ifade etmez. Fikir vardır bir kişi dahi destekçisi olmaz fakat muteberdir. Fikir vardır milyonlarca kişi tarafından savunulur fakat gerçekte bir kıymeti harbiyesi yoktur. Bu itibarla sözlük formatı içerisinde görüş, fikir beyanı vb. vasıflı yazıların yazar dışındaki bireyler tarafından beğenilip beğenilmeme durumuna göre içerik meydana getirilmesi, puanlama sistemi vb. araçların kullanılması kanaatimizce fikirlere saygısızlıktır. Bu sebeplerle lügatimizde puanlama sistemi yoktur. Bu suretle lügatimizi popülarite hastalığından, yazarların kendilerini beğendirme kaygısından ve halk dalkavukluğundan uzak tutmayı amaçlıyoruz.

Lügatimizde yazar olmak isteyen tüm fertlerimiz görüş, yorum, tanım vb. nitelikte her türlü içeriği ''yazı'' adı altında serd edebilecektir. Şöyle ki; lügatimize kayıt olan her bir ferdimiz öncelikle ''okur'' vasfında olacak, ''yazar'' olmak isteyen okurlarımız ise lügatimize 3 yazı giriş yapmak suretiyle bu imkânı elde edebilecek. Yazıları onaylanan okurlarımız ''yazar'' statüsüne kavuşacak ve diledikleri yazıları hür bir şekilde ortaya koyabilecekler.

Lügatimiz hiçbir kişi veya kurum tarafından fonlanmamaktadır. Hiçbir kişi, kurum, siyasi parti, cemaat, tarikat, camia vb. yapıya bağlı değildir. Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür tüm fertlerimiz diledikleri yazıyı lügatimize sunabilecek. Böylelikle sıhhatli bilgilenme ortamının neşet edeceği ümidini taşımaktayız. Tüm okur ve yazarlarımıza saygılarımızı sunarız. Turk'ce lügat hayırlı ve ömürlü olsun.

tamahkâr

sivri
bir şeyi veya bir şeyleri çok isteyen, hırslı, açgözlü anlamlarına gelir. Bu kelime genellikle olumsuz bir anlamda kullanılır ve bir kişinin düşük ahlaki değerleri yüzünden başkalarına zarar verebilecek bir şekilde hareket etmesini ifade eder.

"(bkz: Körlük)" adlı eserde, yazar Jose Saramago şu cümleyi kullanmıştır: "Dahası, bu kentte de tamahkarlık, kıskançlık, hırs, duygusal yoksunluk, ebeveynlerin çocuklarına karşı bilinçsiz davranışları, insanın insana yabancılaşması ve bireyselleşmesi, başkalarının acılarına aldırmazlık, haksızlık, adaletsizlik, hoyratlık ve barbarlık gibi tüm toplumsal kötülükler vardı."





bir derdi olmalı müslümanın

hafiz
Bir müslümanın derdi olmalı bu yalan dünyada öyle dert ki, müminleri düşünsün vatanını, milletini, toplumu, herşeyi dert edinsin. Müslüman dertsiz olamaz kendi derdinin yanında yukarıda sandıklarımı dert edinmeli.düşünmeyen dert edinmeyen hayatın anlamını anlayamaz ve kafirlerin karşısında duramaz.heyecanı ,derdi, aksiyonu olmayanlarla bizim işimiz olmaz.dertten kastımız şeytanın ve kafirlerin planlarını görüp yıkılmadan, eğilmeden "ben müslümanın sizin yaptıklarınız beni yolumdan döndüremez biz alemlerin rabbine iman ettik ona güveniyoruz" diyebilmektir.bu duruş peygamberlerin ,ahiret alimlerinin derdi olan insanların duruşudur. Derdi olan Müslümanlar,kendi imkanlarıyla destek olur.malıyla, canıyla,kalemiyle kafirlerin çarkına çomak sokar. Çünkü Allah'ın rızası ve cennet kolay değil.iman ispat ister.iman eden bir Müslüman zorluklara sıkıntılara göğüs gerer.kalbinde ki iman gücüyle bunu ispat için "rabbim elimden geleni senin inayetinle yapıyorum, bizim ayağımızı kaydırma bizlere katından sabır ver"diyerek bu mücadelesini ve derdini ortaya koyar.
O yüzden bu kurmuş olduğumuz mecrası, derdi olanların kendilerini doğru bildiği fikirleri, dert edinen vatan evlatlarının limanı olarak kurulmuştur.elbette bizim gibi düşünen nice Müslüman evladı vardır.Allah sayılarını artırsın. Bizim bu yolumuz en doğrusu demiyoruz ama yolumuz haktır,güzeldir diyoruz.

hendesehane

sivri
Osmanlı İmparatorluğu döneminde matematik ve astronomi gibi bilimlerin yapıldığı bir kurumdur. Kelime, Arapça kökenlidir ve "matematik atölyesi" veya "matematik evi" anlamına gelir.

Hendesehaneler, çoğunlukla İstanbul ve diğer büyük şehirlerde bulunurdu ve özellikle astronominin yanı sıra, takvim hesaplamaları, matematiksel ölçümler ve haritalama gibi konularda çalışmalar yürütülürdü. Osmanlı İmparatorluğu'nda, bu kurumlar ülkenin idari ve ekonomik yönetimi için de önemli bir rol oynamıştır.

türk'ce lugat


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir mecra ve bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin ?

üye ol