mehmet akif ve abduh

hafiz
Muhammed abduh, mısırlı düşünce adamı,reformist hareketin öncülerinden birisidir.kendisi Kur'an kerimin bazı ayetlerine akli yaklaşarak kabul etmediğini,bazı ayetlere absürt yorumlar getirdiğini örnek olarak fil süresinde'ki ebabil kuşlarından bahsederken onlar kuş değil mikroptu diyerek ayetleri aklileştirdiği gereksiz yorum olarak görülmüştür.elmalılı hamdi yazır tefsirinde abduh'un bu görüşünü tabiri caizse yerden yere vurur.bunun yanında ehli sünnet ulemayı kabul etmediği, neo selefi olarak Kur'an ve sünnet çerçevesinde müslümanları yeniden birleştirmek niyeti olduğunu söyler ama sürekli mucize olan ayetleri absürt bi şekilde yorumlar.ümmetin 1400 senelik ilmi mirasını redderek reddi miras yapar.güya ümmetin birliğini sağlamak olduğunu söyler.

tabi bazı söylemleri osmanlı Türkiyesinde de kabul edilmiştir bazı fikir adamlarının sevdalısı olduğunu görebiliriz.
Osmanlı Türkiyesi'nde Mehmed Âkif başta olmak üzere Sırât-ı Müstakîm ve Sebîlürreşâd çevresinde yer alan İslâmcı ekolün yanı sıra Ziya Gökalp ve İslâm Mecmuası etrafındaki modernistler üzerinde etkili olmuş, hatta İctihad grubundaki Abdullah Cevdet ve Celâl Nuri gibi laik Batıcı kesimler tarafından bile kendi görüşleri doğrultusunda kullanılmıştır.(dia: abduh)

Şimdi akif ersoy'un şiirlerine bakalım abduh ve afganiyi nasıl övdüğüne;
Asım isimli çok uzun bir şiirinin son kısmında diyor ki:
"Mısır'ın en muhteşem üstadı Muhammed Abduh,
Konuşurken neye dairse Cemaleddinle,
Der ki tilmizine Afganlı,
Muhammed dinle,
İnkılâb istiyorum hem çabucak,
Öne bizler düşüp İslam'ı da kaldırmazsak,
Nazariye ile bir şeyler olur zannetme,
O berahini de artık yetişir dinletme.
İnkılab istiyorum ben de, fakat Abduh gibi
İşte ilk dönem gençlik yılların akif Abdülhamid han döneminde bunları söylemiştir.

Peki akif ersoy'a bakışımız nasıl olacak çünkü o bu toprakların evladı bizim değerimiz ve bizim şairimizdir.ne kadar yanlışı da olursa olsun hatta ehli sünnette aykırı görüşü bile olsa bize aittir.
Şair Akif'i, o günün şartlarında ele almazsak haksızlık etmiş oluruz. Bugün bizim alenen gördüğümüz sonuçları o gün görememiş olmasını makul kabul etmeliyiz. Çünkü gerçekten o dönemi iyi anlamak bilmek lazım kafirlerin üstümüze her konuda geldiği bir gerçektir.Her mü'min gibi akif'te hata edebilir yapıdadır. Biz akif'in iyi güzel,doğrularını alırız gerisini kenar koyar kendisinde nasipleniriz.çünkü akif Zor zamanın zor insanlarından birisi olarak ona rahmet dilemeliyiz. Dileriz Rabbimiz bizi de onları da affeylesin.

ebter

hafiz
Nesil ve hayırdan kesilmiş.
Allahü teala, Kur'an-ı kerimde mealen buyurdu ki:
(Habibim) gerçekten biz sana Kevser'i verdik. O halde (buna şükür olarak) namaz kıl ve kurban kes. Sana buğzeden, düşmanlık eden yok mu? İşte asıl ebter odur. (Sana gelince Habibim; senin temiz neslin, şan ve şerefin kıyamete kadar devam edecektir.) (Kevser suresi: 1-3)
Resulullah efendimizin Hadicet-ül-Kübra'dan olan son erkek çocuğu vefat edince, As bin Vail'in; "Muhammed ebter oldu" demesi üzerine; Kevser suresi gelerek, Allahü teala As bin Vail kafirine, cevab verdi. (İbn-i Abbas, Taberi, Kurtubi)

avukatlık mesleğine fıkhi bir bakış

hafiz
avukatlık,klasik fıkıh literatüründe ''husumet konusunda vekalet (el -vekale bi'l-husume)'' başlığı altında ele alınır.alimler arasında avukatlığın -gerekli şartlara riayet edilmesi halinde meşru olduğu ittifakla kabul edilmiştir. avukatlığın meşruiyeti konusunda kitap,sünnet,icma gibi deliller yanında akli deliller de ileri sürülmüştür.
a.kitaptan deliller
1-hz musa,peygamberlik ile görevlendirilip firavun'a gönderildiğinde allah'a dua etmiştir:
''kardeşim harun'un konuşması benimkinden daha düzgündür.onu da beni doğrulayan bir yardımcı olarak benimle birlikte gönder.zira bana yalancılık ithamında bulunmalarından endişe ediyorum''(kasas 34.ayet)
bu ayet,hakkı açıklamak ve delili ortaya koymak noktasında daha iyi açıklama yapabilecek bir kimseden yardım almanın caiz olduğunu gösterir.
2-''hainleri savunma '' (nisa 105.ayet)
bu ayet,ibaresiyle hainlik yapanları savunmanın yasaklığını ifade ederken mefhum-i muhalifiyle de haklı ve masum görülen kimselerin savunulabileceğini gösterir.
b-sünnetten deliller
1- hz peygamber ''kardeşin zalim de olsa mazlum da olsa ona yardım et!''buyurmuş,zalime nasıl yardım edeceklerini soran sahabeye şöyle cevap vermiştir.''onun zulmüne engel olursun''demiştir.
buradaki yardım ,maddi ve manevi her türlü yardımı kapsar.bir avukat da haklı tarafı savunurken,haksız tarafın adalet önünde hakkı teslim etmesini sağlarken mazluma da zalime de belirtilen ölçülere göre yardım etmiş olmaktadır.
c-icma
alimler,hakları talep ve dava etme konusunda başkasını vekil tayin etmenin caiz olduğu konusunda alimlerin icma ettiğini söylemiştir.
d- akli deliller
avukatlığa ihtiyaç vardır;çünkü herkes davalarda hakkını nasıl ispat edeceğini ve kendisine yönelik iddialara karşı kendisini nasıl savunacağını bilemez.bu sebeple bu konuda tecrübeli olan kimselerin yardımına ihtiyaç duyar.eğer avukatlık meşru kılınmasaydı herkes kendi hakkını kendisi savunmak durumda kalır,bu durumda ağzı iyi laf yapan kimseler kanunların boşluklarında yararlanarak kendilerini temize çıkarır,hak sahipleri haklarına ulaşamazdı.
not.bu yazıda ,avukatlığın icra ederken dikkat edilmesi gereken kurallar değil sırf meslek olarak avukatlık yapmanın hükmüne temas edilmiştir.
(heyet ,el fıkhul -müyesser 8.cilt 132 syf)

kahraman maraş

muradi
Ne de güzel demiş şair..
“Kabaran bir çarpıntı oluyor şehir.
Artık yırtarak açtığımız zarflarda
ne kargış, ne infilak
yalnız
koynunda çaresiz, çıplak
isyan işaretleri taşıyan
bir ergen cesedi..”

altılı masa

bulut bey
Altılı masanın adayının kim olduğu, ekrem imamoğlu ve Mansur yavaş isimli zevatın cb yardımcısı olacağı ve sair buna benzer konular Türkiye için pek önemsiz hiçbir kıymeti harbiyesi olmayan meselelerdir. Bu zevatın kıratı nedir ki Türkiye'ye bir değer katsınlar. Aziz milletimiz kıratı olmayan zevata niye bu kadar kıymet verir. Bunu sorgulamalıyız hem de çok iyi sorgulamalıyız.

dijitalleşme

mad
hayatımızda birçok alanda kendisini göstermektedir. Örneğin, işletmeler dijitalleşme sayesinde daha verimli bir üretim süreci sağlayabilirler. devletler, dijital teknolojileri kullanarak vatandaşların hizmetlerine daha hızlı ve daha verimli bir şekilde yanıt verebilirler.

Ancak dijitalleşmenin de bazı riskleri bulunmaktadır. Özellikle, dijital teknolojilerin kötüye kullanımı sonucunda gizlilik ve güvenlik konuları ortaya çıkabilir. Bu nedenle, dijitalleşme sürecinde, veri güvenliğine ve gizliliğine ciddiyetle dikkat edilmesi gerekmektedir.

küfür

partizan
küfür demek öncelikle ''kafir'' , ''imansız'' , Allah'ı kitabı tanımayan anlamında kullanılan dini bir kavramdır.

Al-i İmran Suresi, 176. ayet: Küfürde 'büyük çaba harcayanlar' seni üzmesin. Çünkü onlar, Allah'a hiçbir şeyle zarar veremezler. Allah, onları ahirette pay sahibi kılmamayı ister. Onlar için büyük bir azap vardır.

arama motoru

mad
sözde yerli ve milli arama motorlarımız yaani, geliyoo gibi google, yahoo ve bing gibi diğer arama motorlarının alt yapısını kullanarak çıkan projeler uzun soluklu olamadılar :)

gördüğüm kadarıyla içlerinden en başarılısı https://vuhuv.com/


Gaziantepli yazılımcı Barış Çepik'in geliştirdiği ve dünyaya yaymak istediği yerli internet arama motoru "Vuhuv", günde 5-6 bin yeni kullanıcıya hizmet veriyor.

İlk aşamasından son aşamasına kadar "Vuhuv"u kendilerinin geliştirdiğini ifade eden Çepik, "Geçmişte yerli arama motoru yapıldı ama ara yüzden ibaretti, başkalarının verileri yüzde 100 kullanılıyordu. Bizim arama motorunun arka planında büyük bir çalışma var, büyük bir veri işleniyor. Türkiye'deki tek yerli arama motoru diyebiliriz. Çünkü zemini ve tabanı dolu ve kendine has." dedi.

tbmm

bulut bey
İstiklal harbini komuta eden gazi meclisimiz. Türkiye büyük millet meclisi türk milletinin bir eseridir. İsmindeki büyük kelimesi bana göre büyük türk milletine atıftır. TBMM, Milletimizin En güzide mefhumu ve kurumudur.

Tekbir, dua ve kurbanlar ile açılmış türk milletine umut olmuştur. Sonraki süreç ayrı bir bahis. Bugünkü durumu da ayrı bir bahistir. Bugün gazi meclisimizde hdp, tip ve sair Türk hasımlarının barınması içimizi yaksa da tbmm bizimdir. Bizim eserimizdir. Allahın izni ile hep bizim kalacaktır.

Taşnak, hınçak, rum milliyetçileri ve sair türk hasımları bu mecliste geçicidir. Elbet bir gün büyük türk milleti bu habisleri tasfiye edecektir.

osmanlıcı-cumhuriyetçi tezadı

bulut bey
Siyaset yazımızda dünya sisteminden bahsettik. Sistem birçok tezatlıklar ortaya koyar. Adam seküler temayülde, kemalistlik yolunda ise ona der ki "bu Osmanlı var ya bu osmanlı islami bir düzendir. Dolayısıyla gericidir. Oysa kemalist inkılaplar batıcıdır ilericidir medenidir. Cumhuriyeti mustafa kemal kurduğuna göre sen de kemalist olduğuna göre sen cumhuriyetçisin". Bu vatandaşımız da Osmanlıya karşı cumhuriyetçi oluverir. Al sana bir paket.

Sistem, dindar temayülü yoğun, kemalist inkılapları benimseyen bir zata da der ki "bu cumhuriyet var ya bu cumhuriyet. Bunu Mustafa kemal kurdu. Aynı Mustafa kemal saltanatı lağvetti. Aynı Mustafa kemal inkılapları yaptı, halifeliği kaldırdı. Yani bu islam'a karşı bir iştir. Oysa senin şanlı ecdadın osmanlı yok muydu. Bunlar ne matah adamlardı. Tam bir islam düzeniydi. Yıktılar onu". Bu vatandaşımız da oldu mu sana cumhuriyet karşıtı bir osmanlıcı. Al sana ikinci paket.

Gavur sistemi böyle insanları tanımlar. Sonra o tanımlar ile insanları paketler. O paketleri birbirine vura kıra bir sonuç - tabi ki kendi lehlerine- bir sonuç hasıl etmeye çalışırlar. İnsanlar kendilerini ciddiye almadıkları sürece başarıya da ulaşırlar.

Oysa ne cumhuriyet islam karşıtı bir hadisedir. Ne de osmanlı tam bir islami düzendir. Türkiye cumhuriyeti islam cumhuriyeti olarak ilan edildi. Yani Müslümanlar Tanzimat ile kaybettiklerini istiklal harbi neticesinde geri aldılar. Bu ve daha başka konu ile alakalı bilgiler ısrarla ve başarı ile insanlardan gizlenir ve insanlar Osmanlı-cumhuriyet tezadında bırakılır. Bu çekişmeden bu nizanın tarafları hiçbir menfaat temin edemez. Niye. Çünkü masayı kuran, tanımı yapan, organizasyonu teşkil eden gavur. O yüzden.

Kurtlar vadisinde çok güzel bir replik var. Ne diyor. "kumarda kazanan yoktur Kumarda sadece oynatan kazanır". Şimdi bu mevzuya uyarlayalım. Gavur bir masa kuruyor. Bu masada kumar oynatıyor. Bir kere kumar oynamak müslümana haram. Ama bazı Müslümanlar bundan hiç rahatsız değil. Ben oynarım diyor. Hadi haramı göze aldın oynadın. Ee canım ciğerim. Gavurun masasında kumar oynuyorsun nasıl kazanacaksın. Sonuçta hep gavur kazanır.

Cumhuriyet türkiye'nin bir kazanımı. Bu istiklal harbi sayesinde oldu. Gavur kendisine bir yahut birden çok menfaat temin etmek üzere elbette bu tezadı teşmil etmeye gayret edecek.

Velhasıl güncel siyasi sosyal veya dini bilumum tüm tezatlıklarda bahsettiğimiz hadiseyi gözlemleyebiliriz. Bu bahse örnek olarak Gazali ibni rüşd tartışması başlıklı yazıda temas etmeye çalışmıştım.

Müslüman akıllı olmak zorundadır. Allah Müslüman türke akıl fikir basiret ve hidayet versin. Yani hepimize.

milli görüş

bulut bey
necmettin erbakan ve arkadaşları tarafından Türkiye'de başlatılan siyasal islam'ın adlandırmalarından biri. ideolojilerine milli görüş, kendilerine ise milli görüşçü diyorlar. bir başka deyişle milli görüş türkiye'de siyasal islam'ın neşvü nema bulduğu siyasi hareket de diyebiliriz. esasen mısır ve bazı arap ülkelerindeki ihvan (müslüman kardeşler) ideolojisinin türkiye'ye çaktırılması gibi anlaşılabilir. elbette nüanslar var. ideolojik tarafı bu.

dönemin siyasal pratikleri açısından baktığımızda ise türkiye genel seçimleri karşımıza çıkar. 1973 genel seçimlerine gidilirken süleyman demirel'in başını çektiği adalet partisi'nin seçimleri kazanması hatta oy oranının %45-50 bandında olması beklenirken, chp'nin ikinci parti olarak çıkması da beklenen sonuçlar arasındaydı. kimi millet düşmanları ise adalet partisi'nin tıpkı demokrat parti gibi bir rüzgar estirme ihtimali yahut bu konsolide gücün milli bir inisiyatife, millet hayatı için olumlu bir temayüle dönüşmesi riskini görüyorlar. bunların isimleri cisimleri meraklıları tarafından gayet iyi bilinir. bilmeyen arkadaşların araştırmasını istirham ederek devam ediyorum. bu ismi lazım olmayan millet hasımları necmettin erbakan'ı isviçre'den türkiye'ye getirip milli selamet partisini kurdururlar. seçim sonucunda adalet partisi'nin oyları tam da milli selamet'i kurduran zevatın istediği şekilde bölünmüş, adalet partisi %29'da kalmış, buna karşılık bülent ecevit'in başını çektiği CHP %33 oy alarak sandıktan 1. parti olarak çıkmış, necmettin erbakan'ın kuruluşunda yer aldığı fakat resmen bilahare katıldığı süleyman arif emre'nin genel başkan gözüktüğü milli selamet partisi ise %11,80 oy alarak meclise 48 milletvekili ile girmiş. sonra ne yapıyor. gidiyor chp ile koalisyon yapıyor. ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. millet hasımları istedikleri sonuçları almışlar, milli inisiyatife en ufak bir ihtimal bırakmamak adına siyasal islam'ı türkiye'ye sokmuşlar, milli görüşü Türkiye'nin başına bela etmişlerdir. evet bu hazindir ve de çok talihsiz bir siyasi hadisedir. tabi ki müslümanlığını ciddiye alan insanlar için bu böyledir.

necmettin erbakan'ın sağlığında bu cenahın çok sayıda partisi kapatıldı. son olarak kurdukları parti saadet partisi. bir önceki fazilet partisi idi. ak parti ise fazilet partisinden kopan ''yenilikçiler'' olarak tabir edilen grup tarafından kurulan bir siyasi parti. yani her ne kadar recep tayyip erdoğan tarafından ak parti kuruluş aşamasında ''ben milli görüş gömleğimi çıkardım'' ''ben muhafakazar demokratım'' (yani şeriatçı - islamcı filan değilim bıraktım artık bu işleri anlamında) demeçler verilmişse de ak parti'nin de milli görüş'ün içerisinde yer aldığını söyleyebiliriz. karşımızda böyşe bir vakıa var ve türkiye'nin son 30-40 belki de 50 yılına damga vuran bir cereyan. bu halen de değişik isim ve söylemler altında devam etmektedir. yıl olmuş 2023. türkiye bir adım ileri gidemediği için ''necmettin erbakan hocamız derdi ki'' cümleleri ile başlayan zırvalıkları hala daha işitiyoruz. aklı başında bir türk'ü incitmesi gereken bir durum bu.

nedir milli görüş. baştan aşağı sığlıktır. baştan itibaren islam'ın laçkalaştırılması, Türkiye'de islami iddiaların içinin boşaltılması, bu iddiaların ciddiyetinin ortadan kaldırılması, müslümanlığını ciddiye alan ana omurga (iç anadolu kesimi) imkanlarının heba ettirilmesi, bu kesim içerisinde aklı bir şeylere erecek adamların çıkmaması ve sair buna benzer birçok olumsuzlukları temin etme amacıyla ihdas edilmiş bir organizasyon. örnekleri saymakla tükenmez. deniz fenerinden tutun, anadolu'da gariban göçmen işçilerinin (almanya'da ve diğer avrupa ülkelerinde çalışan gurbetçi işçilerimizin) paralarının çarpılması suretiyle kurulan ve milletin parasının hortumlandığı holdinglerden çıkın. kanal 7'den girin, islami bankacılıktan çıkın. ''bize oy vermeyen patates dinindendir'' gafından tutun da ''saadet vakti geldi'' laçkalığından çıkın. daha çok. hem de pekçok. kalitesizlik, çapsızlık, art niyet. hepsi var. hepsini bulabilirsiniz.

işte bugünlerde oğlu devam ettirmeye çalışıyor bir şeyleri. fatih erbakan. partisinin adı yeniden refah partisi. ak parti ile ittifak için görüşüyorlardı. çıktı ne dedi. ''efendim biz kendimiz gireceğiz, parti teşkilatımızın %60'ı ittifakı istemiyor, seçmenimiz istemiyor'' falan filan buna benzer daha bir dünya laf söyledi. 60 bin adamı cumhurbaşkanlığı adaylığı için imzaya gönderdi. sonra ne oldu. 2 gün sonra ''biz anlaştık'' dedi. eline almış bir kağıt parçası, mutabakat metni imzaladık diyor. senin karşındaki adamlar imza filan dinler mi. sen milletle alay mı ediyorsun. evet alay ediyor. niye babası da öyleydi çünkü. milletle çok alay etti zamanında. bunların siyasetinde bu var. milletle alay etmek. milleti adam yerine koymamak. ne demektir 60 bin adamı imzaya gönderip sonra çekilmek. şartları varmış da bir kısmı kabul görmüş de falan da filan da. hep ne diyoruz. müslüman akıllı olmak zorundadır. bu adamların peşinden giderseniz bunlar da size bu muameleleri yapar. biraz ciddiyet biraz agahlık.

söylemlere eylemlere bakıyoruz. tamamen bir boşluk. istiklal harbinden bahsetmez, istiklal marşından bahsetmez. kardeşim siz türk değil misiniz. sizin istiklal harbi ile istiklal marşı ile sorununuz mu var. hala aynı kafa. işte en son şu fatih erbakan isimli zatın açıklamalarına bakıyoruz. adamların ağzından türk ifadesi çıkmıyor. istiklal harbine istiklal marşına en ufak bir atıf yok. ne diyor d-8. d-60. yahu senin o islam birliği kuracağım dediğin ülkelerin başındaki zevatın tamamı türk düşmanı. dahası abd yardakçısı. sen türk düşmanları ile ne kuracaksın. bunlar bizim dengimiz adamlar mı da sen bunları ciddiye alıyorsun. babası da böyleydi. libya'ya gidip türkiye'yi rezil etmişti. türkiye nerede libya nerede. mukayese edilmez. ama bunlarda bu bilinç yok, yahut kasıtlı yapıyorlar.

ötekine ne demeli. saadet partisi. temel karamollaoğlu. size mi kaldı kemal kılıçdaroğlu'nu cumhurbaşkanı adayı yapmak. neden chp'ye payanda oldunuz siz. ne çıkarınız var. neden hiçbir islami iddiayı dile getirmezsiniz de yarım ağızla istanbul sözleşmesi falan diye milleti avutmaya kalkışırsınız. bugün hdp ve sair bir dünya parti türkiye aleyhine bütün iddia ve tezlerini ısrarla öne sürebilir iken siz neden dirayetli bir tutum sergileyemiyorsunuz. cevabı çok açık. çünkü amacınız o değil. baştan beri de değildi. bugün kemal kılıçdaroğlu için uğraşıyorlar. bir önceki seçimde de abdullah gül için uğraştılar, onu aday yapmak için. çok normal. ismet bey'in bir kitabında okumuştum. 2007 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olan abdullah gül'ün kazanması için necmettin erbakan dua ediyormuş. bunlar böyle. bunların hepsi böyle. hepsi birbirinin devamı. o yüzden bir adam ''efendim necmettin erbakan ne büyük adamdı'' diyorsa bu adam hiçbir şeyden anlamayan, hiçbir şeyi anlamamak için özel gayret sarf eden, kıymetini yükseltmek için en ufak bir talebi olmayan ve islami iddiası olmayan bir adamdır. 50 yıllık milli görüş tarihi gören müslüman gözler için açık delillerle doludur. fakat fikir de nasip meselesidir. bir şeyleri anlamak veya anlamaya gayret göstermek, kendi değerini yükseltmek veya yükseltmek için gayret göstermek de bir nasip işidir. Allah kimine nasip eder kimine etmez. biz müslümanlığımızı ciddiye alıyorsak ve değerimizi yükseltmek istiyorsak bazı şeyleri anlamamız lazım. çapımızı yükseltmemiz lazım.

yedi büyük günah

hafiz
Peygamber Efendimiz Helak edici 7 şeyden sakınınız buyurmuştur;
1. Allah'a ortak koşmak,
2. Sihir ve büyü yapmak,
3. Haksız yere Allah'ın öldürülmesini haram kıldığı cana kıymak,
4. Yetim malına el koyup gasbetmek,
5. Zina yapmak,
6. Vatan ve mukaddesat müdafaası gününde harp meydanından kaçmak,
7. İffetli, namuslu, îmanlı kadınlara zina isnadıyla iftira etmek."
Büyük günahlar sadece bunlardan ibaret değildir. Bu 7 günah ilkleri oluşturduğu için Peygamber Efendimiz ilk bunları söylemiştir.Kur'ân'da ve hadislerde başka büyük günahlar da beyan edilmiştir. Meselâ:

Ana-babaya karşı gelmek, onları hor görmek, içki, kumar, insanları aldatmak, zulmetmek, faizli alışveriş yapmak büyük günahtır. Bu günahlar toplum hayatını zehirleyen, dirliği ve düzeni bozan, birliği ve beraberliği altüst eden, bütün karışıklıklara, fitne ve fesada sebep olan, anarşi ve teröre kaynak teşkil eden günahlardır.

ya istiklal ya ölüm

bulut bey
Ya istiklal ya ölüm sözü islami bir sözdür.

Müslümanlığını ciddiye alan insanların gayet iyi bildiği ve sıklıkla vurguladığı, Müslümanlığını pek de ciddiye almayan insanların ise çoğunluğu tarafından bilinen fakat pek de vurgulanamayan bir gerçek var. Nedir o. Şeriat bir bütündür. İslam bir bütündür. Allahın hükümlerini tam olarak kabul etmediğiniz sürece Müslüman olamazsınız. Efendim "ben namaz kılmayı kabul ediyorum ama oruç farz değil" derseniz Müslüman olamazsınız. Faiz helaldir derseniz dinden çıkarsınız. Bu böyledir. "Ben yarım Müslüman oluyum" olmaz. Ya hep ya hiç. Ya tamamı ya hiçbirisi.

Ya istiklal ya ölüm sözü de bu ruhu yansıtan bir sözdür. Bu sözün sahibi de tıpkı istiklal marşının sahibi olduğu gibi esasen büyük türk milletidir. Ne demişti akif. İstiklal marşı milletin eseridir. Ve safahat eserine de bu gerekçe ile istiklal marşını dahil etmedi. Tıpkı bunun gibi ya istiklal ya ölüm sözünü Mustafa kemal'e söyleten Türk milletinin istiklal azmidir.

anadolu çocuğu

bulut bey
halk arasında istimal edilen bir söz. anadolu çocuğu dediğimiz zaman gariban milletimizi anlarız. nedir anadolu çocuğu. anadolu çocuğu anadolu'nun bağrından kopan bir yiğittir.

anadolu çocuğu garibandır.

anadolu çocuğu sahipsizdir.

anadolu çocuğu devletin ilgisiz milletin alakasız kaldığı bir gençtir.

anadolu çocuğu türktür. kürt, çerkes gibi ekstra bir kimliği yoktur.

anadolu çocuğu cefakardır.

anadolu çocuğu fedakardır.

anadolu çocuğu dürüsttür, namusludur, edeplidir.

anadolu çocuğunun referansı yoktur. işe alımlarda üstü çizilendir.

anadolu çocuğu vatanseverdir.

anadolu çocuğu devletini ve milletini çok sever ama devleti ona karşı ilgisizdir, milleti onunla alakasızdır.

anadolu çocuğu yabancı dil bilmez. kolej mezunu değildir.

anadolu çocuğu emektardır, emeğine saygı duyulmayandır.

anadolu çocukları örgütlü değildir. örgütsüz bir unsurdur.

anadolu çocukları birbirine sahip çıkmaz, bilinçli değildir.

avukat

bulut bey
avukat kelimesi sözlükte ''Mesleği hukuki işlerde ücret karşılığı yol göstermek, hakkı savunmak olan, kendisine kanunen savunma hakkı tanınmış kimse'' anlamına gelir http://lugatim.com/s/AVUKAT.

avukat kelimesi esasen latince bir kelime. Latinceden italyancaya geçmiş. avvocato kelimesi italyancadan dilimize girmiş. daha eski tarihlerde avukatın karşılığı olarak ''muhami'' kelimesi kullanılmış.

avukatlığın ilk olarak antik yunan'da ortaya çıktığı söylenir. sokrates'in savunması ilk müdafaa olarak değerlendirilir. bu hususlar işin doğrusu pek de önemli değil en azından benim için.

bizde ortaya çıkışı tanzimat fermanının ilanı ile birlikte olmuştur. tabi bu tarihlerde ortaya çıkan 'vekillik' , 'müdafiilik' vasıfları profesyonel ruhsatlı bir kamu görevi, bir iş kolu olmayıp 'dava vekilliği' , 'müdafii' gibi kavramlarla ortaya konulmuş ve bu görevlerin icra edilebilmesi için mektep mezuniyeti şart koşulmamıştır. cumhuriyet'ten önce de bir kısım illerimizde baro kuruluşlarının ortaya çıktığı görülmüştür. fakat kurumsal olarak baroların ortaya çıkışı cumhuriyet ile birlikte olmuştur.

kısa tarihsel bilgiden sonra avukatlıkla ilgili birkaç kelam edelim. önce şunu söyleyelim. halihazırda hukuk sisteminde avukatlık vazgeçilmez bir unsurdur. bu hem sistem olarak hem de sistemsel çarpıklıkların ortaya çıkardığı sonuçlar açısından böyle. avukat herkese lazımdır, herkese muhakkak lazım olur, her an herkesin avukata işi düşebilir.

avukatlık çok enteresan meslektir. kimseye yaranamazsınız. adamı ipten alırsınız yine de yaranamazsınız. ne müvekkile ne karşı tarafa ne hakime ne savcıya ne de memura yaranamaz avukat. avukat kısaca kimseye yaranamayan insandır :) avukata saygı özellikle son zamanlarda ortadan kaybolan bir şey.

avukatlık hem kamu görevlisi hem de serbest meslek niteliğinde bir meslektir. bu hususlar avukatlık kanununda izah edilmiş.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu md. 1 ve 2:
''Avukatlığın mahiyeti:
Madde 1 – Avukatlık, kamu hizmeti ve serbest bir meslektir.
(Değişik ikinci fıkra: 2/5/2001 - 4667/1 md.) Avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder.
Avukatlığın amacı:
Madde 2 – (Değişik birinci fıkra : 2/5/2001 - 4667/2 md.) Avukatlığın amacı; hukuki münasabetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamaktır.
Avukat bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis eder.

toplumda avukatlar hakkında pek çok yanlış bilgi var. galat-ı meşhur olmuş çok sayıda bilgi mevcut. özellikle son zamanlarda yayınlanan muhtelif dizi ve filmlerde yer verilen avukat karakterleri üzerinden ve ayrıca daha önemlisi hukuktan bihaber toplumumuzda yanlış anlamalar ve ön yargılar sebebiyle bu galat-ı meşhurlar ortaya çıkmış ve halen derinleşerek devam etmektedir.

yapılan en önemli yanlışlardan biri belki de birincisi avukat ile müvekkilinin özdeşleştirilmesi. avukat ücret karşılığı hukuki hizmet sağlayan bir kamu görevlisidir. ücretini alarak her türlü dava ve hukuki işi uhdesine alabilir. bu durum avukatın müvekkiline şahsıyla birlikte bir bütün olarak onun eylemlerine iştirak ettiği anlamına gelmez. misal; a şahsı b şahsını öldürüyor. a şahsı filanca mahkemesinde yargılanıyor. c şahsı avukat olarak a şahsının müdafiiliğini ücret-i mukabilinde üstlenmiş. bu olayda c şahsı cinayeti değil cinayetten yargılanan sanığın yasal haklarını savunur. c şahsı, a şahsının öldürme fiili ile alakası bulunmayan masum, ücreti karşılığında ekmek parasını kazanmaya gayret eden bir kamu görevlisidir. c şahsı a'nın suçuna iştirak etmediği gibi avukatlığını üstlenmiş olması onun bu fiili onayladığı anlamına gelmez. savunma hakkı kutsaldır ve herkesin (suçu-eylemi ne olursa olsun) savunma hakkı vardır. adil yargılanma hakkı herkesin tabi bir hakkıdır. dolayısıyla avukat bunu temin eden en önemli unsurdur. bu sebeplerle müvekkili ile avukatı özdeşleştirmek büyük cahilliktir. bunu yapmayınız.

diğer yanlış ise avukatların çok ve haksız yere para kazandığı algısıdır. bugün itibariyle hukuk fakültelerinin sayısı neredeyse 100'e yaklaşmış. her yıl yaklaşık 20 bin hukuk mezunu var. Türkiye' de 81 baroya kayıtlı avukat sayısı 144 bin civarında olduğu söyleniyor (bu akp'nin marifetidir, her şehre hatta bazı ilçelere üniversite kurulmasının bir yansımasıdır). dolayısıyla bugün itibariyle rekabetin en ağır bastığı iş kollarının belki de birincisidir. bu ortamda avukatlık kazançları zaten bir hayli düşmüş olup çok sayıda meslektaşımız geçim sıkıntısı yaşamaktadır. son yıllarda yaşanan avukat enflasyonu sebebiyle ve başka diğer etmenlerden kaynaklı olarak avukatların çok para kazandığı iddiası tamamen yanlıştır. öte yandan avukatın hak etmediği ücretleri talep ettiği algısı da tamamen hatalıdır. en basit dava bile bugün itibariyle 2 yıl sürer. bazı davaların 8-10 yıl sürdüğü düşünüldüğünde avukatın çalışmasını emeğini mesaisini bir nebze anlamış oluruz. dolayısıyla avukatlık ücretleri bugünkü piyasa koşullarında belki en az artış yapılan alandır. yani avukatınızla kurbanlık pazarlığı gibi pazarlığa girişmeyin avukatın canını sıkarsınız, kafanızda sizi 'cimri müvekkil, cahil insan' diye tanımlar ve ona göre muamele görürsünüz. ayrıca insanların avukatın ücretine neden bu kadar takıldıklarını anlamak güç. neticede bu profesyonel bir meslek dalı. saygın ve son derece önemli. avukatların hiçbir meslek dalının kazancı ile ilgili olumsuz bir tavır takındığını görmedim. fakat tersine çokça şahit olduk oluyoruz. avukat hak ettiğini elbette kazanacak.

avukat, müvekkilin -hukuk çerçevesindeki- talimat ve istekleri ile bağlıdır. kafasına göre iş yapamaz. kafasına göre beyanda bulunmaz. örnek adam karısından boşanmak istiyor. hiçbir avukat sen boşan veya boşanma demez. boşanmak isteyen adamın davasını bildirdiği yönde açar. boşanma davalarında sıkça rastlanan durum erkek veya kadın boşanmak istediği eşi ile sonradan barışır fakat dava başlangıcında söylediği boşanma sebepleri sonradan kafasına dolanmış :) . diyor ki eşine ''efendim bunları sana ben söylemedim'' öyle mi karıcığım/kocacığım, ''peki kim söyledi'' ''avukat öyle yazmış''. böyle bir şey olmaz laa :). avukat nerden bilsin senin eşinle ne yaşadığını yanında mıydı. avukat müvekkilin yaşadığı olayları hukuki veçheleri ile ve hukuki bir dille yazılı beyana döker müvekkilinin söylemediği hiçbir şeyi dilekçeye yazmaz.

avukatlık türkiye'de bugün itibariyle can çekişen bir meslek dalıdır. bu hem sistemden hem de bazı avukatların çapsızlığından kaynaklanıyor. elbette ağırlıklı olarak yukarıda bahsettiğimiz avukat enflasyonundan kaynaklanıyor. barolar da maalesef etkin ve yeterli tedbirleri almıyor (neden çünkü tbb başkanlığını işgal eden zatın osman kavala ve selahattin demirtaş'ı savunmak gibi daha mühim işleri var).

hukuk fakültesi 1. sınıfta -illa ki- sorulur. mezun olunca ne olacaksınız. 200-300 kişilik amfiden sadece 1-2 kişi avukat olmak ister. ama mezuniyetten sonra 200 kişilik kontenjandan 195'i avukat olur :). bu iş böyledir. avukat olmak isteyen de olur istemeyen de olur. o yüzden gençler sakın laa. sakın hukuk filan yazmayın olum. gençliğinize yazık etmeyin (babası zengin olanları ayırıyorum, siz yazın kardeşim size her bölüm mübah). vallahi sürünürsünüz. aman aman :)

her şeye rağmen hukuk herkese lazım. yetkin, dürüst, namuslu, adil hukukçularımıza ihtiyacımız var. hukuk ve adaletin tecelli ettiği günleri görmek dileğiyle tüm avukat meslektaşlarıma sevgi ve saygılarımı sunuyorum. avukat olmayanlara da sunuyorum :)




usta-çırak

bulut bey
usta-çırak ilişkisi esasen türk milletinin yılların iktisabı ve marifetiyle ortaya çıkardığı ve ahilik ile birlikte değerlendirilmesi lazım gelen muazzam bir hadisedir. usta-çırak münasebeti bana göre kapitalizmin köküne kibrit suyu çalabilecek bir düşüncedir. bünyesinde bu potansiyeli barındırır. çırak-kalfa-usta şeklinde 3'lü yapı olduğu da söylenir. kısaca usta-çırak ilişkisi diyoruz. bu ilişki sadece zanaat alanında da değil ilimde de mevzuubahis edilebilir.

günümüzde usta-çırak ilişkisi unutulmaya yüz tutmuş -belki de unutulmuş- bir hadise. ''neyi kaybettiğini hatırla'' sözünün tecessüm ettiği muhabbetlerden bir bahis. fakat belki de halen bu muazzam sistemin yeniden inşası mümkündür. ''üniversite sayı ve kontenjanlarının fazlalığı'' yazımızda kısaca zikrettik. zanaat mektepleri kavramını. bu kavram ile birlikte usta-çırak ilişkisinin üzerinde durulabilir kanaatimce.

türkiye'de artık bu meseleler hiç gündem edilmiyor. neden acaba. daha önemli mevzular olduğu için mi. yoksa zihni melekelerimizi toplum olarak tamamen yitirdiğimiz için mi. yoksa kapitalist sisteme tam entegre olduğumuzdan mı. veyahut hepsi mi. olabilir. biz kendi meselelerini hayati sayan bir çizgiyi takip etme konusunda sadık olmayı hedeflediğimizden ötürü bu konuları gündeme getirelim. en azından kendi çapımızda :)

zulümat

sivri
"karanlık", "ışıksızlık" veya "gölgelik" anlamlarına gelir. Bu kelime genellikle fiziksel karanlık anlamında kullanılır, ancak aynı zamanda metaforik anlamlarda da kullanılabilir. Örneğin, "zulümatlı bir dönem" veya "zulümatlı bir gün" gibi ifadeler, zorlu ve karanlık bir dönem veya zaman dilimini ifade etmek için kullanılabilir. Ayrıca, "zulümatlı bir kişi" gibi ifadeler de kullanılabilir ve bu, bir kişinin kalbinin karanlık, kötü niyetli veya negatif düşüncelerle dolu olduğunu ifade edebilir.

istiklal marşı

bulut bey
Bugün yani 12 Mart 2023 günü. İstiklal marşı'nın TBMM' de kabul edilişinin yıl dönümü. Tv ekranlarına bakıyoruz. Hiçbir atıf yok. Hiçbir özel program düzenlenmemiş (mesela trt 2'de little joe var - trajikomik) . Devlet ricali özel bir protokol hazırlamamış. Tbmm'de özel bir protokol düzenlenmemiş. Kısacası günün anlam ve önemine dair hiçbir gelişme yok.

Oysa cumhuriyet istiklal marşına çok şey borçlu. Her birimiz birer fert olarak istiklal marşına çok şey borçluyuz. Biz Türkiye ne kadar kıymetli ise o kadar kıymet kazanacak fertleriz. Bu vatana bu topraklara borcumuzu ödememiz şarttır. Türkiye yoksa türk yok, vatan yok. İstiklal marşının deyimiyle türkiye yoksa can yok, canan yok, tek vatan yok. Türkiye yoksa biz hiçbir şey değiliz.

türk'ce lugat


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir mecra ve bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin ?

üye ol