startup

mad
Startup, genellikle yeni bir iş fikri veya inovatif bir çözüm sunan işletmeler olarak tanımlanır.

bir startup genellikle bir iş modeli veya ürünü geliştirmek için riskli yatırımlar yapmak zorundadır.

Birçok startup, hızlı bir şekilde büyümeyi hedefleyen agresif bir iş stratejisi izler. Ancak bu tür stratejiler, bazen sürdürülebilirlik açısından sorunlu olabilir ve yüksek riskli yatırımlar yapma zorunluluğu, bazı yatırımcıların kısa vadeli kazançlarını garantilemek için sık sık büyük baskılara maruz kalmasına sebep olur.

günümüzde startupların sadece yüksek kâr amaçlı ve insanlara gerçek değer sunmaktan çok, hızlı bir şekilde para kazanmaya odaklandıklarını görebiliriz. Ayrıca, startuplar başarıya ulaşmak için geleneksel yöntemleri veya iyi bir iş planını terk etme eğilimindedir. bu da işletmelerin uzun vadede sürdürülebilirliği konusunda ciddi sorunlar oluşturabilir.

startuplar, inovasyon ve girişimcilik ruhu açısından önemlidir. Ancak, startupların oluşturduğu risklerin ve büyük ölçekli bir işletme için sağlıklı bir temel sağlamadan önce hızlı büyüme hedefi koymalarının neden olduğu sorunların farkında olmak gerekir.

kâşif

hafiz
Açmak ,açığa çıkarmak,üzüntüyü ve sıkıntıyı gidermek anlamındaki "k-ş-f kökünden türeyen kâşif ,keşfeden ,açan demektir.Allah'ın sıfatı olarak Kur'an 'da kâşifun olarak geçer."Allah size bir azap dokundurursa,onu yine O'ndan başka açacak yoktur.[En'am 17 ] Kâşif sıfatı Allah'ın azabı,sıkıntıları,belaları ve dertleri kaldıran, gideren olduğu ifade etmektedir.

türk düşmanlığı

bulut bey
Bugünkü dünyanın, içinde yaşadığımız dünya sisteminin ortaya çıkmasına sebep olan şeydir. Gavurlar Türk düşmanlığı ile bugünlere geldiler halen de yine Türk düşmanlığı ile bir yerlere gitmeye gayret ediyorlar.

Türklüğün ne olduğunu, ne olmadığını tarihin belki de her döneminde en iyi türk düşmanları bildi. Bugün bunu çok net görüyoruz.

Türk düşmanlığı dediğimiz zaman otomatik olarak islam düşmanlığı yani gavurluk demiş oluruz. Yanlış anlaşılmasın her Türk düşmanı ben gavurum diye ortada dolaşmıyor. "ben Müslümanım" diye ortada dolaşıp türk düşmanı olan yüzlerce binlerce belki de milyonlarca insan var. Bunu öğrendiğimiz zaman baya bir yol katederiz.

Bazıları "abi bize de bir şekilde ana babadan Müslümanlık kaldı da siz benim Müslüman olduğuma bakmayın ben yeri geldi mi sizden de iyi gavurluk yaparım beni idare edin be abim" diyor. Yarım Müslümanlık yarım Türklük olmaz. Tıpkı yarım türk düşmanlığı olmadığı gibi. Bakın Türk düşmanlarına. Davalarında sadık ve kaviler. Allah cümlesinin belasını müminler eliyle versin inşallah.

Türk düşmanlığına birkaç örnek verelim. Söze "türk kürt laz Çerkez Boşnak Arnavut roman.. " diye 30 tane etnik unsur sayıp türklüğü de bunlardan birisiymiş gibi yutturmaya kalkışırsan sen açık ve net türk düşmanısın.

Lgbt'yi savunursan kıdemli türk düşmanısın.

Abd'yi seviyorsan türk düşmanının hasısın.

Kapitalizmi tutuyorsan Türklüğe açıktan muhalifsin.

"ben liberal demokratım" gibi laflar ediyorsan türk düşmanlığını ikrar ediyorsun demektir.

"Ben türk değilim türkiyeliyim" diyorsan sen açıkça türklüğe hasımsın.

Gibi gibi. Envai çeşit Türk düşmanı var. Gavur alayını özenle besleyip büyütüyor. Maaşını veriyor her türlü bakımını yapıyor. Cilasını bile çekiyor. Gavur türklüğün anlaşılmaması için herşeyi yapıyor. Buna karşılık Türk gücünü tebarüz ettirebilecek bir kuvvet yok gibi duruyor. En azından şimdilik.

Allah mühlet verendir. Kimlere. Şeytana ve kafirlere. İstiklal marşımızda zikredilir. Doğacaktır sana vad ettiği günler hakk'ın. Mühlet dolar, vadedilen günler gelir. Türk gücü görülür. Bu bizim duamız.

sabır

hafiz
Sabır, Başı soğan gibi acı sonu bal gibi tatlıdır.Sabretmek durup beklemek değil mücadele etmektir.hem nefse karşı hemde şeytana karşı kulluğun ispatıdır.sabır o yüzden imanın yarısıdır demiştir Peygamber Efendimiz.

bir derdi olmalı müslümanın

hafiz
Bir müslümanın derdi olmalı bu yalan dünyada öyle dert ki, müminleri düşünsün vatanını, milletini, toplumu, herşeyi dert edinsin. Müslüman dertsiz olamaz kendi derdinin yanında yukarıda sandıklarımı dert edinmeli.düşünmeyen dert edinmeyen hayatın anlamını anlayamaz ve kafirlerin karşısında duramaz.heyecanı ,derdi, aksiyonu olmayanlarla bizim işimiz olmaz.dertten kastımız şeytanın ve kafirlerin planlarını görüp yıkılmadan, eğilmeden "ben müslümanın sizin yaptıklarınız beni yolumdan döndüremez biz alemlerin rabbine iman ettik ona güveniyoruz" diyebilmektir.bu duruş peygamberlerin ,ahiret alimlerinin derdi olan insanların duruşudur. Derdi olan Müslümanlar,kendi imkanlarıyla destek olur.malıyla, canıyla,kalemiyle kafirlerin çarkına çomak sokar. Çünkü Allah'ın rızası ve cennet kolay değil.iman ispat ister.iman eden bir Müslüman zorluklara sıkıntılara göğüs gerer.kalbinde ki iman gücüyle bunu ispat için "rabbim elimden geleni senin inayetinle yapıyorum, bizim ayağımızı kaydırma bizlere katından sabır ver"diyerek bu mücadelesini ve derdini ortaya koyar.
O yüzden bu kurmuş olduğumuz mecrası, derdi olanların kendilerini doğru bildiği fikirleri, dert edinen vatan evlatlarının limanı olarak kurulmuştur.elbette bizim gibi düşünen nice Müslüman evladı vardır.Allah sayılarını artırsın. Bizim bu yolumuz en doğrusu demiyoruz ama yolumuz haktır,güzeldir diyoruz.

arama motoru

mad
sözde yerli ve milli arama motorlarımız yaani, geliyoo gibi google, yahoo ve bing gibi diğer arama motorlarının alt yapısını kullanarak çıkan projeler uzun soluklu olamadılar :)

gördüğüm kadarıyla içlerinden en başarılısı https://vuhuv.com/


Gaziantepli yazılımcı Barış Çepik'in geliştirdiği ve dünyaya yaymak istediği yerli internet arama motoru "Vuhuv", günde 5-6 bin yeni kullanıcıya hizmet veriyor.

İlk aşamasından son aşamasına kadar "Vuhuv"u kendilerinin geliştirdiğini ifade eden Çepik, "Geçmişte yerli arama motoru yapıldı ama ara yüzden ibaretti, başkalarının verileri yüzde 100 kullanılıyordu. Bizim arama motorunun arka planında büyük bir çalışma var, büyük bir veri işleniyor. Türkiye'deki tek yerli arama motoru diyebiliriz. Çünkü zemini ve tabanı dolu ve kendine has." dedi.

seyyid kutub

bulut bey
seyyid kutup mısır'da siyasi mücadele yürütmüş bir şahıstır. bu siyasi mücadelesi sonucunda idam edildi. mısır'a özgü bir şahsiyettir. nevi şahsına münhasır bir kişiliktir. türkiye'de çok sayıda kitabı çevrildi. refah partisinin hızlı olduğu zamanlarda :) niye bilinmez ve öte taraftan bu kitaplar hangi sermaye ile çevrildi. nasıl bir dünya müslümanın evine girdi. bu da gariptir. burada karşımıza çıkan ilk husus ise suudi sermayesidir. en azından anlatılanlar o şekilde. seyyid kutup'un bir tefsiri var. yıllar önce ismi lazım değil bir hocamdan duymuştum. ''gazeteci tefsiri'' diye. hocam bu sözü gülerek söylemişti. türkiye'de ciddi ilim çevrelerinde seyyid kutup'un tefsiri ''gazeteci tefsiri'' sayılır yani esasen tefsirden sayılmaz ve de ciddiye alınmaz.

mevdudi de pakistanlı bir kimse. pek de hayırlı faaliyetleri olmadığı şayia olarak da olsa mevcuttur ve işin doğrusu bu meseleler biz türkleri hiç mi hiç alakadar etmeyen mevzulardır. tefsirinin iyi olduğu söyleniyor bazı kimselerce. mevdudiye gelesiye kadar çok sayıda tefsir vardır kanaatindeyim. öte yandan seyyid kutup ve mevdudi okuyup da milli şuur sahibi olanı da hiç görmedim. gören varsa beri gelsin :)

kurtlar vadisi 7 baba ve ölümü

hafiz
kurtlar vadisi'nin 45.bölümünde Çakır'dan sonra 6 baba aynı gece ölür.dizideki bu ilginç detay bizlere şunu gösterir ki ,yedi babanın hristiyanlıktaki yedi büyük günahı temsil ediyor olmasıdır..

kürt bedo-oburluk(yemek yerken ölür)
freud fethi-şehvet(kafasında sütyenle ölür)
demir görkemli-tembellik(küvette puro ve viski içerken ölür)
üstün kısa-açgözlülük
faris sarıyayla-kıskançlık
cerrahpaşalı halit-kibir(kibrinin cezasını çekerek öldü)
süleyman çakır-öfke

avukat

bulut bey
avukat kelimesi sözlükte ''Mesleği hukuki işlerde ücret karşılığı yol göstermek, hakkı savunmak olan, kendisine kanunen savunma hakkı tanınmış kimse'' anlamına gelir http://lugatim.com/s/AVUKAT.

avukat kelimesi esasen latince bir kelime. Latinceden italyancaya geçmiş. avvocato kelimesi italyancadan dilimize girmiş. daha eski tarihlerde avukatın karşılığı olarak ''muhami'' kelimesi kullanılmış.

avukatlığın ilk olarak antik yunan'da ortaya çıktığı söylenir. sokrates'in savunması ilk müdafaa olarak değerlendirilir. bu hususlar işin doğrusu pek de önemli değil en azından benim için.

bizde ortaya çıkışı tanzimat fermanının ilanı ile birlikte olmuştur. tabi bu tarihlerde ortaya çıkan 'vekillik' , 'müdafiilik' vasıfları profesyonel ruhsatlı bir kamu görevi, bir iş kolu olmayıp 'dava vekilliği' , 'müdafii' gibi kavramlarla ortaya konulmuş ve bu görevlerin icra edilebilmesi için mektep mezuniyeti şart koşulmamıştır. cumhuriyet'ten önce de bir kısım illerimizde baro kuruluşlarının ortaya çıktığı görülmüştür. fakat kurumsal olarak baroların ortaya çıkışı cumhuriyet ile birlikte olmuştur.

kısa tarihsel bilgiden sonra avukatlıkla ilgili birkaç kelam edelim. önce şunu söyleyelim. halihazırda hukuk sisteminde avukatlık vazgeçilmez bir unsurdur. bu hem sistem olarak hem de sistemsel çarpıklıkların ortaya çıkardığı sonuçlar açısından böyle. avukat herkese lazımdır, herkese muhakkak lazım olur, her an herkesin avukata işi düşebilir.

avukatlık çok enteresan meslektir. kimseye yaranamazsınız. adamı ipten alırsınız yine de yaranamazsınız. ne müvekkile ne karşı tarafa ne hakime ne savcıya ne de memura yaranamaz avukat. avukat kısaca kimseye yaranamayan insandır :) avukata saygı özellikle son zamanlarda ortadan kaybolan bir şey.

avukatlık hem kamu görevlisi hem de serbest meslek niteliğinde bir meslektir. bu hususlar avukatlık kanununda izah edilmiş.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu md. 1 ve 2:
''Avukatlığın mahiyeti:
Madde 1 – Avukatlık, kamu hizmeti ve serbest bir meslektir.
(Değişik ikinci fıkra: 2/5/2001 - 4667/1 md.) Avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder.
Avukatlığın amacı:
Madde 2 – (Değişik birinci fıkra : 2/5/2001 - 4667/2 md.) Avukatlığın amacı; hukuki münasabetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamaktır.
Avukat bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis eder.

toplumda avukatlar hakkında pek çok yanlış bilgi var. galat-ı meşhur olmuş çok sayıda bilgi mevcut. özellikle son zamanlarda yayınlanan muhtelif dizi ve filmlerde yer verilen avukat karakterleri üzerinden ve ayrıca daha önemlisi hukuktan bihaber toplumumuzda yanlış anlamalar ve ön yargılar sebebiyle bu galat-ı meşhurlar ortaya çıkmış ve halen derinleşerek devam etmektedir.

yapılan en önemli yanlışlardan biri belki de birincisi avukat ile müvekkilinin özdeşleştirilmesi. avukat ücret karşılığı hukuki hizmet sağlayan bir kamu görevlisidir. ücretini alarak her türlü dava ve hukuki işi uhdesine alabilir. bu durum avukatın müvekkiline şahsıyla birlikte bir bütün olarak onun eylemlerine iştirak ettiği anlamına gelmez. misal; a şahsı b şahsını öldürüyor. a şahsı filanca mahkemesinde yargılanıyor. c şahsı avukat olarak a şahsının müdafiiliğini ücret-i mukabilinde üstlenmiş. bu olayda c şahsı cinayeti değil cinayetten yargılanan sanığın yasal haklarını savunur. c şahsı, a şahsının öldürme fiili ile alakası bulunmayan masum, ücreti karşılığında ekmek parasını kazanmaya gayret eden bir kamu görevlisidir. c şahsı a'nın suçuna iştirak etmediği gibi avukatlığını üstlenmiş olması onun bu fiili onayladığı anlamına gelmez. savunma hakkı kutsaldır ve herkesin (suçu-eylemi ne olursa olsun) savunma hakkı vardır. adil yargılanma hakkı herkesin tabi bir hakkıdır. dolayısıyla avukat bunu temin eden en önemli unsurdur. bu sebeplerle müvekkili ile avukatı özdeşleştirmek büyük cahilliktir. bunu yapmayınız.

diğer yanlış ise avukatların çok ve haksız yere para kazandığı algısıdır. bugün itibariyle hukuk fakültelerinin sayısı neredeyse 100'e yaklaşmış. her yıl yaklaşık 20 bin hukuk mezunu var. Türkiye' de 81 baroya kayıtlı avukat sayısı 144 bin civarında olduğu söyleniyor (bu akp'nin marifetidir, her şehre hatta bazı ilçelere üniversite kurulmasının bir yansımasıdır). dolayısıyla bugün itibariyle rekabetin en ağır bastığı iş kollarının belki de birincisidir. bu ortamda avukatlık kazançları zaten bir hayli düşmüş olup çok sayıda meslektaşımız geçim sıkıntısı yaşamaktadır. son yıllarda yaşanan avukat enflasyonu sebebiyle ve başka diğer etmenlerden kaynaklı olarak avukatların çok para kazandığı iddiası tamamen yanlıştır. öte yandan avukatın hak etmediği ücretleri talep ettiği algısı da tamamen hatalıdır. en basit dava bile bugün itibariyle 2 yıl sürer. bazı davaların 8-10 yıl sürdüğü düşünüldüğünde avukatın çalışmasını emeğini mesaisini bir nebze anlamış oluruz. dolayısıyla avukatlık ücretleri bugünkü piyasa koşullarında belki en az artış yapılan alandır. yani avukatınızla kurbanlık pazarlığı gibi pazarlığa girişmeyin avukatın canını sıkarsınız, kafanızda sizi 'cimri müvekkil, cahil insan' diye tanımlar ve ona göre muamele görürsünüz. ayrıca insanların avukatın ücretine neden bu kadar takıldıklarını anlamak güç. neticede bu profesyonel bir meslek dalı. saygın ve son derece önemli. avukatların hiçbir meslek dalının kazancı ile ilgili olumsuz bir tavır takındığını görmedim. fakat tersine çokça şahit olduk oluyoruz. avukat hak ettiğini elbette kazanacak.

avukat, müvekkilin -hukuk çerçevesindeki- talimat ve istekleri ile bağlıdır. kafasına göre iş yapamaz. kafasına göre beyanda bulunmaz. örnek adam karısından boşanmak istiyor. hiçbir avukat sen boşan veya boşanma demez. boşanmak isteyen adamın davasını bildirdiği yönde açar. boşanma davalarında sıkça rastlanan durum erkek veya kadın boşanmak istediği eşi ile sonradan barışır fakat dava başlangıcında söylediği boşanma sebepleri sonradan kafasına dolanmış :) . diyor ki eşine ''efendim bunları sana ben söylemedim'' öyle mi karıcığım/kocacığım, ''peki kim söyledi'' ''avukat öyle yazmış''. böyle bir şey olmaz laa :). avukat nerden bilsin senin eşinle ne yaşadığını yanında mıydı. avukat müvekkilin yaşadığı olayları hukuki veçheleri ile ve hukuki bir dille yazılı beyana döker müvekkilinin söylemediği hiçbir şeyi dilekçeye yazmaz.

avukatlık türkiye'de bugün itibariyle can çekişen bir meslek dalıdır. bu hem sistemden hem de bazı avukatların çapsızlığından kaynaklanıyor. elbette ağırlıklı olarak yukarıda bahsettiğimiz avukat enflasyonundan kaynaklanıyor. barolar da maalesef etkin ve yeterli tedbirleri almıyor (neden çünkü tbb başkanlığını işgal eden zatın osman kavala ve selahattin demirtaş'ı savunmak gibi daha mühim işleri var).

hukuk fakültesi 1. sınıfta -illa ki- sorulur. mezun olunca ne olacaksınız. 200-300 kişilik amfiden sadece 1-2 kişi avukat olmak ister. ama mezuniyetten sonra 200 kişilik kontenjandan 195'i avukat olur :). bu iş böyledir. avukat olmak isteyen de olur istemeyen de olur. o yüzden gençler sakın laa. sakın hukuk filan yazmayın olum. gençliğinize yazık etmeyin (babası zengin olanları ayırıyorum, siz yazın kardeşim size her bölüm mübah). vallahi sürünürsünüz. aman aman :)

her şeye rağmen hukuk herkese lazım. yetkin, dürüst, namuslu, adil hukukçularımıza ihtiyacımız var. hukuk ve adaletin tecelli ettiği günleri görmek dileğiyle tüm avukat meslektaşlarıma sevgi ve saygılarımı sunuyorum. avukat olmayanlara da sunuyorum :)




sabah namazı

hafiz
Gün sabah namazıyla başlar der alimler,dünya ve içindekilerden daha hayırlı olan 2 rekatlık sünnet olan namaz herşeye bedel diyor Peygamber Efendimiz.sabah namazı kılarsan şu 5 güzelliği yaşarsın;
1) Güne erken başlarsın.
2) "Rabbim, emrin başım üstüme" dersin.
3) Ruhunu temizlersin.
4) Güne pozitif enerjiyle başlarsın.
5) Vaktin bereketli olur.

altılı masa

bulut bey
Dikkat ederseniz ana akım medyada ve sosyal medyada deprem gündemi bitti. siyasiler ve tanımı belirsiz bir dünya zevat bomboş oyunlarına kaldıkları yerden devam ediyorlar.

(Oysa onların tek gerçek kabul ettikleri) bu dünya hayatı hakikatte sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir; âhiret yurduna gelince işte asıl hayat odur; keşke bunu bilselerdi! Ankebut Suresi 64.ayet

nüans

sivri
bir durumun veya kavramın ince ayrıntılarını ifade eden, küçük farklılıkları belirten, hassas ve küçük farklılıklar anlamına gelir. Bu kelime, bir düşünceyi, bir fikri veya bir ifadeyi daha ayrıntılı veya daha spesifik hale getirmek için kullanılır. Örneğin, "Bu resimdeki renk tonları arasında nüans farkları var" gibi bir ifade kullanılabilir. Bu durumda, "nüans" kelimesi, resimdeki renk tonlarının küçük farklılıklarını ifade eder.

mehmet akif ve abduh

hafiz
Muhammed abduh, mısırlı düşünce adamı,reformist hareketin öncülerinden birisidir.kendisi Kur'an kerimin bazı ayetlerine akli yaklaşarak kabul etmediğini,bazı ayetlere absürt yorumlar getirdiğini örnek olarak fil süresinde'ki ebabil kuşlarından bahsederken onlar kuş değil mikroptu diyerek ayetleri aklileştirdiği gereksiz yorum olarak görülmüştür.elmalılı hamdi yazır tefsirinde abduh'un bu görüşünü tabiri caizse yerden yere vurur.bunun yanında ehli sünnet ulemayı kabul etmediği, neo selefi olarak Kur'an ve sünnet çerçevesinde müslümanları yeniden birleştirmek niyeti olduğunu söyler ama sürekli mucize olan ayetleri absürt bi şekilde yorumlar.ümmetin 1400 senelik ilmi mirasını redderek reddi miras yapar.güya ümmetin birliğini sağlamak olduğunu söyler.

tabi bazı söylemleri osmanlı Türkiyesinde de kabul edilmiştir bazı fikir adamlarının sevdalısı olduğunu görebiliriz.
Osmanlı Türkiyesi'nde Mehmed Âkif başta olmak üzere Sırât-ı Müstakîm ve Sebîlürreşâd çevresinde yer alan İslâmcı ekolün yanı sıra Ziya Gökalp ve İslâm Mecmuası etrafındaki modernistler üzerinde etkili olmuş, hatta İctihad grubundaki Abdullah Cevdet ve Celâl Nuri gibi laik Batıcı kesimler tarafından bile kendi görüşleri doğrultusunda kullanılmıştır.(dia: abduh)

Şimdi akif ersoy'un şiirlerine bakalım abduh ve afganiyi nasıl övdüğüne;
Asım isimli çok uzun bir şiirinin son kısmında diyor ki:
"Mısır'ın en muhteşem üstadı Muhammed Abduh,
Konuşurken neye dairse Cemaleddinle,
Der ki tilmizine Afganlı,
Muhammed dinle,
İnkılâb istiyorum hem çabucak,
Öne bizler düşüp İslam'ı da kaldırmazsak,
Nazariye ile bir şeyler olur zannetme,
O berahini de artık yetişir dinletme.
İnkılab istiyorum ben de, fakat Abduh gibi
İşte ilk dönem gençlik yılların akif Abdülhamid han döneminde bunları söylemiştir.

Peki akif ersoy'a bakışımız nasıl olacak çünkü o bu toprakların evladı bizim değerimiz ve bizim şairimizdir.ne kadar yanlışı da olursa olsun hatta ehli sünnette aykırı görüşü bile olsa bize aittir.
Şair Akif'i, o günün şartlarında ele almazsak haksızlık etmiş oluruz. Bugün bizim alenen gördüğümüz sonuçları o gün görememiş olmasını makul kabul etmeliyiz. Çünkü gerçekten o dönemi iyi anlamak bilmek lazım kafirlerin üstümüze her konuda geldiği bir gerçektir.Her mü'min gibi akif'te hata edebilir yapıdadır. Biz akif'in iyi güzel,doğrularını alırız gerisini kenar koyar kendisinde nasipleniriz.çünkü akif Zor zamanın zor insanlarından birisi olarak ona rahmet dilemeliyiz. Dileriz Rabbimiz bizi de onları da affeylesin.

tesettür

hafiz
Tesettürlü olmak ve öyle kalabilmek özgür ve cesur insanlara ait bir haktır bu hakkı herkes elinde tutamaz.kıymetli şeyler gizlidir.başkaları,taktığın bir bez parçası diyerek alayda etseler seni kınasalarda sen Allah katında çok değerlisin.erkekler içinde tesettür aynen geçerlidir onların tesettürü gözleridir.bu nefsine esir olmayanların,hür olanların yapacağı şeydir.çünkü Rabbimiz önce tesettürle ilgili ayeti anlatırken önce erkekler diye başlaması dikkat çekicidir.

metaverse

mad
son zamanlarda teknoloji dünyasında oldukça popüler hale geldi ve birçok insan gelecekteki internet deneyimini şekillendireceğine inanıyor. Metaverse bir tür sanal gerçeklik platformu olarak tanımlanabilir. Bu platformun amacı, kullanıcıları gerçek dünyadan soyutlayarak, tamamen sanal bir dünyaya sokmaktır. Böylece metaverse firmaları kullanıcıların gerçek dünyada sahip olamayacakları deneyimlere sahip olacağını iddia etmekteler. fakat bu süreç kripto paraların düşüşüyle birlikte yükseliş ivmesini kaybetti. işin diğer boyutu olan metaverse üzerinden arsa alan kullanıcılar hayatın gerçekleriyle çok hızlı yüzleştiler :)

tasavvuf

hafiz
İslam'ın irfan ve ahlaki boyutunu ifade eden tasavvuf, herşeyden önce başta ülkemizde olmak üzere islam dünyasını olumlu yönden etkilemiş ve nice kafirler Müslüman olmuşlardı.eğer tasavvuf ehil kişiler tarafından temsil edildiği sürece bu muhteşem güzel gelenek devam edecektir.tabi ne kadar kuran ve sünnete ters davranıp sapıtanlar olmuşsa zamanında olduğu gibi günümüzde de bunlara karşı hakiki gerçek Sufi ehilleri bu sapıtanlarla mücadele etmektedir.
Tasavvuf,dünya ile ilgili şeylerden azla yetinmeyi,tümüyle Allah'a yönelme, dünyevi arzulara karşı sabretme,kalbi temizleme ve Allah'a daima yönelmek onu daima zikretmek ve şeriata tabi olma gibi özellikler üzerine kurulu bir hâl ve ilimdir.bu ilim dalı ve hal ilmi kuran ve sünnete
baktığımız zaman sabır ,Şükür tevekkül,Allah'a bağlılık rıza ,tevbe dünya bağlanmamak gibi kavramları rahatca görebiliriz. Tasavvuf ilminin sistemeşmesi ve bir ilim dalı olarak ortaya çıkması 9. Asırdan itibaren İslami ilimler arasında yer almaya başlamıştır.
İlk sûfi müellifler tasavvufu hiçbir şekilde Kur'an ve sünnetten ayrı ve bağımsız görmemişlerdir.mesela serrâc,kuşeyri,hücrîvî,gazali ilk müellifler bu ilmi ehli sünnet anlayışına uygunluğunu göstermeyi amaç edinmişlerdir.
Cüneyd bağdadi tasavvuf nedir sorusuna "bizim bu ilmimiz Kur'an ve sünnet'le sınırlıdır" demiştir.
Yine tasavvuf'un Kur'an ve sünnet temelli olduğu tarikatlar dönenimde de devam ettiğini biliyoruz.başka bi yazımızda da kısaca tarikatların oluşum sürecinden bahsederiz.çünkü bu bir ilimdir bir kaç kelamla bitmez.

inşirah

hafiz
İnşirah ,"açılıp genişlemek,Huzura kavuşmak" anlamına gelmektedir. Bununla ilgili Kuranı Kerim'de 94.sûre olarak inşirah sûresi vardır.bu surenin ilk ayeti Peygamber Efendimizin gönül ferahlığına ve huzura kavuşturulduğu için inşirah adı verilmiştir.ayrıca şerh ,elem neşrah Adlarıyla da anılmaktadır.kalbi daralan, gönlü kırık olan, dayanamıyorum ya rabbi diyen varsa biiznillâh şifa bulur.

maarif

bulut bey
(bkz: Milli eğitim bakanlığı) yerine maarif ifadesini kullansak. Hatta bakanlık yerine nazırlık yahut nezaret ifadesini tercih ederim. Yani maarif nezareti yahut maarif nazırlığı. Bakan değil nazır. Bakanlık değil nezaret gibi. Hem estetik hem de yapılan işin öyle eften püften bir iş olmadığını çok daha iyi yansıtan ibareler.

istanbul depremi

bulut bey
Deprem konusunda uzman olduğu söylenen bazı insanlar istanbul'da en az 7 büyüklüğünde deprem olacağını, bu depremin elinin kulağında olduğunu muhtelif tv programlarında zikrediyor. Konuyla ilgili bir hayli ve sistematik olduğu anlaşılan akademik bir çaba da vaki. Tamam bunu anladık. Peki bu nedir, bu çaba neye tekabül ediyor.

Bildiğimiz gibi kahramanmaraş merkezli iki büyük deprem yaşadık. Bu depremde 11 vilayetimiz çok ciddi tesirlere maruz kaldı. Binlerce vatandaşımız bu depremlerde vefat etti. Binlerce vatandaşımız yaralandı. Bazı şehirlerimiz yerle yeksan oldu. Geriye kalan vatandaşlarımız en yakınlarını kaybetti, bazıları tüm ailesini yitirdi. Hepimizin bildiği gibi 6 şubatta oldu bu depremler. Enkazların altında binlerce vatandaşımız kaldı. Kahraman ekiplerimiz canla başla vatandaşlarımızı kurtarmak adına seferber oldular. Peki bu sırada bazıları neyle iştigal ediyordu. Bazıları aynı gün -belki de 2. Gün- mal bulmuş mağribi gibi İstanbul depremi konuşmaya başladı. Milleti korkutmak için neler neler, ne varsayımlar ne senaryolar. İnsanlar enkaz altında can çekişirken, kurtarılmayı beklerken bu zevat kendi gündemindeydi. Kendi maksatlarını hasıl edecek propaganda ile iştigal ediyorlardı tiraji yüksek ulusal medya kanallarında. Esasen bu propaganda yani "istanbul'da çok büyük deprem olacak aman haa" propagandası çok önce başladı. Yıllardır pompalanan bir iddia. Yani zımnen şu söyleniyor 'kardeşim bu istanbul'da aman oturmayın mümkünse taşının gidin". Bu propagandanın maraş depremi ile revaç yaptığını gördük. Peki maksat nedir. Sebebi hikmeti ne ola ki.

Bunu anlamak için pek çok bilgiyi haiz olmamız lazım. Pekçok parçayı hafızamızda içtima etmemiz icap ediyor. Mesela İstanbul'a vize ile giriş önerisini hatırlamamız lazım. Birileri neden bu absürt teklifte bulundular. Halen de öne sürüyorlar. Bu bir tarafta dursun. Peki yabancıya konut satışı diye bir hadise var Türkiye'de değil mi. Bu hadiseden en yüksek etkilenen yer neresi. İstanbul. Dolar euro bazında satılan lüks konutları en fazla kim satın alıyor. Türkler mi. Yoksa gayrimüslimler mi. Peki fener rum patrikhanesi nerede. Öte yandan birileri yani rum milliyetçileri İstanbul'u - onlar konstantinopolis diyorlar- ortodoks baş şehri yapmak istiyor mu istemiyor mu. Ayrıca haberlerde sanki iyi bir gelişmeymiş gibi aksettirilmeye çalışılan İstanbul'a yapılan dünya ticaret merkezi isimli yer neyin nesi. Maksadı nedir. Buraya kimler ne amaçla gelecek. Bu devasa gökdelenleri kimler ne için yaptırıyor. Peki bazı türk şirketler neden merkezlerini istanbul'dan ankara'ya naklediyor. Birleşti mi bazı puzzlelar. Birleşmesi lazım.

Bizim bir şeyleri anlamamız lazım. İstanbul'un -görünürde dahi- Türk olmasına tahammül edemeyenler yani gavurlar bir iş peşindeler hem de uzun süredir. Buna bazıları bilerek yahut bilmeyerek çanak tutuyor. Üstelik bu gavurlar bir hayli yol katettiklerini düşünüyorlar. Gelişmelere Bakınca pek de haksız değiller gibi. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.

kafir ve müslüman

hafiz
allah'a ve ahirete inanmayan bir kafir müslümana şunu sorar;
sizler aklınızı kaçırmış olmalısınız dünyadaki bu tatlı hayatı bırakıp gerçek olup olmadığını bile bilmediğiniz bir alemi istiyorsunuz öyle mi? buna inanamıyorum doğrusu
müslüman ise şöyle cevap verir; gerçektir! gerçek! binlerce doğru sözlü peygamber yalan bir vaatte bulunmaz farzet ki bir kaç sabah daha yaşadık.bu neye yarar? zalimlere ve ve onların düzmece tanrılarına itaat edersek ölmeyecek miyiz sanıyorsun bu güne kadar ebedi yaşayan var mı böyle bir şey duydun mu? cevap ver hadi! der ve susturur kafiri.

kemal sunal

hafiz
Ulan gerçek bu mu
bu kadar namussuz mu oldu insanlar
Bu ne biçim dünya be
herkes herkese bi kazık atıyor
sonra kendi canı şu kadarcık yandı mı
veryansın ediyor bu kadar namussuz mu oldu insanlar vay anam:)

basîret

hafiz
İdrak, zeka, ilim, tecrübe, kalp ile görme, doğru ve ölçülü bakış, uzağı görme, kavrayış, feraset anlamına gelir.Başımızdaki göze basar, kalp gözüne de basîret denir. (Rağıb el-ısfahânî, el-Müfredat, 49)

Basîret ilâhî bir nur ve hakkın batıldan ayırt edilmesine yarayan bir bilgidir.kişi iyiliği ve kötülüğü ayırt edebiliyorsa ve Allah'ın istediği şekilde hareket ediyorsa o kişi basîret sahibidir.
O yüzden derler ki Allah basîret versin duası bilenen bişeydir.
şu durumda gerçekten hadisle uyumludur.
İnsanın kötülük ve ahlâksızlıklara dalması onun basîretini bağlar gözleri görmez olur.çünkü o kişi gaflettedir.Fakat Allah kendisine itaat eden, salih bir amel işleyen mükemmel ve gerçek bir tevhidi akideye sahip olan bir mümine üstün bir basiret verir. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in "Mümin'in ferasetinden korun, zira o Allah'ın nuru ile bakar" (Tirmizî, Tefsir Suretu'l-Hicr, 6) buyurması mümindeki basiret ve kavrama kabiliyetinin üstünlüğünü gösterir.

İman bir basirettir. Basireti açık olanlar Allah'ın dinine ve hükümlerine talip olurlar. Basireti kapalı olanlar da Allah'ın nizam ve hükümlerine sırt çevirirler. Herkes basîreti kadar Allah katında değerlidir.

türk'ce lugat


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir mecra ve bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin ?

üye ol