entelektüel

hafiz
Entelektüel kelimesi fransızcadır.latinceden alınan " intellect"kelimesi " saf akıl" anlamına gelir.
Batı'da bu kelime 1700'lerde ortaya çıktı.peki neyi ayırt etmek için icat edilmiş? Kendilerini kilisedeki dindar düşünürlerden ayırt etmek için.bizde ise "münevver" kelimesi kullanılıyor.

startup

mad
Startup, genellikle yeni bir iş fikri veya inovatif bir çözüm sunan işletmeler olarak tanımlanır.

bir startup genellikle bir iş modeli veya ürünü geliştirmek için riskli yatırımlar yapmak zorundadır.

Birçok startup, hızlı bir şekilde büyümeyi hedefleyen agresif bir iş stratejisi izler. Ancak bu tür stratejiler, bazen sürdürülebilirlik açısından sorunlu olabilir ve yüksek riskli yatırımlar yapma zorunluluğu, bazı yatırımcıların kısa vadeli kazançlarını garantilemek için sık sık büyük baskılara maruz kalmasına sebep olur.

günümüzde startupların sadece yüksek kâr amaçlı ve insanlara gerçek değer sunmaktan çok, hızlı bir şekilde para kazanmaya odaklandıklarını görebiliriz. Ayrıca, startuplar başarıya ulaşmak için geleneksel yöntemleri veya iyi bir iş planını terk etme eğilimindedir. bu da işletmelerin uzun vadede sürdürülebilirliği konusunda ciddi sorunlar oluşturabilir.

startuplar, inovasyon ve girişimcilik ruhu açısından önemlidir. Ancak, startupların oluşturduğu risklerin ve büyük ölçekli bir işletme için sağlıklı bir temel sağlamadan önce hızlı büyüme hedefi koymalarının neden olduğu sorunların farkında olmak gerekir.

jet imamlar

hafiz
Bu tabiri teravih namazlarını hızlı kıldıranlar için söylenir.bazı kimseler hayret böyle 3 5 dk erken bitiren imamların arkasında kılmayı çok ister.hatta camileri bile dolaşırlar hızlı kıldıranı bulmak için enteresan bi durum ya zaten 5 vakit kılmıyorsun bide üstüne hızlı kıldıran arıyorsun.30 dk teravih namazına dayanamaz saatlerce film,dizi,maç izler.melekleri kayıt ediyor bunlarıda merak etme sen.kardeşim sen ibadet yapıyorsun vakit kısa imiş uzun imiş geç bunları ağır geliyorsa gelme git evinde veya yatsıyı kıl git günaha da girme ibadetin ecrini kaçırma. Teravih ne demek önce bunu öğrenmek lazım
Teravih nedir ?
Sözlükte rahatlatmak, dinlendirmek anlamlarına gelen tervîha kelimesinin çoğulu olan teravih, dinî bir terim olarak, Ramazan ayında, yatsı namazı ile vitir namazı arasında kılınan nafile namaz demektir.

belâgat

hafiz
İyi, güzel, tesirli ve pürüzsüz söz söyleme;edebiyat kaideleriyle ilgili ilim. İki anlamda tanımlanmıştır.
a- Sözün zorlama ve yapmacıktan uzak olup yorumlamaya gerek olmaksızın kolay anlaşılır olması; yerinde ve adamına göre söylenmesidir.
b- İnsanın belîğ, tesirli söz söyleme gücü ve yeteneği kazanmış olmasıdır.
Belâgat bir ilimdir. Sözün düzgün kusursuz, yerinde ve adamına göre söylenmesini öğretir.

Peygamber efendimiz belîğ sahibi idi.o'nun konuşmaları öz,kısa,anlaşılır,az sözle çok şey anlatma özelliğine sahipti.
Örnek hadisler şunlardır;

-Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir.
Tirmizî, İlim, 14.
-Bizi aldatan bizden değildir.
[Müslim, Îman, 164.]
-dua, ibadetin özüdür.(Tirmizî, Deavât, 1)

kur'an herşeyimiz

hafiz
o,(kur'an) imanımızdır. ona iman ederek allah'ı ve peygamber'ini bulduk.cenneti ve cehennemi tanıdık.ölümün,hayatın sırlarını anladık.dirilmenin gereğine, hesabın inceliğine iman ettik. asırlar öncesini anlattı,o günlerde yaşamış gibi hissettik.devirler sonrasından söz etti,görür gibi yaşar gibi olduk.göremediğimizi gösterdi,duyamadığımızı duyurdu.ona iman edip kendimizi bulduk.aslımızı geleceğimizi öğrendik.ona iman ettik. ibadetten lezzet aldık.o bize yalvarmayı ,ağlayıp istemeyi öğretti.onunla dua ettik.eğer kaynağı kur'an ise tarihten teknolojiden,bilimden bir destek almadan ''o kesin,doğru olandır''demeyi öğrendik.

rıfk

hafiz
sözlükte'' yumuşak davranmak,iyi muamale etmek''anlamına gelir.zıddı ise şiddet,kabalık, ve sertliktir.rabbimiz rıfk sahibidir.kulların birbirlerine yumuşak davranmalarını ister.mesela '' iyilikle kötülük bir olmaz.sen kötülüğü en güzel şekilde önle.o vakit görürsün ki,seninle arasında düşmanlık buluna kimse sıcak bir dost olmuştur.''(fussilet 34.ayet) rıfk sahibi olmak peygamberlik ahlakıdır.kullara rıfk ile muamele edene allah'ta kıyamet gününde öyle muamele eder.müslüman kardeşlerine karşı rıfk ile davranması güzel ahlakın işaretidir. onlara karşı tebessüm etmesi onlarla ilgilenmesi onlara değer vermesi hep güzel ahlakın meyvesidir.kafirlere karşı ise şiddetli olması ciddi olması taviz vermemesi gibi gerekli yerlerde böyle davranması imanın kamil olduğunun işaretidir.son olarak şu hadisle bitirelim ''yumuşaklıktan mahrum olan hayırdan mahrum olur.'' buyuruyor peygamber efendimiz

tasavvuf

hafiz
İslam'ın irfan ve ahlaki boyutunu ifade eden tasavvuf, herşeyden önce başta ülkemizde olmak üzere islam dünyasını olumlu yönden etkilemiş ve nice kafirler Müslüman olmuşlardı.eğer tasavvuf ehil kişiler tarafından temsil edildiği sürece bu muhteşem güzel gelenek devam edecektir.tabi ne kadar kuran ve sünnete ters davranıp sapıtanlar olmuşsa zamanında olduğu gibi günümüzde de bunlara karşı hakiki gerçek Sufi ehilleri bu sapıtanlarla mücadele etmektedir.
Tasavvuf,dünya ile ilgili şeylerden azla yetinmeyi,tümüyle Allah'a yönelme, dünyevi arzulara karşı sabretme,kalbi temizleme ve Allah'a daima yönelmek onu daima zikretmek ve şeriata tabi olma gibi özellikler üzerine kurulu bir hâl ve ilimdir.bu ilim dalı ve hal ilmi kuran ve sünnete
baktığımız zaman sabır ,Şükür tevekkül,Allah'a bağlılık rıza ,tevbe dünya bağlanmamak gibi kavramları rahatca görebiliriz. Tasavvuf ilminin sistemeşmesi ve bir ilim dalı olarak ortaya çıkması 9. Asırdan itibaren İslami ilimler arasında yer almaya başlamıştır.
İlk sûfi müellifler tasavvufu hiçbir şekilde Kur'an ve sünnetten ayrı ve bağımsız görmemişlerdir.mesela serrâc,kuşeyri,hücrîvî,gazali ilk müellifler bu ilmi ehli sünnet anlayışına uygunluğunu göstermeyi amaç edinmişlerdir.
Cüneyd bağdadi tasavvuf nedir sorusuna "bizim bu ilmimiz Kur'an ve sünnet'le sınırlıdır" demiştir.
Yine tasavvuf'un Kur'an ve sünnet temelli olduğu tarikatlar dönenimde de devam ettiğini biliyoruz.başka bi yazımızda da kısaca tarikatların oluşum sürecinden bahsederiz.çünkü bu bir ilimdir bir kaç kelamla bitmez.

yunus emrenin hallacı mansur sevdası

hafiz
Hulül ve tenasüh inancına sahip olan Hallac-ı Mansur hakkında, Ebu Abdurrahman es-Sülemi, Tabakat-ı Sufiye'de; Hallac-ı şeyhlerinin çoğunluğunun yoldan çıkmış biri olarak gördüklerini ifade ederken, Kuşeyri onu, tarikat şeyhleri arasında zikretmez. Cüneyd-i Bağdadi onu divanından kovmuştur. İbn Teymiye ise, Hallac'ı hiçbir âlim ve şeyhin hayırla yâd etmediğini ifade ederek onu tekfir ederken, İbn Hacer, zındık olarak öldürüldüğünü söyler. İbn Kesir ise, onu Mekke putperestlerine benzetir.

Hallac, Karmatilerin casusu olduğundan 9 yıl hapsedilir. Suçu ispatlandığı için o dönemin ünlü uleması tarafından idam fetvası verilir. Tövbeye davet edilirse de tövbeye icabet etmez… Casusluğundan dolayı idam edildikten sonra onun çevresindekiler, onu düşünce kahramanı göstermek için “Ene'l-Hak” sözünden dolayı idam edildiğini etrafa yayarlar…

Yunus Emre, Hallac-ı Mansur hayranıdır… Hayranlığını şu dizelerde ifade etmiş ve onunla “Ene'l-Hak” (Ben Allah'ım) düşüncesinde hem fikir olduğunu dile getirmiştir…

254 “Mansurlayın dara beni ayan göster onda seni
Kurban kılayın bu canı ışka munkir olmayanın”

287 “Mansur var oldum bu gün berdar iden gelsun beru
İnni enallah okudum inkar iden gelsun beru

Mansurdum ben ol zaman us yine geldum bunda ben
Yak külumi savur yile ben enel hak didum ahi”

200 “Hallac-ı Mansur ile dara asılan benim”

217 “Mansur eydur Enel Hak dir suretiyim o da yok
Dinuz dara gelsunler ben darı kurup geldum”
Tabi bu tür şathiyeleri[şathiye yalpalamak sınırı aşmak ,şeriata aykırı sözler manasına gelir]tevil eden alimler olduğu gibi kabul etmeyen alimlerde vardır. geneli kabul etmezler.nitekim imam-ı rabbani gibi büyük bir mutasavvuf bu sözler kendilerini bağlar diyerek yolun Şeriat yolu olduğunu söylemiştir.

sünnet-i seniyye

hafiz
Peygamber'e itaat Allah'a itaattir.Kuran bize ne yapacağımızı söyler sünnet onun nasıl yapılacağını gösterir.Peygamber As Buyuruyor ki; ben nasıl namaz kılarsam sizde öyle kılın buyurmuştur. Kuranı Kerim'de şöyle buyuruyor Rabbimiz;
بِالْبَيِّنَاتِ وَالزُّبُرِۜ وَاَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ اِلَيْهِمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ
(O peygamberleri) apaçık belgeler ve kitaplarla gönderdik. İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur'an'ı indirdik.[nahl sûresi 44.ayet] bu ayeti kerime ve buna benzer birçok ayetler ,hadislerin ve sünnetin meşruluğunu bizlere açık bi şeklide göstermektedir.

acelecilik hayaldir

hafiz
allah'ın kanunlarından biri de biz kullarının dünya hayatında adımlaya adımlaya yürümeleridir.yol almak için de yükselmek için de sıçrama şeklinde tabii olarak bir yöntem yoktur.günlük hayatımızdan örnek verecek olursak,bebeğin ''yürür''duruma gelmesini beklemek acelecilik olacağı gibi kullarında istedikleri şeylere kavuşmalarıda böyle bi durum söz konusudur.herşey vakti olur.vakti de gelmeyen şey ise belki o an bizim için hayır olmayabilir.bizler aceleci olamayız çünkü, ağır ve temkinli hareket etmek allah'tan acelecilik ise şeytandandır.biz bunu bilir buna iman ederiz.

ekmek örneğini de hepimiz çok biliriz süreç şöyle;
buğday ekecek,harman yapacak,değirmen kuracak,su bulacak,hamur yapacak,maya katacak,bekleyecek ve pişirecek.pişirirken de başında olacak.bu süreci iyi oluşturabilen ekmek yer.karnı doyar ve şükreder.bu ekmek örneğini alıp hayatın her alanına uyarlayabiliriz.iyi bir yuva kurmak,salih çocuk yetiştirmek,mümin bir toplum oluşturmayı ekmek örneği ile aynısını uyarlamak zorundayız.
böyle yapmadığımız zaman ne oluyor biliyor musunuz ? hemen isyan ediyoruz neden böyle oluyor demeye başlıyoruz.allah bizi acelesi yarattı hilkatimiz bu,bizler hemen sonuç görmek isteriz.herşey istediğimiz gibi olsun beklemeye başlarız.çabuk kırılır.çabuk dökülür bir yapımız vardır.hiç sabırlı değiliz maalesef. sabır imanın yarısıdır bunu kavrayınca herşey yolunda olacaktır.

şunu unutmayalım, allah için hiç bir durum zor değildir.sonuçları bizi ürketmesin,plandığımız şeyler istediğimiz gibi olmazsa erimeyelim,yılmayalım.
sefer bizden zafer allah'tan..

lugat

bulut bey
Lugat diyince akla türkce lugat gelir :)

Lugatli Türk
Lugatli ve kıratlı. Ne demek istiyorum. Şunu demek istiyorum. Kavramlar bir şahsiyetin zihniyetini belirler. Zihniyet ise fiiliyatını. Biz kendi kelimelerimiz ile kendi kavramlarımız ile düşünüp eylediğimizde bir değere ulaşırız. Başkalarının özellikle gavurların kavramları ile düşünüp eyler isek değersizleşiriz. Kıratımız kalmaz. Çapımız daralır. Çünkü müslümanlık herşeyden önce bir zihniyettir. Ne demişti şair: "gavurun aklı olsa Müslüman olurdu."

tebyin

sivri
"Tebyin", Arapça kökenli bir kelime olup Türkçe'ye Arapça'dan geçmiştir. "Tebyin" kelimesi, açıklama, izah etme, anlatma, ortaya koyma anlamlarına gelir.



züleyha

hafiz
Ayetlerden öğrendiğimize göre Yusuf as aşık olan ondan faydalanmak isteyen kadın. Yusuf sûresinde (hikâyesinde) söz konusu edilen kadın.

İsmi ise kuran'da ve hadisi şerif'te geçmez. Züleyhâ kelimesi, Farsça bir isimdir. Arapça şekli ise, Zelihâ'dır. Kelime olarak her iki şekilde de okunabilir ve her iki şekildeki okunuş da doğrudur. Farklılık, hareke değişikliğine dayanmaktadır. Bazı kaynaklara göre onun gerçek adı, Râîl'dir (et-Taberî, Tarih, Beyrut, t.y., I, 337).

Kur'ân'da Züleyha ismen geçmemektedir. Ancak, Yusuf kıssasında, baştan sona Yusuf (a.s) ile beraber anılmıştır. Kur'ân'daki Yusuf ile Züleyha'nın hikâyesi, Yüce Allah tarafından hikayelerin en güzeli olarak haber verilmiştir.



Bazı rivâyetlere göre, Züleyhâ'nın kocası vefât ettikten sonra Allah'ın irâdesi ile eski güzelliğini kazanmış ve Yusuf (a.s) ile evlenmiştir. Yusuf (a.s) ile evlendiği zaman, bakire olduğu anlaşılmıştır (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'ân Dili, İstanbul 1971, IV, 2879).

Fakat bu rivâyetin ciddi bir temeli, dayanağı yoktur. Bu rivâyet, daha çok edebî hikâye türlerine uymakta ve dayanmaktadır. Aslına bakıldığı zaman, Züleyhâ iyi bir izlenim bırakmamıştır. Kur'ân'daki âyetlerden anlaşıldığına göre, Züleyhâ, Yusuf (a.s)'ı yoldan çıkarmak için her türlü şeytanî yola baş vurmuştur. Onu, Allah yolundan, doğruluktan, haktan saptırmak için uğraşmıştır. Bunun için yalan söylediği ve çeşitli hilelere baş vurduğu âyet ile sabittir. Bir peygamberin böyle bir hanımla evlenmesi, onun izzetini zedeler. Yusuf (a.s)'ın onunla evlenmesi, şu meâldeki âyete de ters düşmektedir:

"Kötü karakterli kadınlar öyle erkeklere, kötü karakterli erkekler öyle kadınlara. Temiz karakterli kadınlar, öyle erkeklere ve temiz karakterli erkekler öyle kadınlara..."(en-Nur, 24/26).

Buna göre doğru olanı, Yusuf (a.s)'ın neticede Züleyhâ ile evlenmemiş olmasıdır (, Tefhîmu'l-Kur'ân, İstanbul 1991, II, 448 vd).

Züleyhâ, Kur'ân'ın ibret için sunduğu Yusuf (a.s)'ın kıssasında yer aldığına göre, onun hakkında bilgi veren âyetlerde hikmetler vardır. İnsanların Züleyhâ hakkındaki bu bilgilerden çeşitli dersleri almaları gerekir.

hırka

hafiz
bilindiği üzere tarikat adabında hırka giymek vardır.hırka giymenin veya giydirmenin kaynaklarımızda bazı rivayetler kaynak olarak alınmıştır.peygamber efendimizin enes b.malik,ka'b b. züheyr gibi sahabelerine hediye olarak hırka giydirmesi ve ehl'i beyt'ini abası altına alarak dua etmesi gibi rivayetleri delil teşkil ettiğini söylerler.

peki manası nedir?
dervişe şeyh tarafından hırka giydirilmesi,yolun manevi hallerinin kendisine emanet edildiğini sembolize eder.

mutasavvıflar hırkanın manevi tesiri üzerinde durmakla birlikte müridin yani talebenin diyelim güzel ahlak uğrunda çaba göstermeksizin,takva elbisesini giymeksizin hırka ile bir yere ulaşamayacaklarını ayrıca dile getirmişlerdir.yunus emre bunu şiirinde şöyle dile getirir;
Dervişlik dedikleri
Hırka ile taç değil
Gönlün derviş eyleyen
Hırkaya muhtaç değil

hırkanın derin bir manasını bir eserde okumuştum gerçekten hoşuma gitti
''hırka'' kelimesini oluşturan ''ha'' harfi haşyete, ''ra'' kelimesini rızaya, ''kaf'' kelimesini nefsi kahretmeye, sembolize eder.

insaf

hafiz
insaf arapçada ''nısf'' kökünden gelir.bu da ''yarı'' veya ''yarım'' demektir.
demek ki insaf kelimesi bir şeyi tamamen karşı tarafa yüklemek değil meseleyi karşı tarafıyla birlikte düşünmektir. kısaca meselenin sadece tek tarafını değil, iki tarafını da bütünüyle görmeyi,düşünmeyi sağlayabilmektir.buna ''ölçülü tenkid''de diyebiliriz.

istanbul depremi

bulut bey
Deprem konusunda uzman olduğu söylenen bazı insanlar istanbul'da en az 7 büyüklüğünde deprem olacağını, bu depremin elinin kulağında olduğunu muhtelif tv programlarında zikrediyor. Konuyla ilgili bir hayli ve sistematik olduğu anlaşılan akademik bir çaba da vaki. Tamam bunu anladık. Peki bu nedir, bu çaba neye tekabül ediyor.

Bildiğimiz gibi kahramanmaraş merkezli iki büyük deprem yaşadık. Bu depremde 11 vilayetimiz çok ciddi tesirlere maruz kaldı. Binlerce vatandaşımız bu depremlerde vefat etti. Binlerce vatandaşımız yaralandı. Bazı şehirlerimiz yerle yeksan oldu. Geriye kalan vatandaşlarımız en yakınlarını kaybetti, bazıları tüm ailesini yitirdi. Hepimizin bildiği gibi 6 şubatta oldu bu depremler. Enkazların altında binlerce vatandaşımız kaldı. Kahraman ekiplerimiz canla başla vatandaşlarımızı kurtarmak adına seferber oldular. Peki bu sırada bazıları neyle iştigal ediyordu. Bazıları aynı gün -belki de 2. Gün- mal bulmuş mağribi gibi İstanbul depremi konuşmaya başladı. Milleti korkutmak için neler neler, ne varsayımlar ne senaryolar. İnsanlar enkaz altında can çekişirken, kurtarılmayı beklerken bu zevat kendi gündemindeydi. Kendi maksatlarını hasıl edecek propaganda ile iştigal ediyorlardı tiraji yüksek ulusal medya kanallarında. Esasen bu propaganda yani "istanbul'da çok büyük deprem olacak aman haa" propagandası çok önce başladı. Yıllardır pompalanan bir iddia. Yani zımnen şu söyleniyor 'kardeşim bu istanbul'da aman oturmayın mümkünse taşının gidin". Bu propagandanın maraş depremi ile revaç yaptığını gördük. Peki maksat nedir. Sebebi hikmeti ne ola ki.

Bunu anlamak için pek çok bilgiyi haiz olmamız lazım. Pekçok parçayı hafızamızda içtima etmemiz icap ediyor. Mesela İstanbul'a vize ile giriş önerisini hatırlamamız lazım. Birileri neden bu absürt teklifte bulundular. Halen de öne sürüyorlar. Bu bir tarafta dursun. Peki yabancıya konut satışı diye bir hadise var Türkiye'de değil mi. Bu hadiseden en yüksek etkilenen yer neresi. İstanbul. Dolar euro bazında satılan lüks konutları en fazla kim satın alıyor. Türkler mi. Yoksa gayrimüslimler mi. Peki fener rum patrikhanesi nerede. Öte yandan birileri yani rum milliyetçileri İstanbul'u - onlar konstantinopolis diyorlar- ortodoks baş şehri yapmak istiyor mu istemiyor mu. Ayrıca haberlerde sanki iyi bir gelişmeymiş gibi aksettirilmeye çalışılan İstanbul'a yapılan dünya ticaret merkezi isimli yer neyin nesi. Maksadı nedir. Buraya kimler ne amaçla gelecek. Bu devasa gökdelenleri kimler ne için yaptırıyor. Peki bazı türk şirketler neden merkezlerini istanbul'dan ankara'ya naklediyor. Birleşti mi bazı puzzlelar. Birleşmesi lazım.

Bizim bir şeyleri anlamamız lazım. İstanbul'un -görünürde dahi- Türk olmasına tahammül edemeyenler yani gavurlar bir iş peşindeler hem de uzun süredir. Buna bazıları bilerek yahut bilmeyerek çanak tutuyor. Üstelik bu gavurlar bir hayli yol katettiklerini düşünüyorlar. Gelişmelere Bakınca pek de haksız değiller gibi. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.

kuran ve sünnet

gencalim
Müslüman dediğin Kur'an ve Sünnet Işığında Yetişen demektir. Müslüman dediğin Kuran Ve Sünnet Işığında yaşamaya çalışan ve bu yolda taviz vermeyerek dinini yaşama ve yaşatmaya kendini adayan kimse demektir. Müslüman demek, Ebul Ferec İbnül Cevzi(R.H) gibi kendisini ilme ve dine adayan ve dini dünyaya hâkim kılmak için elinden gelen gayreti gösteren ve bu uğurda çıkan engelleri (İmtihanları) sabırla ve Allah'ın izniyle aşan kişi demektir.

adsense

mad
AdSense, Google tarafından sunulan bir reklam yayınlama programıdır. İnternet siteleri sahipleri ve youtube kanalları, AdSense'e kaydolarak sitelerinde Google reklamlarını yayınlayabilirler. Bu reklamlar, sitenin içeriğine uygun şekilde otomatik olarak belirlenir ve ziyaretçilerin tıkladığı veya görüntülediği her reklam için sitenin sahibi para kazanır.

seyyid kutub

hafiz
Mevdudi: Ehl-i Sünnet itikadına yüzde yüz uymayan bir takım görüşleri olduğu malumdur. Fıkhî sahada da kendi tercihleri bulunduğunu biliyoruz. Eserlerinden istifade edilebilir, ama her söylediği tasdik edilmemelidir.siyasi ve fikri yönü ağır basmış bir şahsiyettir.yaşadığı dönemden etkilenmesi onu farklı görüşlere sevk etmiştir.
Seyyid Kutub: İslam davası uğruna başını vermekten çekinmemiş bir şehid olması, bir takım görüşlerinde Ehl-i Sünnet'in dışına çıktığını söylememizi engellememelidir. Onun şehitlik mevkiine ulaşması kendi şahsıyla ilgili bir husustur.geriye bıraktığı bazı görüşler Ümmet'e mal olmuştur; dolayısıyla tartışılmalıdır.iyi güzeli alınarak istifade edilmelidir.

türk'ce lugat


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir mecra ve bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin ?

üye ol