afra

sivri
Arapça kökenli bir kelime olup Türkçe'ye Arapça'dan geçmiştir. Kelimenin tam anlamı "beyaz toz" veya "koku" anlamına gelir. Bu kelime ayrıca Arapça'da "topluluk, kalabalık" anlamında da kullanılır. Ancak, "Afra" kelimesi Türkçe'de çok yaygın olarak kullanılan bir kelime değildir ve genellikle kişi ismi olarak kullanılır.

muhsin yazıcıoğlu

bulut bey
Muhsin yazıcıoğlu dediğimiz zaman aklıma gelen ilk kelime vatanseverlik. Rahmetli muhsin başkan berrak zihniyle temiz bir vatanseverdi. Allah rahmet eylesin, Allah şehadetini kabul buyursun.

Bugünlerde Muhsin yazıcıoğlu'na atıflar muhtelif kişi ve kurumlarca yapılıyor. Ölüm yıldönümü münasebetiyle. Muhsin başkanın siyasi çizgisi ile uzaktan yakından alakası olmayanlar onu sanki kendi çizgilerinde giden bir siyasetçiymiş gibi pazarlama peşindeler. Ne diyelim. Şehitler ölmez. Şehitlerin kemikleri de sızlamaz. bugün medyada görünenlerin ve muhsin başkan ile aynı çizgide olduğunu veya muhsin başkana yakın siyasi görüşleri olduğunu iddia edenlerin hiçbirisi Muhsin yazıcıoğlu ile aynı çizgide değildir.
Muhsin yazıcıoğlu'nun çizgisi ismet özel çizgisidir. Bunu ismet bey çok güzel ifade etti bir programda. Bilenler şairin bu sözlerini bilir. Bilenler muhsin başkan ile ismet beyin aynı yolda olduğunu bilir. Gerisi lafügüzaf. Biz vatanseverler olarak ismet beyi de rahmetli şehit muhsin başkanımızı da biliyoruz. Gerisini bilmiyoruz. Bilenlere mübarekler olsun.

kimleri okuyalım

hafiz
Sünni fikir adamları olarak siyasi,Sosyoloji, Felsefe,Psikolojik,Edebiyat, İslam ve İslami ilimlerle ilgili olarak çalışma yapan kişiler olarak şunları okuyabiliriz;

Sait halim paşayı,Cemil Meriç'i,Nurettin Topçu'yu ,Erol Güngör'ü, Ali Fuat Başgil'i,İsmet Özel'i, Rasim Özdenören'i, Yusuf Kaplan'ı,Nevzat Tarhan,Hayati İnanç..

İslam'i ilimler olarak; Ebubekir Sifil,Yavuz Köktaş,Nurettin Yıldız, Soner Duman,Muhammed Yaşar Kandemir, Muhsin Demirci, Ahmet Yaman,Hamdi Döndüren,Osman Keskinoğlu,İsmail Cerrahoğlu,Talat Koçyiğit..


Not: başka yazımda klasik dönem yazarlarınıda inşallah yazacağım




sabah namazı

hafiz
Gün sabah namazıyla başlar der alimler,dünya ve içindekilerden daha hayırlı olan 2 rekatlık sünnet olan namaz herşeye bedel diyor Peygamber Efendimiz.sabah namazı kılarsan şu 5 güzelliği yaşarsın;
1) Güne erken başlarsın.
2) "Rabbim, emrin başım üstüme" dersin.
3) Ruhunu temizlersin.
4) Güne pozitif enerjiyle başlarsın.
5) Vaktin bereketli olur.

yunus emrenin hallacı mansur sevdası

hafiz
Hulül ve tenasüh inancına sahip olan Hallac-ı Mansur hakkında, Ebu Abdurrahman es-Sülemi, Tabakat-ı Sufiye'de; Hallac-ı şeyhlerinin çoğunluğunun yoldan çıkmış biri olarak gördüklerini ifade ederken, Kuşeyri onu, tarikat şeyhleri arasında zikretmez. Cüneyd-i Bağdadi onu divanından kovmuştur. İbn Teymiye ise, Hallac'ı hiçbir âlim ve şeyhin hayırla yâd etmediğini ifade ederek onu tekfir ederken, İbn Hacer, zındık olarak öldürüldüğünü söyler. İbn Kesir ise, onu Mekke putperestlerine benzetir.

Hallac, Karmatilerin casusu olduğundan 9 yıl hapsedilir. Suçu ispatlandığı için o dönemin ünlü uleması tarafından idam fetvası verilir. Tövbeye davet edilirse de tövbeye icabet etmez… Casusluğundan dolayı idam edildikten sonra onun çevresindekiler, onu düşünce kahramanı göstermek için “Ene'l-Hak” sözünden dolayı idam edildiğini etrafa yayarlar…

Yunus Emre, Hallac-ı Mansur hayranıdır… Hayranlığını şu dizelerde ifade etmiş ve onunla “Ene'l-Hak” (Ben Allah'ım) düşüncesinde hem fikir olduğunu dile getirmiştir…

254 “Mansurlayın dara beni ayan göster onda seni
Kurban kılayın bu canı ışka munkir olmayanın”

287 “Mansur var oldum bu gün berdar iden gelsun beru
İnni enallah okudum inkar iden gelsun beru

Mansurdum ben ol zaman us yine geldum bunda ben
Yak külumi savur yile ben enel hak didum ahi”

200 “Hallac-ı Mansur ile dara asılan benim”

217 “Mansur eydur Enel Hak dir suretiyim o da yok
Dinuz dara gelsunler ben darı kurup geldum”
Tabi bu tür şathiyeleri[şathiye yalpalamak sınırı aşmak ,şeriata aykırı sözler manasına gelir]tevil eden alimler olduğu gibi kabul etmeyen alimlerde vardır. geneli kabul etmezler.nitekim imam-ı rabbani gibi büyük bir mutasavvuf bu sözler kendilerini bağlar diyerek yolun Şeriat yolu olduğunu söylemiştir.

neumark ve türkler

hafiz
Osmanlının [türklerin]islamiyete hizmetlerine baktığımız zaman ne kadar çok hizmet ettiklerini görebiliriz.tarih meydanına çıkmış olan ve cihadı şiar edinen bir devleti görmemek için kör veya bir Türk düşmanı olmak lazımdır.Osmanlı türklerini zaferden zafere götüren güç ,ahlak, sabır ve cesaret, gibi meziyetler hep islami kaynaklardan geliyordu.
Bazı mısır ve Afganistan fikir adamlarının ecdadımıza düşmanlığı da bilinmektedir.iyisi de var kötüsü var ama kötü olan bu adamlar, peygamber efendimizi bile devre dışı bırakabilme cüreti göstermiş vehhabi zihniyetli kimselerdir.

bunun böyle olduğu batılı olan Alman profesör neumark şöyle söylemektedir;

Çok samimî itiraf edeyim ki, Avrupalılar, Türkleri sevmez. Kilisenin Türk ve İslâm düşmanlığı Hristiyanların hücrelerine sinmiştir. Çünkü sizler en az 400 sene sırtımızda ve ensemizde at koşturdunuz. Selçuklu ve bilhassa Osmanlı, İslâmiyet uğruna her şeyini feda etmeseydiler, İslâmiyet bugün belki sadece Hicaz'da varlığını devam ettirirdi. Kaldı ki, Vahhabiliği kuranlar da, İngiliz Dominyon Bakanlığının adamlarıdır. Batı her yerde İslâmiyet'i, sapık inançlara kanalize etti. Ama Osmanlı, Asr-ı Saadet'i devam ettirdi. Onun için faraza lâiklik şöyle dursun, Hristiyan olsanız da size düşman olarak bakmaya devam ederler. Sizler farkında değilsiniz ama onlar şu gerçeğin farkındadırlar: Tarihten Türk çıkarılırsa tarih kalmaz. Osmanlı arşivi tam olarak ortaya çıkarsa, bugünkü tarihlerin yeniden yazılması gerekir. Ve sizler gerçek hüviyetinize döndüğünüz an Avrupa'nın refahı ve medeniyeti yıkılır. Bu bakımdan sizi silâh ile yenemeyenler, sizleri kendilerine benzeterek hakimiyet sağlamaya çalışıyorlar..."

çanakkale şehitlerine

bulut bey
"bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi" mısraı. Mezkur mısra mehmet akif'in Çanakkale şehitlerine hitaben yazdığı şiirde geçer. Bazı art niyetli zevat bu mısra sebebiyle mehmet akif'i tefe koyar. Bu şahısların bir kısmı bunu idrak yoksunluğundan yapıyor. Onlar için sadece allah akıl fikir versin diyorum. Bazıları da kasıtlı yapıyor. Neden. Çünkü mehmet akifle husumetleri var. İstiklal marşı ile görülecek bir hesapları var. Bu meyanda ikinci sırada saydığımız kesim için ise allah belanızı versin diyorum.

Neden Mehmet akif bu mısrada uhud demiyor neden hendek demiyor. Asr-ı saadette peygamberimiz (sav) 'in bizzat bulunduğu savaş sadece bedir değil. Neden bedir diyor. Diyebiliriz ki bedir ashabı övülmüştür. Bu hakikatten mülhem akif de Çanakkale şehitlerimizi övmek adına bediri zikretti. Olabilir. Ama bana daha evla gelen yorum ise şudur. Peygamber bedir gazvesinden önce şöyle dua etti: Ey Allâh'ım! Bana olan vaadini ihsân eyle! Allâh'ım! Bana zafer nasîb et. Ey Allâh'ım! Eğer ehl-i İslâm'ın bu topluluğunu helâk edersen, artık yeryüzünde Sana ibâdet edecek kimse kalmayacak. Çanakkale'ye dönelim. Bir baksak ki Müslümanların bedir gazvesinden önceki hali ile Çanakkale savaşından önceki halin birbirine çok yakın olduğunu görürüz. Yani Çanakkale geçilseydi türk milleti istiklal harbini veremeyecekti. Bir vatanımız dolayısıyla dinimiz de olamayacaktı. Hadise bu. Ama nasipsiz adamlar bu mısranın manasını bilemez. Bilemediği için de akifi tefe koyar. Ne deniyor bu mısrada. Kahraman türk ordusu sizden üstün ancak bedrin aslanları. Siz kafirle çatışıyorsunuz ne büyüksünüz. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi. Mana bu. Temiz zihniyetli bir Müslüman bunu şıp diye anlar. Ama zihni mülevves ise yahut zihni baştan itibaren bozuksa elbette Mehmet akifi tefe koyacaktır.

bizâtihi

sivri
"Bizatihi" Türkçeye Arapça'dan geçen bir kelime olup, "kendisi, şahsen, bizzat, doğrudan doğruya, kişisel olarak" gibi anlamları taşır.

Örnek cümle: "Bu bilgiyi bizatihi kendisinden aldım."

usta-çırak

bulut bey
usta-çırak ilişkisi esasen türk milletinin yılların iktisabı ve marifetiyle ortaya çıkardığı ve ahilik ile birlikte değerlendirilmesi lazım gelen muazzam bir hadisedir. usta-çırak münasebeti bana göre kapitalizmin köküne kibrit suyu çalabilecek bir düşüncedir. bünyesinde bu potansiyeli barındırır. çırak-kalfa-usta şeklinde 3'lü yapı olduğu da söylenir. kısaca usta-çırak ilişkisi diyoruz. bu ilişki sadece zanaat alanında da değil ilimde de mevzuubahis edilebilir.

günümüzde usta-çırak ilişkisi unutulmaya yüz tutmuş -belki de unutulmuş- bir hadise. ''neyi kaybettiğini hatırla'' sözünün tecessüm ettiği muhabbetlerden bir bahis. fakat belki de halen bu muazzam sistemin yeniden inşası mümkündür. ''üniversite sayı ve kontenjanlarının fazlalığı'' yazımızda kısaca zikrettik. zanaat mektepleri kavramını. bu kavram ile birlikte usta-çırak ilişkisinin üzerinde durulabilir kanaatimce.

türkiye'de artık bu meseleler hiç gündem edilmiyor. neden acaba. daha önemli mevzular olduğu için mi. yoksa zihni melekelerimizi toplum olarak tamamen yitirdiğimiz için mi. yoksa kapitalist sisteme tam entegre olduğumuzdan mı. veyahut hepsi mi. olabilir. biz kendi meselelerini hayati sayan bir çizgiyi takip etme konusunda sadık olmayı hedeflediğimizden ötürü bu konuları gündeme getirelim. en azından kendi çapımızda :)

gençler dua edin

hafiz
Mutlu, huzurlu ve başarılı olmak isteyip stres, sıkıntı ve belalardan uzak kalmayı temenni ediyor,
başarının sizinle beraber olmasını diliyor, gençken ihtiyarlamamak ve hastalıklar altında ezilmemeyi,
iyi insan ve Müslüman olmayı hedefliyorsanız dua edin. Dua, kuşanabileceğiniz en güçlü silahınızdır. İyi
Müslüman ve kaliteli insan olabilmek için iyi dualar etmek zorundasınız.
İnsanlar dua işini yaşlılardan beklerler. Hâlbuki Allah celle celâlühü yaşlılar, hacılar, hocalara değil,
'kullarına' dua etmelerini hatırlatıyor. Gençler de Allah'ın kuludur, ümmetimizin umududur. Gençlerin
iyi ve başarılı olmaları, bu ümmetin iyiliği ve başarısıdır. Sadece ders çalışarak, para biriktirerek veya
bir vakfa-tarikata devam edip bir hocanın derslerini dinleyerek her şeyde başarılı olabileceğinizi
zannetmeyiniz. Allah'ın yardımı üzerinizde olmadığı sürece aradığınız başarı ve ahengi asla
bulamazsınız.

avukat

bulut bey
avukat kelimesi sözlükte ''Mesleği hukuki işlerde ücret karşılığı yol göstermek, hakkı savunmak olan, kendisine kanunen savunma hakkı tanınmış kimse'' anlamına gelir http://lugatim.com/s/AVUKAT.

avukat kelimesi esasen latince bir kelime. Latinceden italyancaya geçmiş. avvocato kelimesi italyancadan dilimize girmiş. daha eski tarihlerde avukatın karşılığı olarak ''muhami'' kelimesi kullanılmış.

avukatlığın ilk olarak antik yunan'da ortaya çıktığı söylenir. sokrates'in savunması ilk müdafaa olarak değerlendirilir. bu hususlar işin doğrusu pek de önemli değil en azından benim için.

bizde ortaya çıkışı tanzimat fermanının ilanı ile birlikte olmuştur. tabi bu tarihlerde ortaya çıkan 'vekillik' , 'müdafiilik' vasıfları profesyonel ruhsatlı bir kamu görevi, bir iş kolu olmayıp 'dava vekilliği' , 'müdafii' gibi kavramlarla ortaya konulmuş ve bu görevlerin icra edilebilmesi için mektep mezuniyeti şart koşulmamıştır. cumhuriyet'ten önce de bir kısım illerimizde baro kuruluşlarının ortaya çıktığı görülmüştür. fakat kurumsal olarak baroların ortaya çıkışı cumhuriyet ile birlikte olmuştur.

kısa tarihsel bilgiden sonra avukatlıkla ilgili birkaç kelam edelim. önce şunu söyleyelim. halihazırda hukuk sisteminde avukatlık vazgeçilmez bir unsurdur. bu hem sistem olarak hem de sistemsel çarpıklıkların ortaya çıkardığı sonuçlar açısından böyle. avukat herkese lazımdır, herkese muhakkak lazım olur, her an herkesin avukata işi düşebilir.

avukatlık çok enteresan meslektir. kimseye yaranamazsınız. adamı ipten alırsınız yine de yaranamazsınız. ne müvekkile ne karşı tarafa ne hakime ne savcıya ne de memura yaranamaz avukat. avukat kısaca kimseye yaranamayan insandır :) avukata saygı özellikle son zamanlarda ortadan kaybolan bir şey.

avukatlık hem kamu görevlisi hem de serbest meslek niteliğinde bir meslektir. bu hususlar avukatlık kanununda izah edilmiş.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu md. 1 ve 2:
''Avukatlığın mahiyeti:
Madde 1 – Avukatlık, kamu hizmeti ve serbest bir meslektir.
(Değişik ikinci fıkra: 2/5/2001 - 4667/1 md.) Avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder.
Avukatlığın amacı:
Madde 2 – (Değişik birinci fıkra : 2/5/2001 - 4667/2 md.) Avukatlığın amacı; hukuki münasabetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamaktır.
Avukat bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis eder.

toplumda avukatlar hakkında pek çok yanlış bilgi var. galat-ı meşhur olmuş çok sayıda bilgi mevcut. özellikle son zamanlarda yayınlanan muhtelif dizi ve filmlerde yer verilen avukat karakterleri üzerinden ve ayrıca daha önemlisi hukuktan bihaber toplumumuzda yanlış anlamalar ve ön yargılar sebebiyle bu galat-ı meşhurlar ortaya çıkmış ve halen derinleşerek devam etmektedir.

yapılan en önemli yanlışlardan biri belki de birincisi avukat ile müvekkilinin özdeşleştirilmesi. avukat ücret karşılığı hukuki hizmet sağlayan bir kamu görevlisidir. ücretini alarak her türlü dava ve hukuki işi uhdesine alabilir. bu durum avukatın müvekkiline şahsıyla birlikte bir bütün olarak onun eylemlerine iştirak ettiği anlamına gelmez. misal; a şahsı b şahsını öldürüyor. a şahsı filanca mahkemesinde yargılanıyor. c şahsı avukat olarak a şahsının müdafiiliğini ücret-i mukabilinde üstlenmiş. bu olayda c şahsı cinayeti değil cinayetten yargılanan sanığın yasal haklarını savunur. c şahsı, a şahsının öldürme fiili ile alakası bulunmayan masum, ücreti karşılığında ekmek parasını kazanmaya gayret eden bir kamu görevlisidir. c şahsı a'nın suçuna iştirak etmediği gibi avukatlığını üstlenmiş olması onun bu fiili onayladığı anlamına gelmez. savunma hakkı kutsaldır ve herkesin (suçu-eylemi ne olursa olsun) savunma hakkı vardır. adil yargılanma hakkı herkesin tabi bir hakkıdır. dolayısıyla avukat bunu temin eden en önemli unsurdur. bu sebeplerle müvekkili ile avukatı özdeşleştirmek büyük cahilliktir. bunu yapmayınız.

diğer yanlış ise avukatların çok ve haksız yere para kazandığı algısıdır. bugün itibariyle hukuk fakültelerinin sayısı neredeyse 100'e yaklaşmış. her yıl yaklaşık 20 bin hukuk mezunu var. Türkiye' de 81 baroya kayıtlı avukat sayısı 144 bin civarında olduğu söyleniyor (bu akp'nin marifetidir, her şehre hatta bazı ilçelere üniversite kurulmasının bir yansımasıdır). dolayısıyla bugün itibariyle rekabetin en ağır bastığı iş kollarının belki de birincisidir. bu ortamda avukatlık kazançları zaten bir hayli düşmüş olup çok sayıda meslektaşımız geçim sıkıntısı yaşamaktadır. son yıllarda yaşanan avukat enflasyonu sebebiyle ve başka diğer etmenlerden kaynaklı olarak avukatların çok para kazandığı iddiası tamamen yanlıştır. öte yandan avukatın hak etmediği ücretleri talep ettiği algısı da tamamen hatalıdır. en basit dava bile bugün itibariyle 2 yıl sürer. bazı davaların 8-10 yıl sürdüğü düşünüldüğünde avukatın çalışmasını emeğini mesaisini bir nebze anlamış oluruz. dolayısıyla avukatlık ücretleri bugünkü piyasa koşullarında belki en az artış yapılan alandır. yani avukatınızla kurbanlık pazarlığı gibi pazarlığa girişmeyin avukatın canını sıkarsınız, kafanızda sizi 'cimri müvekkil, cahil insan' diye tanımlar ve ona göre muamele görürsünüz. ayrıca insanların avukatın ücretine neden bu kadar takıldıklarını anlamak güç. neticede bu profesyonel bir meslek dalı. saygın ve son derece önemli. avukatların hiçbir meslek dalının kazancı ile ilgili olumsuz bir tavır takındığını görmedim. fakat tersine çokça şahit olduk oluyoruz. avukat hak ettiğini elbette kazanacak.

avukat, müvekkilin -hukuk çerçevesindeki- talimat ve istekleri ile bağlıdır. kafasına göre iş yapamaz. kafasına göre beyanda bulunmaz. örnek adam karısından boşanmak istiyor. hiçbir avukat sen boşan veya boşanma demez. boşanmak isteyen adamın davasını bildirdiği yönde açar. boşanma davalarında sıkça rastlanan durum erkek veya kadın boşanmak istediği eşi ile sonradan barışır fakat dava başlangıcında söylediği boşanma sebepleri sonradan kafasına dolanmış :) . diyor ki eşine ''efendim bunları sana ben söylemedim'' öyle mi karıcığım/kocacığım, ''peki kim söyledi'' ''avukat öyle yazmış''. böyle bir şey olmaz laa :). avukat nerden bilsin senin eşinle ne yaşadığını yanında mıydı. avukat müvekkilin yaşadığı olayları hukuki veçheleri ile ve hukuki bir dille yazılı beyana döker müvekkilinin söylemediği hiçbir şeyi dilekçeye yazmaz.

avukatlık türkiye'de bugün itibariyle can çekişen bir meslek dalıdır. bu hem sistemden hem de bazı avukatların çapsızlığından kaynaklanıyor. elbette ağırlıklı olarak yukarıda bahsettiğimiz avukat enflasyonundan kaynaklanıyor. barolar da maalesef etkin ve yeterli tedbirleri almıyor (neden çünkü tbb başkanlığını işgal eden zatın osman kavala ve selahattin demirtaş'ı savunmak gibi daha mühim işleri var).

hukuk fakültesi 1. sınıfta -illa ki- sorulur. mezun olunca ne olacaksınız. 200-300 kişilik amfiden sadece 1-2 kişi avukat olmak ister. ama mezuniyetten sonra 200 kişilik kontenjandan 195'i avukat olur :). bu iş böyledir. avukat olmak isteyen de olur istemeyen de olur. o yüzden gençler sakın laa. sakın hukuk filan yazmayın olum. gençliğinize yazık etmeyin (babası zengin olanları ayırıyorum, siz yazın kardeşim size her bölüm mübah). vallahi sürünürsünüz. aman aman :)

her şeye rağmen hukuk herkese lazım. yetkin, dürüst, namuslu, adil hukukçularımıza ihtiyacımız var. hukuk ve adaletin tecelli ettiği günleri görmek dileğiyle tüm avukat meslektaşlarıma sevgi ve saygılarımı sunuyorum. avukat olmayanlara da sunuyorum :)




istiklal marşı

bulut bey
Bugün miladi takvime göre 12 Mart. Yine miladi takvime göre 12 Mart 1921 tarihinde milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy tarafından kahraman ordumuza ithafen yazılan İstiklal Marşı TBMM'de kabul edildi.

Kahraman ordumuz İstiklal Marşından aldığı güç ve ilham ile kafiri mağlup etti. Allah Türk'ün duasını kabul etti. Kabul olmuş dua ile vatanımız kafir tasallutundan halas oldu. İstiklal harbinin istikametini, ideolojisini, ruhunu ve kısaca bütün mahiyetini istiklal marşı tayin etmiştir. Bu sebepledir ki Teşkikat-ı Esasiye'nin 2. Maddesi "Türkiye Devletinin dini, Dini İslâmdır Resmi lisanı Türkçedir." hükümlerini amirdir.

Her ne kadar daha sonraki süreçte istiklal marşı rafa kaldırılmış olsa da (milli şairimizin başına gelenler bunun en açık ispatıdır) yukarıda bahsettiğimiz hakikatler değişmez.

İstiklal harbini biz yaptık. Gariban Anadolu insanı yaptı. Din vatan namus için yaptı. Bir avuç vatansever türk kazandı istiklal Harbini. Dualar ile tekbirler ile. Hiçbirisinin zihninde inkıkap filan yoktu. Kahraman ecdadımızın zihninde sadece bir hedef vardı o da şehadet. Vatanın halası. İstiklal. Başka da bir hedef yoktu. Dolayısıyla cumhuriyetin kurucu felsefesi esasen islamdır, misak-ı millidir. Gerisi lafügüzaftır, çarpıtmadır. İstiklal harbinin sahibi Müslüman türk milletidir. Başka da kimsenin değildir. İstiklal harbi yalnızca bizimdir.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl;
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!

ramazan

hafiz
oruç,farsça ''ruze'' kelimesinin türkçeleşmiş şeklidir.arapça bir kelime olan ''savm ve sıyam'' bir şeyden uzak durmak,bir şeye karşı kendini tutmak ,oruç tutmak demektir.

-saim;oruç tutan demektir.
-oruç hicretin 2. yılı farz kılınmıştır.
-ilk oruç bedir savaşında tutulmuştur.
-ramazanın kelime manası sıcaklıktan gelir.
-güneşin yükselip etrafı kavurduğu zaman dilimine ''ramada'' denilir.
-günahlarımızı yok etttiği için bu aya ramazan denilmiştir.
-oruç sadece ağızla tutulan bir ibadet değildir.bütün uzuvlarla tutulan bir ibadettir.orucu göze,kalbe,zihne,kulağa, hasılı bütün organlara tutturulan bir ibadettir.

maraba

sivri
"Maraba", kökeni Arapça olan bir kelime olup, Türkçede "hizmetçi", "kulu", "emrindeki kimse" gibi anlamlara gelir. Günümüzde kullanımı oldukça azalmış bir kelime olarak karşımıza çıkar.

Örneğin, Osmanlı dönemi kaynaklarından biri olan "Tezkiret-ül Evliya" adlı eserde şöyle bir cümle geçmektedir: "Sultan Murad Han'ın marabaları arasında sıralanan kahramanlardan biri de Şahin Ahmed'dir."

şahsiyet

bulut bey
"Bir kimsenin şahsına ve nefsine âit özelliklerin, rûhî ve mânevî niteliklerin bütünü, kişilik." http://lugatim.com/s/%C5%9EAHS%C4%B0YET

Nedir bizim şahsiyetimiz. Bu sorunun cevabı ayetlerde mevcut.

Bakara suresi 120. Ayet: "Ama dinlerine tâbi' olmadıkça, ne yahudiler ne de hristiyanlar senden aslâ hoşnûd olmayacaklardır. (Onlara) de ki: “Şübhesiz ki Allah'ın hidâyeti (olan İslâm), hidâyetin ta kendisidir!” Celâlim hakkı için, eğer sana (vahiyle) gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan, Allah'(dan gelecek azâb)a karşı sana ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır!"

Bu ayetten anlıyoruz ki biz Müslümanlar kendilerini kafire beğendirme gayretinde olmaması kendilerine emredilenleriz. Yani sen onlardan olmadıkça onlar senden hoşnut olmaz. Biz türkler olarak uzun süredir -belki 400 belki 500 yıldır- kendimizi kafirlere beğendirme uğraşındayız. Kafirler hala bizi beğenmiyor. Neden. Onca gayrete rağmen hala bizi yeterince gavur bulmuyorlar da ondan. Biz kur'an'dan bilgi alma yolunu terk ettik ve asırlardır bunu ısrarla sürdürüyoruz. İstisnası çanakkale savaşı, İstiklal harbi ve münferit bazı hadiseler. Bu hadiselerin müşterek hususiyeti ise muvaffakiyettir. Yani Türk milleti kur'andan istifade ederek ve de kur'andan yardım alarak giriştiği işlerden hep muzaffer olarak çıkmış. Bunu istiklal harbinin mağlupları, bazı Müslüman görünümlü kafirler elbette gizlemeye gayret gösterecekler ve bu zamana kadar göstermişler. Biz turkcelugati bu gavurların ipliğini pazara çıkarmak ve kahraman türk vatanseverlerinin sesi olmak gayesi ile kurduk.

Allah el mucibdir. Yani dualara icabet edendir. Küfrün ihsanı olmaz. Allahın ihsanı ise mukayyet değildir. Türk vatanseverleri mahzun ve muzmindir fakat bahtiyar olacağı günler inşallah yakındır.

maarif

bulut bey
(bkz: Milli eğitim bakanlığı) yerine maarif ifadesini kullansak. Hatta bakanlık yerine nazırlık yahut nezaret ifadesini tercih ederim. Yani maarif nezareti yahut maarif nazırlığı. Bakan değil nazır. Bakanlık değil nezaret gibi. Hem estetik hem de yapılan işin öyle eften püften bir iş olmadığını çok daha iyi yansıtan ibareler.

gazali ibni rüşd tartışması

hafiz
Gazali'nin Bilimi bitirdiğini söyleyenlerin çoğu söylediği şeyler slogan cümlelerdir yani bilgisizliklerini ortaya koymaktadırlar. Filozofların tutarsızlığı eserinden dolayı bilimi bitirdiği söylenir.Bizim ülkemizde bu eseri sindirebilecek kaç kişi vardır !! Çünkü bu eseri sindirebilecek adamların meşşâi geleneğini iyi biliyor olması lazım,mutezileyi iyi biliyor olması lazım,felsefeyi biliyor olması felan filan .konuşanların o donanımda olmadığını biliyoruz önce bunları iyi bilmeleri ve Gazaliyi bütün olarak okumaları gerekir.eserlerinden haberi olmayan kimselerin cahilce söylemleridir.filozofların tutarsızlığı eserini okuyan ve anlayan tabi anlayabilen varsa!! Okusun sonra konuşsun.

birr

hafiz
"birr "İyilik,ihsan,erdemlilik gibi manalarına gelir.dünya hayatında hep imtihan'da olduğumuzu unutmamamız lazım çünkü iyilikler olduğu kadar kötülükler ve felaketlerde vardır bu dünya hayatında.peki kötülük gelince ne yapalım ? birr yani iyi mi düşünelim evet aklımıza şu gelsin;her felaketin ardından bir iyilik ve güzellik gelir.sadece aradaki zamanı biz bilemeyiz.ardından gelecek iyiliğe kavuşmak için felakete hoş geldin demeliyiz.seni kabul ediyorum,sen Allah'tan geldin mesajınla geldin ,öğretmek istediklerini anlamaya çalışacağım.işte teslimiyet budur.iyi kötü her şeyi kabullenmektir.işte müjde ey kurana iman eden mümin ;
فَاِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْراًۙ

اِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْراًۜ

Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır.
Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır.
[ inşirah surresi 5-6 ayetler]

ced

hafiz
Dede, büyük baba, ana ve babanın babalarıyla onların yukarıya doğru uzanan babaları. Çoğulu "ecdâd" anlamına gelir.

metaverse

mad
son zamanlarda teknoloji dünyasında oldukça popüler hale geldi ve birçok insan gelecekteki internet deneyimini şekillendireceğine inanıyor. Metaverse bir tür sanal gerçeklik platformu olarak tanımlanabilir. Bu platformun amacı, kullanıcıları gerçek dünyadan soyutlayarak, tamamen sanal bir dünyaya sokmaktır. Böylece metaverse firmaları kullanıcıların gerçek dünyada sahip olamayacakları deneyimlere sahip olacağını iddia etmekteler. fakat bu süreç kripto paraların düşüşüyle birlikte yükseliş ivmesini kaybetti. işin diğer boyutu olan metaverse üzerinden arsa alan kullanıcılar hayatın gerçekleriyle çok hızlı yüzleştiler :)

türk'ce lugat


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir mecra ve bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin ?

üye ol