musab b. umeyr

gencalim
Musab b. Umeyr denildiği vakit imanından taviz vermeyen, İslam'dan önce dünyevi olarak yaşayan ve manevi olarak kalbinde bir boşluk hissettikten sonra islamla şereflenen ve bu duyguyu sonuna kadar yüreğinde hissederek ve engelli aşarak imanında zirveye ulaşmış bir zat. Musab b. Umeyr demek dünyevi yaşantıdan sonra sadece ilahi Rıza için her şeyi yapan bir zat gelir akıllara

r10

mad
R10, Türkiye merkezli bir internet forum sitesidir. Forum, özellikle webmasterlar, yazılımcılar vb meslek grupları arasında popülerdir. Forumda, webmaster, SEO, web tasarımı, programlama, internetten para kazanma yolları, reklamcılık ve diğer dijital pazarlama konuları hakkında bilgi paylaşımı yapılmaktadır. Forum üyeleri, farklı konularda tartışmalar yürüterek birbirlerine yardımcı olmakta ve deneyimlerini paylaşmaktadırlar. Türkiye'deki dijital pazarlama dünyası için önemli bir kaynak haline gelmiştir.

nasıl unutulur

hafiz
Her an bizi gören,her an bizi gözeten,konuşturan,işittiren,yürüten Allah nasıl unutulur.ama nefis öyle kafir ki unutturuyor ve günah işletiyor oda bizim acizliğimizden.eğer illa ki günah işlemek istiyorsan ateşe dayanabileceğin kadar günah işle.kardeşler önce kendimize merhamet edelim sonra çoluk çocuğumuza merhametli olalım sonra tüm Müslümana karşı şefkatli ve tebliğ edici olalım.evladına Allahı öğretmeyen ,Peygamberi,kuran-ı ,abdestti,namazı,vatan ve millet sevgisini öğretmeyen ana babalar ve tüm müslümanlar düşündüler mi nereye gidiyor.hem kendilerini hemde çocuklarını ateşe atıyor.allahı ve ahireti unutturuyorlar.demiştim ya Müslüman dertli insandır diye bilmem anlatabildim mi ?

firavun dedi ki

hafiz
Kasas sûresi'nin 38.ayetinde rabbimiz firavunun şöyle dediğini bizlere bildirir; firavun dedi ki:" Ey önde gelenler ,sizin için benden başka bir ilâh olduğunu bilmiyorum."
Şimdi ayetinin tefsirine gelelim nasıl anlamalıyız günümüz siyasetiyle ilişkisi nasıl,acaba benzerlik var mı ?

Firavun bununla kavminin,yer ve göklerin yaratıcısı olduğunu kastetmiyordu,kastetmiş de olamazdı.çünkü böyle bir şey ancak bir deli tarafından ortaya atılabilirdi.çünkü kendiside bir çok tanrıya ibadet ettiğini kuran bize söylüyor."firavun kavminin ileri gelenlerine şöyle dedi:"Musa ve ve Ona inananlar ülkede karışıklık çıkarsınlar ,seni ve ilahlarını geçersiz kılsınlar diye mi ülkede serbest bırakacaksın? [Araf 127] dolayısıyla firavun kendisi için ilâh kelimesini kullanırken bunu zaruri olarak yaratıcı ve gerçek ulûhiyet sahibi anlamında değil,tartışmasız ve yüce iktidar sahibi anlamında kullanmıştı.bu azmış kafirin demek istediği şuydu:"bu mısır ve ülkesinin sahibi benim.tüm emir ve yasakları teşriî kaynağı ancak benim dediklerim kabul edilebilir.benden başka hiçkimse emir vermeye yetkili değildir.musa kim oluyor haşa! "Diye sorması bundandır.

Meseleyi şöyle ele alırsak, firavun'un durumu peygamberler tarafından getirilen ilahi kanundan bağımsız olarak siyasî ve hukukî hakimiyet iddiasında bulunan devletlerin durumundan hiç de farklı değildir.bu devletler kanun koyucu,emir ve yasakları belirleyici olarak ister bir kral görsünler, ister millet iradesinin ülkenin,Allah'ın koyup peygamberlerin tebliğ ettiği kanun ile değilde kendi kanunlarıyla yönetilmesi durumuna müncer olduğu sürece ,firavun'un durumuyla kendilerininki ile arasında hiç fark yok demektir. Kısaca Allah'ın indirdiği Kuran-ı Kerim 'i bi tarafa koyup kendi elleriyle yapmış olduğu ve topluma uygulatmaya zorladığı veya kabul ettirdiği sürece kim olursa olsun ister devlet ister devlet reisi isterse millet ,firavun gibi ilah iddiasında bulunmuş demektir.firavun "ilâh" kelimesini kendisi için kullanmıştır,ancak bu devletler "hakimiyet" kelimesini de aynı anlamda kullanmaktadırlar.
Allah korusun.

Peki bunu kabul etmeyen ve gücü yetmeyen sorumlu olur mu ?
Elbette hayır,Allah kimseye kaldıramacağı yükü yüklemez.rabbimiz bizim mücadelemizi görecektir.yeter ki herşeyimizle İslamı her yerde yaşamaya gayret edelim sadece islamı camide yaşamayalım; ekonomide,ticarette,siyasette, ailede,heryerde Allah'ın rızasını kazanmaya çalışalım.biz seferden sorumluyuz,zafer Allah'tandır.

domain

mad
Domain, internet üzerindeki bir web sitesinin adını belirleyen ve kullanımını sağlayan benzersiz bir tanımlayıcıdır. Domain, bir web sitesine giden adresin belirlenmesinde kullanılır ve genellikle www ve com, net, org gibi uzantıları ile birlikte yazılır.

Örneğin, "turkcelugat.com" :)

(bkz: hosting)

mehmet akif ve abduh

hafiz
Muhammed abduh, mısırlı düşünce adamı,reformist hareketin öncülerinden birisidir.kendisi Kur'an kerimin bazı ayetlerine akli yaklaşarak kabul etmediğini,bazı ayetlere absürt yorumlar getirdiğini örnek olarak fil süresinde'ki ebabil kuşlarından bahsederken onlar kuş değil mikroptu diyerek ayetleri aklileştirdiği gereksiz yorum olarak görülmüştür.elmalılı hamdi yazır tefsirinde abduh'un bu görüşünü tabiri caizse yerden yere vurur.bunun yanında ehli sünnet ulemayı kabul etmediği, neo selefi olarak Kur'an ve sünnet çerçevesinde müslümanları yeniden birleştirmek niyeti olduğunu söyler ama sürekli mucize olan ayetleri absürt bi şekilde yorumlar.ümmetin 1400 senelik ilmi mirasını redderek reddi miras yapar.güya ümmetin birliğini sağlamak olduğunu söyler.

tabi bazı söylemleri osmanlı Türkiyesinde de kabul edilmiştir bazı fikir adamlarının sevdalısı olduğunu görebiliriz.
Osmanlı Türkiyesi'nde Mehmed Âkif başta olmak üzere Sırât-ı Müstakîm ve Sebîlürreşâd çevresinde yer alan İslâmcı ekolün yanı sıra Ziya Gökalp ve İslâm Mecmuası etrafındaki modernistler üzerinde etkili olmuş, hatta İctihad grubundaki Abdullah Cevdet ve Celâl Nuri gibi laik Batıcı kesimler tarafından bile kendi görüşleri doğrultusunda kullanılmıştır.(dia: abduh)

Şimdi akif ersoy'un şiirlerine bakalım abduh ve afganiyi nasıl övdüğüne;
Asım isimli çok uzun bir şiirinin son kısmında diyor ki:
"Mısır'ın en muhteşem üstadı Muhammed Abduh,
Konuşurken neye dairse Cemaleddinle,
Der ki tilmizine Afganlı,
Muhammed dinle,
İnkılâb istiyorum hem çabucak,
Öne bizler düşüp İslam'ı da kaldırmazsak,
Nazariye ile bir şeyler olur zannetme,
O berahini de artık yetişir dinletme.
İnkılab istiyorum ben de, fakat Abduh gibi
İşte ilk dönem gençlik yılların akif Abdülhamid han döneminde bunları söylemiştir.

Peki akif ersoy'a bakışımız nasıl olacak çünkü o bu toprakların evladı bizim değerimiz ve bizim şairimizdir.ne kadar yanlışı da olursa olsun hatta ehli sünnette aykırı görüşü bile olsa bize aittir.
Şair Akif'i, o günün şartlarında ele almazsak haksızlık etmiş oluruz. Bugün bizim alenen gördüğümüz sonuçları o gün görememiş olmasını makul kabul etmeliyiz. Çünkü gerçekten o dönemi iyi anlamak bilmek lazım kafirlerin üstümüze her konuda geldiği bir gerçektir.Her mü'min gibi akif'te hata edebilir yapıdadır. Biz akif'in iyi güzel,doğrularını alırız gerisini kenar koyar kendisinde nasipleniriz.çünkü akif Zor zamanın zor insanlarından birisi olarak ona rahmet dilemeliyiz. Dileriz Rabbimiz bizi de onları da affeylesin.

anne ve babalar bunu iyi bilmeli

hafiz
Baba veya anne, doğurduğun her çocuk senin cennetindir. En fazla yirmi sene namaz kılabilirsin, bilemedin yüz
sene namaz kılabilirsin. Bilemedin iki yüz sene ömrün varsa iki yüz sene namaz kılabilirsin; ama şu cennetin tapusuna bak.
Allah rızası için şu elindeki tapu belgesine bak! Müslim'in, Ebu Davud'un rivayet ettiği şu hadise bak. Ebu Hureyre,
Resûlullah'ın dinlemiş ve o mübarek ağızdan duyduğu muhteşem müjdeyi bize nasıl taşıyor, şuna bir bak. Ne diyor? “Otuz
sene, elli sene, yüz sene; namaz kıldın, oruç tuttun, öldün, defterler kapandı. Mezarda da kılacak halin yok ya! Mezarda da
oruç tutacak değilsin ya, mezarda da yardım gönderecek halin yok ya. Bitti! Kaç seneydi? Elli sene, yüz on sene yaşadın. On
yaşında başladın, yüz sene kıldın. Daha ne yapacaksın ki? Fakat yetiştirdiğin salih bir çocuk, senin elinle yetişmiş, helal
lokmanla yetiştirdiğin, salih bir çocuk; sen öldükten yirmi sene otuz sene elli sene sonra bile namaz kıldıkça, oruç tuttukça,
'Rabb'im anama rahmet et, babama rahmet et.' dedikçe defterin açıktır. Namaz kılan bir mü'min gibi, kabirde kalıyorsun.”
diyor Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem. Bir de o, senin salih çocuğun; o da çocuğunu öyle yetiştirdiyse musluğun ilki senden açıldığı için, torun da sana çalışmaya başladı. O da onun torununa taşıdıysa sen, dört yüz senedir mezardasın ve
çoktan namazlarının, oruçlarının bitmiş olması lazımdı. Dört yüz senedir melekler sana hala stok biriktiriyorlar orada. Çocuk
cennettir, cennet! Öyle okullara, şuralara, buralara kurban edilecek basit bir nimet değildir çocuk! Olduğu gibi, cennettir.
Sen ey kadın, sen ey anne! Nasıl yirmi kere cennet garantisiyle dirilmeyi istemezsin Allah'tan? Nasıl iki çocuğa
tahammül ettin sen? Ey baba! Sen mezarda beş çocuğun olsa ve beşi de senin hesabına çalışsa istemez misin? Hâlbuki
onlara bir akar kalsın diye, belki de faize krediye bulaşarak onların da bir dairesi olsun diye sen; öldükten sonra onlar için
uğraştın. Hâlbuki onlar kendileri de daire alabilirlerdi, saf adam! Sana ne, onların mülkünden. Allah kimi açıkta bıraktı ki
senin çocuğunu bırakacak? Bırak, kendine yatırım yap sen! Çocuğunu infaka alıştır. “Al oğlum bu tapuyu, git filan vakfa ver
daireyi. Bana da sana da yatırım olsun.” de. Sen verecektin; ama çocuğunun eliyle çocuğun koca bir mülkü vermeye alışsın.
Şehit olmayı ashabı kiram, çocuklarına öğrettiği gibi sen de infak etmeyi öğret çocuğuna. Namazı öğret, ulemaya ihtiramı
öğret. Sen mezarda iken, ebedi kârlar içinde kal. Banka hesabı, bu işte! Allah'ın hesabına yatırım yapsana. Evlattan iyi bir
cennet hayatı olur mu? Kılsan kılsan yüz sene kılacaksın. Tutsan tutsan yüz sene oruç tutacaksın. Zaten son on sene de
doktorlar “Oruç tutamazsın.” diyecekler sana; ama mezarda iken de oruç tutmak var bu dünyada. İşte Resûlullah'ın vaadi
budur. Sen mezardasın, çocuk hâlâ oruç tutuyor. Senin çocuğun öleli de beş yüz sene olmuş. Beş yüz sene olmuş senin
çocuğun öleli; ama torunlara intikal eden bir teheccüd var ortada.
Bunu ilk defa sen, sülaleye sokmuştun. İlk defa sen, modern bir kelebek başörtüyü aileye sokan bir kadın
olduğun zamanki gibi; o rengârenk başörtüler, teberrüc kıyafetleriyle sokaklarda dolaştıkça meleklerin senin karşına dikilip
“Ümmetin iffetiyle oynayan kadın!” diyecekleri gibi, “Ona müsamaha eden ey baba!” diye senin de karşına melekler Nekir,
Münker dikilecekler. Öte yandan “Sen, sülaleye ilk defa sabah namazını sokan adam!” diye de mezarda her gün meleklerle
oturmak da var. Cennet bu cennet! Vaat eden Allah olduktan sonra güvenmemek, ne demek? Resûlullah vaat ediyor
sallallahu aleyhi ve sellem.

güzel ahlak

gencalim
Müslümanı erdemli kılan asıl husus güzel ahlakıdır. İslamın en önemli unsurlarından bir parçası ahlaktır. Ahlaksız müslüman düşünülemez. Bu kavram üzerinden örnek vermek gerekirse şöyle anlatabiliriz; Müslüman, kimsenin olmadığı yerde dahi hırsızlık, bozgunculuk veya en aşağılık davranış dahi olsa yürüdüğü yol üzerine mecbur kalmadığı sürece tükürmeyen veya elinde çöpe atılacak bir cisim olduğu halde onu çöp bulana kadar elinde bekleten kişidir. Asıl ahlaki örnek ise günümüzde kesinlikle uygulanışı nadir görülen ve insanlar da yavaş yavaş kaybolmaya yüz tutmuş bir davranıştır. Bu davranış diğer ismiyle vefadır. Vefa demek; kötülüğe iyilikle cevap verebilmektir. Bunu en yüce ve en erdemli insanların yapabileceği bir ahlaki davranıştır. Olaylar üzerinden örneklemek gerekirse hemen bir örneği sunalım inşaallah; Hz. İsa(a.s) bir gün yolda arkadaşlarıyla yürürken eşkiyaların kendisine etmediği laf bırakmamışlardı. Ancak Hz isa hiçbir şey söylemeden yoluna bakıp gitti. Arkadaşları neden böyle davrandın dedikleri zaman, benim onlar gibi kötülük sermayem yok hem kötü davransam sonucu olumsuz olacaktı diye cevap vermiş. İşte Rasulullah'ın ahlakı buydu. Rasulullah'ta şahsi saldırılara hiç karşılık vermemiş ama mesele din oldu mu kesinlikle taviz vermemiştir.

bir derdi olmalı müslümanın

hafiz
Bir müslümanın derdi olmalı bu yalan dünyada öyle dert ki, müminleri düşünsün vatanını, milletini, toplumu, herşeyi dert edinsin. Müslüman dertsiz olamaz kendi derdinin yanında yukarıda sandıklarımı dert edinmeli.düşünmeyen dert edinmeyen hayatın anlamını anlayamaz ve kafirlerin karşısında duramaz.heyecanı ,derdi, aksiyonu olmayanlarla bizim işimiz olmaz.dertten kastımız şeytanın ve kafirlerin planlarını görüp yıkılmadan, eğilmeden "ben müslümanın sizin yaptıklarınız beni yolumdan döndüremez biz alemlerin rabbine iman ettik ona güveniyoruz" diyebilmektir.bu duruş peygamberlerin ,ahiret alimlerinin derdi olan insanların duruşudur. Derdi olan Müslümanlar,kendi imkanlarıyla destek olur.malıyla, canıyla,kalemiyle kafirlerin çarkına çomak sokar. Çünkü Allah'ın rızası ve cennet kolay değil.iman ispat ister.iman eden bir Müslüman zorluklara sıkıntılara göğüs gerer.kalbinde ki iman gücüyle bunu ispat için "rabbim elimden geleni senin inayetinle yapıyorum, bizim ayağımızı kaydırma bizlere katından sabır ver"diyerek bu mücadelesini ve derdini ortaya koyar.
O yüzden bu kurmuş olduğumuz mecrası, derdi olanların kendilerini doğru bildiği fikirleri, dert edinen vatan evlatlarının limanı olarak kurulmuştur.elbette bizim gibi düşünen nice Müslüman evladı vardır.Allah sayılarını artırsın. Bizim bu yolumuz en doğrusu demiyoruz ama yolumuz haktır,güzeldir diyoruz.

siber güvenlik

mad
Günümüzde, dünya hızla dijitalleşirken, verilerin güvenliği de son derece önem kazanmıştır. Siber güvenlik, bilgi güvenliği açısından büyük bir önem taşır. Özellikle devletler ve kişiler için dijital verilerin güvenliği hayati bir konudur.

kahraman maraş

muradi
Ne de güzel demiş şair..
“Kabaran bir çarpıntı oluyor şehir.
Artık yırtarak açtığımız zarflarda
ne kargış, ne infilak
yalnız
koynunda çaresiz, çıplak
isyan işaretleri taşıyan
bir ergen cesedi..”

samiha ayverdi

bulut bey
Bugün yani Hristiyan takvimine göre 22 mart 2023. Samiha ayverdi hanımefendinin ölüm yıldönümü.

Samiha hanım kubbealtı akademisi kültür ve sanat vakfı'nın kurucularından birisi. Yazar ve mütefekkir. Çok değerli kitapları var. Güzel, akıcı ve temiz bir türkçe ile yazmış rahmetli. Türkçe zevki itibariyle okunması icap eden kitaplar kanaatindeyim. Türk edebiyatında nevi şahsına münhasır üslubu, temiz türkçesi ile rahmetli samiha hanım'ın müstesna bir yeri var. Tüm kitapları okunmalı. Allah rahmet eylesin.

ya istiklal ya ölüm

bulut bey
Ya istiklal ya ölüm sözü islami bir sözdür.

Müslümanlığını ciddiye alan insanların gayet iyi bildiği ve sıklıkla vurguladığı, Müslümanlığını pek de ciddiye almayan insanların ise çoğunluğu tarafından bilinen fakat pek de vurgulanamayan bir gerçek var. Nedir o. Şeriat bir bütündür. İslam bir bütündür. Allahın hükümlerini tam olarak kabul etmediğiniz sürece Müslüman olamazsınız. Efendim "ben namaz kılmayı kabul ediyorum ama oruç farz değil" derseniz Müslüman olamazsınız. Faiz helaldir derseniz dinden çıkarsınız. Bu böyledir. "Ben yarım Müslüman oluyum" olmaz. Ya hep ya hiç. Ya tamamı ya hiçbirisi.

Ya istiklal ya ölüm sözü de bu ruhu yansıtan bir sözdür. Bu sözün sahibi de tıpkı istiklal marşının sahibi olduğu gibi esasen büyük türk milletidir. Ne demişti akif. İstiklal marşı milletin eseridir. Ve safahat eserine de bu gerekçe ile istiklal marşını dahil etmedi. Tıpkı bunun gibi ya istiklal ya ölüm sözünü Mustafa kemal'e söyleten Türk milletinin istiklal azmidir.

düşmanı sevemezsiniz

hafiz
Allah'a ve ahiret gününe inammayan, sizi sevmeyen insanları sevemezsiniz.atalarımızın sözleri kulaklarımızda çın çın ötmesi lazım :"sev seni seveni çoban olsa,sevme seni sevmeyeni Mısır'a sultan olsa."yok efendim üniversitede rektör filanca yerde akademisyen vs nerde ne halt olursa olsun ,sevemezsiniz.

Yani seni seveni sev,başının tacı yap çobanda olsa.seviyor mu Allah'ını, peygamber'ini, vatanını milletini ,bayrağını,marşını? Seviyor mu senin camiini,kabe'ni? Tamam,seviyor.öp başına koy.ne kadar günahları olsada birini sev hiç olmazsa bu yönünü şu yönlerinden dolayı sev dinini vatanını sevmeyeni sevmekten daha iyidir ,hiç olmazsa o günahkar kişi arabada müzik çalarken sürse ezan sesini duyunca müziğin sesini kısıyor veya kapatıyor içinde iman ateşi hala sönmemiş demektir.ötekiler ise ne din ne vatan ne millet sevgisi var ben münafığım diyemiyor ama alttan altta dine müslümanlara saldırıyorlar.

"Sev seni seveni çoban olsa,sevme seni sevmeyeni Mısır'a sultan olsa"

nüans

partizan
bir galat-ı meşhurdur. ''nüans farkı'' derler mesela. bu ifade tamamen bir anlatım bozukluğudur. zira nüans kelimesi dilimize Fransızca'dan geçen bir kelime olup anlamı zaten ''fark'' demektir. nüans farkı dediğimiz zaman ''fark farkı'' demiş oluruz.

ramazan

kendi halinde biri
“Ramaz “ kelimesi yanmak manasına gelir.Bu aya ramazan denilmesinin bir sebebi de bu ayın günahları yakıyor olmasındandır. Kuran-ı kerim bu ayda indirilmeye başlanmıştır.

tamahkâr

bulut bey
halihazırda maalesef ki toplum hayatımızda sıklıkla hatta belki çoğunlukla karşılaştığımız insan tipolojisi. ayrıca (bkz: körlük) çok güzel kitaptır tavsiye ederim.

ismet özel tefrid

hafiz
Tasavvufi bir terim olan tefrid müslümanın batıldan ve nefisten sıyrılıp [nefsi kontrol etmek dizginlemek]Allah ile beraber olmak demektir.
İsmet Özel 3 zor mesele kitabında ise şöyle açıklar; Tefrid, Allah'ın hükmünün yürüdüğünü görmektir. İslam'ın bütün zamanlar ve bütün yerlerde münferiden bir manaya sahip olduğunu ,her yer ve zaman için anlaşılması gerekli, özgül hükümler taşıdığını bilmektir.islamı anlatma bakımından "tefrid" safhasında isek mümin olarak düşünür ve davranırız.

türk'ce lugat


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir mecra ve bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin ?

üye ol