eyt

bulut bey
emeklilikte yaşa takılanlar. uzun yıllardır hak etmediği halde devletten maaş almak isteyen zevatın uğraştığı bir hadiseydi. recep tayyip erdoğan -isabetli bir şekilde- 'siyasi kariyerime de mal olsa bunu yapmayacağım' diyerek bu haksız taleplere cevap vermişti. bugünlerde eyt düzenlemesi meclisten geçti. evet demek ki cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan bu konudaki sözünü tutmamış. peki neden iktidar bunu yaptı. herkesin malumu olduğu üzere 2023 genel seçimlerini kazanmak için. akp'nin 2023 genel seçimlerini kazanması; ülke ekonomisinden, sosyal güvenlik sistemimizin ayakta kalmasından ve sair ilgili genel ülke menfaatlerinden daha mı önemli. demek ki daha önemliymiş. eyt düzenlemesinden fayda temin edecek vatandaşların elbette bu husus umrunda olmaz. adam aldığı maaşa bakar değil mi. hep söylenir ya bu ülke sahipsiz diye, evet sahipsiz gerçekten.

eyt düzenlemesi, bu ülkeye çok büyük bir zarardır. görüyoruz ki 42-43 yaşında -deyim yerindeyse sapasağlam- adamların emekli olacağı anlaşılıyor. 40 yaşındaki adamın emekli olması yanlıştır. 40 yaşındaki adama emekli maaşı verilmesi milleti aylaklığa alıştırmaktır. eyt'den yararlanacak çok kişinin ağzından da duydum bunu. adam şaşırıyor: '2ben daha sapasağlam adamım. ben neden emekli olayım. ama neyse devletimiz bana ikram ediyor ben de istifade edeyim bari'' diyor bu eyt'den yararlanacak vatandaş.

bu düzenleme yeni nesilden çalmaktır. adaletsizliktir. popüleritedir. parti çıkarını ülkenin menfaatlerinden üstün tutmaktır. benim sgk primlerim ile başkasının sgk primleri ile siz 40 yaşındaki adamı emekli edemezsiniz. ama akp'nin bunu yapması tabi çok normal. akp'den beklenen işler bunlar.

acelecilik hayaldir

hafiz
allah'ın kanunlarından biri de biz kullarının dünya hayatında adımlaya adımlaya yürümeleridir.yol almak için de yükselmek için de sıçrama şeklinde tabii olarak bir yöntem yoktur.günlük hayatımızdan örnek verecek olursak,bebeğin ''yürür''duruma gelmesini beklemek acelecilik olacağı gibi kullarında istedikleri şeylere kavuşmalarıda böyle bi durum söz konusudur.herşey vakti olur.vakti de gelmeyen şey ise belki o an bizim için hayır olmayabilir.bizler aceleci olamayız çünkü, ağır ve temkinli hareket etmek allah'tan acelecilik ise şeytandandır.biz bunu bilir buna iman ederiz.

ekmek örneğini de hepimiz çok biliriz süreç şöyle;
buğday ekecek,harman yapacak,değirmen kuracak,su bulacak,hamur yapacak,maya katacak,bekleyecek ve pişirecek.pişirirken de başında olacak.bu süreci iyi oluşturabilen ekmek yer.karnı doyar ve şükreder.bu ekmek örneğini alıp hayatın her alanına uyarlayabiliriz.iyi bir yuva kurmak,salih çocuk yetiştirmek,mümin bir toplum oluşturmayı ekmek örneği ile aynısını uyarlamak zorundayız.
böyle yapmadığımız zaman ne oluyor biliyor musunuz ? hemen isyan ediyoruz neden böyle oluyor demeye başlıyoruz.allah bizi acelesi yarattı hilkatimiz bu,bizler hemen sonuç görmek isteriz.herşey istediğimiz gibi olsun beklemeye başlarız.çabuk kırılır.çabuk dökülür bir yapımız vardır.hiç sabırlı değiliz maalesef. sabır imanın yarısıdır bunu kavrayınca herşey yolunda olacaktır.

şunu unutmayalım, allah için hiç bir durum zor değildir.sonuçları bizi ürketmesin,plandığımız şeyler istediğimiz gibi olmazsa erimeyelim,yılmayalım.
sefer bizden zafer allah'tan..

amcazade

sivri
bir kişinin amcasının oğlu anlamına gelir. Yani, bir kişinin babasının erkek kardeşinin çocuğu "amcazade" olarak adlandırılır. Bu terim, akrabalık bağlarını ifade etmek için kullanılır ve bir kişinin amcasının oğlu, genellikle ailenin yakın bir üyesi olarak kabul edilir.

bir derdi olmalı müslümanın

hafiz
Bir müslümanın derdi olmalı bu yalan dünyada öyle dert ki, müminleri düşünsün vatanını, milletini, toplumu, herşeyi dert edinsin. Müslüman dertsiz olamaz kendi derdinin yanında yukarıda sandıklarımı dert edinmeli.düşünmeyen dert edinmeyen hayatın anlamını anlayamaz ve kafirlerin karşısında duramaz.heyecanı ,derdi, aksiyonu olmayanlarla bizim işimiz olmaz.dertten kastımız şeytanın ve kafirlerin planlarını görüp yıkılmadan, eğilmeden "ben müslümanın sizin yaptıklarınız beni yolumdan döndüremez biz alemlerin rabbine iman ettik ona güveniyoruz" diyebilmektir.bu duruş peygamberlerin ,ahiret alimlerinin derdi olan insanların duruşudur. Derdi olan Müslümanlar,kendi imkanlarıyla destek olur.malıyla, canıyla,kalemiyle kafirlerin çarkına çomak sokar. Çünkü Allah'ın rızası ve cennet kolay değil.iman ispat ister.iman eden bir Müslüman zorluklara sıkıntılara göğüs gerer.kalbinde ki iman gücüyle bunu ispat için "rabbim elimden geleni senin inayetinle yapıyorum, bizim ayağımızı kaydırma bizlere katından sabır ver"diyerek bu mücadelesini ve derdini ortaya koyar.
O yüzden bu kurmuş olduğumuz mecrası, derdi olanların kendilerini doğru bildiği fikirleri, dert edinen vatan evlatlarının limanı olarak kurulmuştur.elbette bizim gibi düşünen nice Müslüman evladı vardır.Allah sayılarını artırsın. Bizim bu yolumuz en doğrusu demiyoruz ama yolumuz haktır,güzeldir diyoruz.

pkk

bulut bey
Dikkate şayandır ki siyasi hayatımızda dönem dönem mutlaka belli başlı siyasi parti yahut siyasi liderler pkk ya selam çakmıştır. Bu adeta kural gibi. Çok ilginç değil mi. Mesela Süleyman demirel yıllar önce 'kürt realitesini kabul ediyorum' demişti. Bu söz aslında pkk realitesini kabul ettim olarak da anlaşılabilir veya yorumlanabilir. Oysa türk pkk yı niye realite olarak görsün. Bir görüşe göre bu söz süleyman Demirel'e siyasi icazet sağlayan bir sözdür. Bu ayrı bir bahis. Yakın tarihe baktığımızda ise çözüm süreci isimli fecaati görürüz. Bu sürecin - sonunda hendek operasyonlarında- kahraman Mehmetçiğe ve özel harekatımıza kaç şehit verdirdiği hassasiyetle hatırlanmalıdır. Bugüne geldiğimizde ise chp ve ali babacan isimli şahsın pkk ya selamları gözümüze çarpar. Serok ahmet zaten bu selamı ömrü hayatı boyunca vermiş bir zattır. Onun kıratı budur. Alameti farikasıdır. Pkk ya selam vermek acaba icazet mi. Kimden icazet. Ne için icazet. Ne karşılığında icazet.
Ne mutlu türküm diyene ve de pkk ya selam çakmayana ve de pkk ya selam çakanları çok iyi bilenlere.

lgbt

bulut bey
Araf Suresi, 80. ayet: Hani Lut da kavmine şöyle demişti: "Sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı hayasız-çirkinliği mi yapıyorsunuz?

Araf Suresi, 81. ayet: "Gerçekten siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Doğrusu siz, ölçüyü aşan (azgın) bir kavimsiniz."

lgbt sapkınlıktır. konu müslümanlar için tartışmaya kapalıdır.

milli görüş

bulut bey
necmettin erbakan ve arkadaşları tarafından Türkiye'de başlatılan siyasal islam'ın adlandırmalarından biri. ideolojilerine milli görüş, kendilerine ise milli görüşçü diyorlar. bir başka deyişle milli görüş türkiye'de siyasal islam'ın neşvü nema bulduğu siyasi hareket de diyebiliriz. esasen mısır ve bazı arap ülkelerindeki ihvan (müslüman kardeşler) ideolojisinin türkiye'ye çaktırılması gibi anlaşılabilir. elbette nüanslar var. ideolojik tarafı bu.

dönemin siyasal pratikleri açısından baktığımızda ise türkiye genel seçimleri karşımıza çıkar. 1973 genel seçimlerine gidilirken süleyman demirel'in başını çektiği adalet partisi'nin seçimleri kazanması hatta oy oranının %45-50 bandında olması beklenirken, chp'nin ikinci parti olarak çıkması da beklenen sonuçlar arasındaydı. kimi millet düşmanları ise adalet partisi'nin tıpkı demokrat parti gibi bir rüzgar estirme ihtimali yahut bu konsolide gücün milli bir inisiyatife, millet hayatı için olumlu bir temayüle dönüşmesi riskini görüyorlar. bunların isimleri cisimleri meraklıları tarafından gayet iyi bilinir. bilmeyen arkadaşların araştırmasını istirham ederek devam ediyorum. bu ismi lazım olmayan millet hasımları necmettin erbakan'ı isviçre'den türkiye'ye getirip milli selamet partisini kurdururlar. seçim sonucunda adalet partisi'nin oyları tam da milli selamet'i kurduran zevatın istediği şekilde bölünmüş, adalet partisi %29'da kalmış, buna karşılık bülent ecevit'in başını çektiği CHP %33 oy alarak sandıktan 1. parti olarak çıkmış, necmettin erbakan'ın kuruluşunda yer aldığı fakat resmen bilahare katıldığı süleyman arif emre'nin genel başkan gözüktüğü milli selamet partisi ise %11,80 oy alarak meclise 48 milletvekili ile girmiş. sonra ne yapıyor. gidiyor chp ile koalisyon yapıyor. ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. millet hasımları istedikleri sonuçları almışlar, milli inisiyatife en ufak bir ihtimal bırakmamak adına siyasal islam'ı türkiye'ye sokmuşlar, milli görüşü Türkiye'nin başına bela etmişlerdir. evet bu hazindir ve de çok talihsiz bir siyasi hadisedir. tabi ki müslümanlığını ciddiye alan insanlar için bu böyledir.

necmettin erbakan'ın sağlığında bu cenahın çok sayıda partisi kapatıldı. son olarak kurdukları parti saadet partisi. bir önceki fazilet partisi idi. ak parti ise fazilet partisinden kopan ''yenilikçiler'' olarak tabir edilen grup tarafından kurulan bir siyasi parti. yani her ne kadar recep tayyip erdoğan tarafından ak parti kuruluş aşamasında ''ben milli görüş gömleğimi çıkardım'' ''ben muhafakazar demokratım'' (yani şeriatçı - islamcı filan değilim bıraktım artık bu işleri anlamında) demeçler verilmişse de ak parti'nin de milli görüş'ün içerisinde yer aldığını söyleyebiliriz. karşımızda böyşe bir vakıa var ve türkiye'nin son 30-40 belki de 50 yılına damga vuran bir cereyan. bu halen de değişik isim ve söylemler altında devam etmektedir. yıl olmuş 2023. türkiye bir adım ileri gidemediği için ''necmettin erbakan hocamız derdi ki'' cümleleri ile başlayan zırvalıkları hala daha işitiyoruz. aklı başında bir türk'ü incitmesi gereken bir durum bu.

nedir milli görüş. baştan aşağı sığlıktır. baştan itibaren islam'ın laçkalaştırılması, Türkiye'de islami iddiaların içinin boşaltılması, bu iddiaların ciddiyetinin ortadan kaldırılması, müslümanlığını ciddiye alan ana omurga (iç anadolu kesimi) imkanlarının heba ettirilmesi, bu kesim içerisinde aklı bir şeylere erecek adamların çıkmaması ve sair buna benzer birçok olumsuzlukları temin etme amacıyla ihdas edilmiş bir organizasyon. örnekleri saymakla tükenmez. deniz fenerinden tutun, anadolu'da gariban göçmen işçilerinin (almanya'da ve diğer avrupa ülkelerinde çalışan gurbetçi işçilerimizin) paralarının çarpılması suretiyle kurulan ve milletin parasının hortumlandığı holdinglerden çıkın. kanal 7'den girin, islami bankacılıktan çıkın. ''bize oy vermeyen patates dinindendir'' gafından tutun da ''saadet vakti geldi'' laçkalığından çıkın. daha çok. hem de pekçok. kalitesizlik, çapsızlık, art niyet. hepsi var. hepsini bulabilirsiniz.

işte bugünlerde oğlu devam ettirmeye çalışıyor bir şeyleri. fatih erbakan. partisinin adı yeniden refah partisi. ak parti ile ittifak için görüşüyorlardı. çıktı ne dedi. ''efendim biz kendimiz gireceğiz, parti teşkilatımızın %60'ı ittifakı istemiyor, seçmenimiz istemiyor'' falan filan buna benzer daha bir dünya laf söyledi. 60 bin adamı cumhurbaşkanlığı adaylığı için imzaya gönderdi. sonra ne oldu. 2 gün sonra ''biz anlaştık'' dedi. eline almış bir kağıt parçası, mutabakat metni imzaladık diyor. senin karşındaki adamlar imza filan dinler mi. sen milletle alay mı ediyorsun. evet alay ediyor. niye babası da öyleydi çünkü. milletle çok alay etti zamanında. bunların siyasetinde bu var. milletle alay etmek. milleti adam yerine koymamak. ne demektir 60 bin adamı imzaya gönderip sonra çekilmek. şartları varmış da bir kısmı kabul görmüş de falan da filan da. hep ne diyoruz. müslüman akıllı olmak zorundadır. bu adamların peşinden giderseniz bunlar da size bu muameleleri yapar. biraz ciddiyet biraz agahlık.

söylemlere eylemlere bakıyoruz. tamamen bir boşluk. istiklal harbinden bahsetmez, istiklal marşından bahsetmez. kardeşim siz türk değil misiniz. sizin istiklal harbi ile istiklal marşı ile sorununuz mu var. hala aynı kafa. işte en son şu fatih erbakan isimli zatın açıklamalarına bakıyoruz. adamların ağzından türk ifadesi çıkmıyor. istiklal harbine istiklal marşına en ufak bir atıf yok. ne diyor d-8. d-60. yahu senin o islam birliği kuracağım dediğin ülkelerin başındaki zevatın tamamı türk düşmanı. dahası abd yardakçısı. sen türk düşmanları ile ne kuracaksın. bunlar bizim dengimiz adamlar mı da sen bunları ciddiye alıyorsun. babası da böyleydi. libya'ya gidip türkiye'yi rezil etmişti. türkiye nerede libya nerede. mukayese edilmez. ama bunlarda bu bilinç yok, yahut kasıtlı yapıyorlar.

ötekine ne demeli. saadet partisi. temel karamollaoğlu. size mi kaldı kemal kılıçdaroğlu'nu cumhurbaşkanı adayı yapmak. neden chp'ye payanda oldunuz siz. ne çıkarınız var. neden hiçbir islami iddiayı dile getirmezsiniz de yarım ağızla istanbul sözleşmesi falan diye milleti avutmaya kalkışırsınız. bugün hdp ve sair bir dünya parti türkiye aleyhine bütün iddia ve tezlerini ısrarla öne sürebilir iken siz neden dirayetli bir tutum sergileyemiyorsunuz. cevabı çok açık. çünkü amacınız o değil. baştan beri de değildi. bugün kemal kılıçdaroğlu için uğraşıyorlar. bir önceki seçimde de abdullah gül için uğraştılar, onu aday yapmak için. çok normal. ismet bey'in bir kitabında okumuştum. 2007 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olan abdullah gül'ün kazanması için necmettin erbakan dua ediyormuş. bunlar böyle. bunların hepsi böyle. hepsi birbirinin devamı. o yüzden bir adam ''efendim necmettin erbakan ne büyük adamdı'' diyorsa bu adam hiçbir şeyden anlamayan, hiçbir şeyi anlamamak için özel gayret sarf eden, kıymetini yükseltmek için en ufak bir talebi olmayan ve islami iddiası olmayan bir adamdır. 50 yıllık milli görüş tarihi gören müslüman gözler için açık delillerle doludur. fakat fikir de nasip meselesidir. bir şeyleri anlamak veya anlamaya gayret göstermek, kendi değerini yükseltmek veya yükseltmek için gayret göstermek de bir nasip işidir. Allah kimine nasip eder kimine etmez. biz müslümanlığımızı ciddiye alıyorsak ve değerimizi yükseltmek istiyorsak bazı şeyleri anlamamız lazım. çapımızı yükseltmemiz lazım.

dijitalleşme

mad
hayatımızda birçok alanda kendisini göstermektedir. Örneğin, işletmeler dijitalleşme sayesinde daha verimli bir üretim süreci sağlayabilirler. devletler, dijital teknolojileri kullanarak vatandaşların hizmetlerine daha hızlı ve daha verimli bir şekilde yanıt verebilirler.

Ancak dijitalleşmenin de bazı riskleri bulunmaktadır. Özellikle, dijital teknolojilerin kötüye kullanımı sonucunda gizlilik ve güvenlik konuları ortaya çıkabilir. Bu nedenle, dijitalleşme sürecinde, veri güvenliğine ve gizliliğine ciddiyetle dikkat edilmesi gerekmektedir.

kimleri okuyalım

hafiz
Sünni fikir adamları olarak siyasi,Sosyoloji, Felsefe,Psikolojik,Edebiyat, İslam ve İslami ilimlerle ilgili olarak çalışma yapan kişiler olarak şunları okuyabiliriz;

Sait halim paşayı,Cemil Meriç'i,Nurettin Topçu'yu ,Erol Güngör'ü, Ali Fuat Başgil'i,İsmet Özel'i, Rasim Özdenören'i, Yusuf Kaplan'ı,Nevzat Tarhan,Hayati İnanç..

İslam'i ilimler olarak; Ebubekir Sifil,Yavuz Köktaş,Nurettin Yıldız, Soner Duman,Muhammed Yaşar Kandemir, Muhsin Demirci, Ahmet Yaman,Hamdi Döndüren,Osman Keskinoğlu,İsmail Cerrahoğlu,Talat Koçyiğit..


Not: başka yazımda klasik dönem yazarlarınıda inşallah yazacağım




ced

hafiz
Dede, büyük baba, ana ve babanın babalarıyla onların yukarıya doğru uzanan babaları. Çoğulu "ecdâd" anlamına gelir.

kardeş katli meselesi

hafiz
Kardeş katli meselesini İslami zeminde anlatılınca bazı kimseler osmanlı düşmanlığı yapıldığını sanıyor oysa bu büyük bir yanlıştır.(hiç kimse masum değildir ne ashabı kiram nede başkaları tek masum ,Günahsız olanlar var onlarda peygamberlerdir)hatta bu meseleyi meşru göstermek için aklileştirmeyi de unutmuyorlar.olay hiçte öyle masum değil öncelikle şunu bilmemiz lazım
Osmanlılarda şer'i ilkelere ters düşmemesine rağmen teoride özen gösterilmiş olmakla beraber,şer'i ve örf'î hukukun her zaman tam bir uyum içinde, bir başka ifadeyle örfi hukuk esaslarının bütünüyle şer'î hukuk anlayışına uygun olarak tespit edildiği söylenemez.bunun çok örnekleri vardır işin ehli bilir.konumuza dönecek olursak fatih Sultan mehmed'in hazırlattığı kanunnamedeki meşhur kardeş katli maddesi ve ulâmanın fetva verdiği iddiası, bunun bariz bir örneğidir.




"Ve her kimesneye evladımdan saltanat müesser ola,karındaşların nizam-ı âlem için katletmek münasiptir.ekser ulema dahi tecviz etmiştir,anınla âmil olalar"
Şeklinde tahrîr edilen ve daha önce sasaniler ve selçuklularda da uygulanan bu katl olayını osmanlı tarihçileri "âdet-i kadîme "olarak nitelerler.

Burada bahis konusu olan katl ,islam hukukunda ki düzenlenmiş şekliyle bağy suçunun cezası olarak değil,suçu sabit olmadan önce,iktidar için rakip olabilecek hanedan üyelerini önceden bertaraf etmek suretiyle potansiyel isyanları bastırmak amaçlıdır.böyle bir uygulamayı islam hukuku(fıkhı)asla cevaz vermesi mümkün değildir.zira islam hukukçuları isyan eden yani bağy suçunun cezalandırması için ,bu suçun hakikaten sabit olmasını şart koşarlar.buna göre bâgî, belli bir bölgede silahlanıp idareyi sarsacak bir kuvvete ulaşmadığı sürece öldürülmezler.(serahsi,el -mebsut,mâverdi,İbn kudame ,el muğni)
Bağy suçu taşımayan ceza ehliyeti olmayan küçük çocuklar ve akıl sağlığı yerinde olmayanlar bile ölüm ile tecziye edilmezler.

Bu açıdan Türk hukuk tarihçisi ahmet akgündüz'ün "fiilen isyan etmese bile isyana hazırlandığı her hâlinden belli olan bir insanın,amme maslahatı ve âlemin nizamı düşünülerek ta'zir yoluyla idam edilebileceklerini, hanefi hukukçuların çoğunluğu kabul etmektedir." İfadesi mesnede muhtaç bir tespittir.


zira hanefilerin klasik fakihleri, böyle bir suç tasavvuru cezalandırmamışlar ,ancak fiilen teşekkür etmesi halinde bağy suçunun cezaî değerlendirmeye almışlardır.
Nitekim mezhebin kurucu ebû hanife, isyan etme fiili açıkça ortaya çıkmayan ve isyana kesin bir biçimde azmetmeyen kişilerin,devlet tarafından öldürülmeyeceğini söylemektedir.(serahsî, el mebsût, 10/125)


Bu gerçeğe rağmen "ekser ulemâ dahi tecviz etmiştir"şeklinde sûri bir meşruiyet İfadesine yer verilmiştir.artık kanunname böyle buyurduğuna göre ve sultanın sözü de sözlerin sultanı (kelâmü'l- mülük mülükü'l -kelâm)olduğuna göre, bağy ahkâmı da bununla uyumlu bir değişim geçirmiştir.

Kemalüddîn İbrahim b.bahşî'nin (1567)yazıp şeyhülislam mehmet arif efendi(1858) tarafından ilave ile tercüme edilen es -siyâsetü'ş - şer'iyye'nin şu tespiti ilginçtir.normal bağy suçunun cevazını verdikten sonra suçu olmayanında katlinin cevazınıda şu şekilde dile getiriyor;
"Zira vukuûndan önce def-i fesada,vukuûndan sonra ref'inden daha kolay olduğu müsellemdir."diyerek cevazlığına işaret ediyor.

Maliki hukukçu ibn ferhûn'un(1397) dediği gibi ;siyaset konusunda, anlayışların saptığı ve ayakların tökezlediği etraflı bir konudur.ihmal edilmesi,hakların kaybolmasına ve hadlerin uygulanamaz hâle gelip bozguncularla zorbaların cesaretlenmesine sebep olurken,bu konuda fazla ileriye gitmek de tüyler ürperten zulümlerin işlenmesine, kanların dökülmesine ve malların haksız yollarla ele geçirilmesine yol açar"(tebsiratü'l -hükkâm,2/115)

مِنْ اَجْلِ ذٰلِكَۚۛ كَتَبْنَا عَلٰى بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اَنَّهُ مَنْ قَتَلَ نَفْساً بِغَيْرِ نَفْسٍ اَوْ فَسَادٍ فِي الْاَرْضِ فَكَاَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَم۪يـعاًۜ وَمَنْ اَحْيَاهَا فَكَاَنَّمَٓا اَحْيَا النَّاسَ جَم۪يعاًۜ وَلَقَدْ جَٓاءَتْهُمْ رُسُلُنَا بِالْبَيِّنَاتِۘ ثُمَّ اِنَّ كَث۪يراً مِنْهُمْ بَعْدَ ذٰلِكَ فِي الْاَرْضِ لَمُسْرِفُونَ

Bundan dolayı İsrailoğullarına (Kitapta) şunu yazdık: "Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa sanki bütün insanları yaşatmıştır. Andolsun ki, onlara resûllerimiz apaçık deliller (mucize ve âyetler) getirdiler. Ama onlardan birçoğu bundan sonra da (hâlâ) yeryüzünde aşırı gitmektedir.(maide 32 .ayet)

musalli

hafiz
namaz kılan anlamına gelmekte olup,beş vakit namaza devam eden kişiye verilen addır.cemaattle namaza devam edenin cennetlik olduğuna şahitlik edin buyuruyor peygamber efendimiz.kişini imanının ispatı namazdır. kafirle farkımız namazdır.namaz eğilerek yükselmenin adıdır.allah sizleri musalli olan kimselerden eylesin.

güncel siyaset saçmalıkları

bulut bey
güncel siyaseti kısaca ülke dahilinde yürüyen siyasi partiler arası mücadele olarak tanımlayabiliriz. son günlerde güncel siyasete bakıyoruz. ne görsek şaşırmayız. bir dünya saçmalık. ama bazıları aklı sıra 'level atlamaya' filan çalışıyor sanırım. dozaj biraz yükseldi.

'milliyetçi' olduğunu iddia eden bir gazete var. adı yeniçağ. bu gazetenin bir yazarı var. adı da yavuz selim demirağ. sanırım 22 mart 2023 tarihinde bir programa katılıyor. ne dese iyi. ''hdp vatanseverdir'' yahut ''hdp vatanseverliğini ispat etmiştir.'' mana bu. :)) diyorum ya dozajı artırdılar diye. şimdi hdp vatanseverdir falan adamlar ciddi ciddi bunları söylüyor. bir zamanlar eski türkiye diye kötüledikleri türkiye'de ''ben türk değilim, ben falancayım'' (kürt, çerkes ve sair her neyse) demek bir meseleydi. şimdilerde adamlar açıktan küfür ediyor da seslenen yok. tam aksine bu zevatı millete kabul ettirmek , bunları normalleştirmek adına her türlü işi yapıyorlar.

hdp vatanseverdir tezini öne süren kişinin aklından fikrinden şüphe ederim. aklında fikrinde bir sorunu yoksa menşeinden şüphe ederim. normal bir vatandaş -zihniyeti ne olursa olsun- kalkıp bu lafı etmez. edemez. dili varmaz.

biri hdp'yi vatansever yapmaya uğraşıyor öbürü ne yapıyor. o da hüdapar diye bir şey bulmuş kendine. diyor ki ''efendim bu hüdapar var ya bu hüdapar. bunların böyle bozuk durduğuna bakmayın siz. bunlar pkk'lı değil, hdp'li değil. bunlar yerli, bunlar milli. bunlar muhafazakar kürt. bunlar vatansever kürt.''

yani kimileri hdp'yi kimileri hüdapar'ı vatansever yapmaya uğraşıyor :). şakacı insanlar.

hüdapar özerklik demiyor mu arkadaşım. hüdapar 'kürtlük de kürtlük' diye tutturmuyor mu. hüdapar türk kimliğine hasım mı değil mi. türklükle kürtlük eşittir diyor adam. bu adamın hdp'den farkı nedir. zihniyet olarak aynısıdır.

herhangi bir hdp'li yahut hüdaparlı ile oturduğunuzda 'siz vatanseversiniz'' filan gibi bir şeyler dediğinizde adam 'bu bana hakaret ediyor, kendi davamı satmakla beni itham ediyor' düşüncesiyle üstünüze saldırır.

bu kulaklar bunları da duydu. türkiye birçok saçmalık ve zırvalığı mütemadiyen duydu, duyuyor. en sonunda 'hdp vatanseverdir' , 'hüdapar yerli ve millidir' zırvalıklarını da duydu.

sistem milliyetçilik aleyhine bir şeyi milliyetçiye (milliyetçi gibi görünene) söylettirir. din aleyhine bir işi dindar (dindar gibi görünen) eliyle yaptırır. bu dünya sisteminin en iyi becerdiği işlerden birisi. bugün baktığımızda bunun dünya kadar örneği var.

yıllar önce dünya sistemi süleyman demirel'e ''kürt realitesini kabul ediyorum'' dedirtmişti. bu ikrarı üzerine kendisine siyasete devam etme ruhsatı çıktı. bugün bakıyoruz ki herkes bir şekilde kürt ayrılıkçılığını öne çıkaran güruhlara temas etme temayülünde. demek ki neymiş 'kürdistan' dünya sistemi tarafından talep edilen bir şeymiş. tıpkı israil gibi.

her neyse hdp de hüdapar da sizin olsun. alın başınıza çalın.


üniversite sayı ve kontenjanlarının fazlalığı

bulut bey
Türkiye'de halihazırda bir dünya üniversite var. Bazı ilçelerde dahi var. Ayrıca kontenjanlar da çok yüksek sayılarda. Bazı bölümlerin ikinci öğretim programları da var. Eğitim fakülteleri mühendislik fakülteleri, hukuk, fen ve edebiyat daha niceleri. Sonuç. Sonuç atanamayan öğretmenler, asgari ücretten daha az paraya çalışan mühendisler, geçim sıkıntısı yaşayan avukatlar ve ara eleman bulamayan sanayi işletmeleri. Nüfusun doğru maarif politikaları ile mesleki yönlendirmesinin yapılması çok mu zor. Devlet dediğimiz organizasyon bunu neden yapamaz yahut yapmaz. Kardeşim bu kadar öğretmene gerek yok. Bu kadar avukata mühendise ihtiyaç yok. Ayrıca bu kadar avukat mühendis öğretmen veya hangi dal olursa olsun yetkin, mesleki nosyonu tam bir şekilde yetiştiremezsin. Olmaz. Bir amfide 200 kişinin ders görmesi ile 50 kişinin ders görmesi çok farklı bir hadisedir. Bir labaratuvarda 50 kişinin çalışması ile 10 kişinin çalışması çok farklıdır. Sayı arttıkça kalite düşer. Bir başka deyişle kemiyet keyfiyete manidir. Bu kadar üniversiteye lüzum yoktur. Bunu her makul insan görür. Ayrıca kontenjanların bu kadar açılmasına da lüzum yoktur. Yazıktır günahtır. İsraftır. İnsanların hayatı ile oynamaktır bu. Adama imkan veriyorsun gir oku diyorsun. Adam 4 yıl 6 yıl neyse okuyor emek veriyor. Ailesi bir dünya para harcıyor. Sonuç hüsran. Hem mezun olan genç için hem de ailesi için. Her şehre üniversite açmakla bu ülke kalkınmaz yaa. Olmaz olamaz. Bunun örneği yok. Haa şehirler kalkınır. Nasıl kalkınır. Adam 5 bin kira kira edecek evini öğrenciye 10 bin liraya kiraya verir. Kalkınmadan bunu anlıyorsak evet olabilir.

Türkiye'ye lazım olan üniversite değil zanaat mektepleridir. Usta-çırak sistemini esas alan ahilik literatürünü benimseyen nev-i şahsına münhasır bir mektep düzeni gerekmektedir. Bu hiç zor değildir. Saçma sapan üniversite açmaktan çok daha basit daha az maliyetli olup ayrıca ülke ekonomisine büyük katkı sağlayacak, genç nüfusumuzun isabetli yollara yönelmesini sağlayacaktır. Üniversite okuyamayacak insanı buraya teşvik etmek hem o insana zarardır hem de topluma. Bundan vazgeçilsin.

Gençlere tavsiyem. Kardeşlerim sakın saçma sapan üniversitelerde saçma sapan bölümlere gidip gençliğinizi harcamayın. Kendinize yazık edersiniz. Tıp hariç diğer tüm bölümlerde aşırı fazlalık var. Hatta liseyi dahi açıktan okuyup zanaat sahibi olmaya çalışın, ticaret erbabı olmayı hedefleyin veya neye kabiliyetiniz varsa işte. Çok iyi matematiğiniz fiziğiniz yoksa boşuna üniversite kazanacam diye hayatı kendinize zindan etmeyin. Haydi kalın sağlıcakla.

gazali ibni rüşd tartışması

bulut bey
İngiliz bir laf uyduruyor. Diyor ki 'Gazali düşüncesi ile birlikte islam felsefesi islam bilimi bitti.' veya bu minvalde bir palavra. Ve ekliyor 'ibni rüşd Farabi ibni sina gibi adamlar ne matah adamlardı ne güzel felsefe bilim yapıyordu bu adamlar'. Ondan sonra Müslümanlara grup bulunuyor. Gazaliciler gelenekçi diğerleri yenilikçi oluyor. Tabi bu serencamdan anlaşılacağı üzere gelenekçi olanı da yenilikçi olanı da gavur belirlemiş demektir. Müslüman akıllı olmak zorundadır. Akıllı olması iyidir değil akıllı olmak mecburiyetindedir. Sen gazali - ibni rüşd tartışmasına Müslüman olarak girersen kafirin oltasına takılırsın. Gavurun paketlerinden birisine veya birkaçını istif ediliverirsin.
(yazar: hafiz)

ya istiklal ya ölüm

bulut bey
Ya istiklal ya ölüm sözü islami bir sözdür.

Müslümanlığını ciddiye alan insanların gayet iyi bildiği ve sıklıkla vurguladığı, Müslümanlığını pek de ciddiye almayan insanların ise çoğunluğu tarafından bilinen fakat pek de vurgulanamayan bir gerçek var. Nedir o. Şeriat bir bütündür. İslam bir bütündür. Allahın hükümlerini tam olarak kabul etmediğiniz sürece Müslüman olamazsınız. Efendim "ben namaz kılmayı kabul ediyorum ama oruç farz değil" derseniz Müslüman olamazsınız. Faiz helaldir derseniz dinden çıkarsınız. Bu böyledir. "Ben yarım Müslüman oluyum" olmaz. Ya hep ya hiç. Ya tamamı ya hiçbirisi.

Ya istiklal ya ölüm sözü de bu ruhu yansıtan bir sözdür. Bu sözün sahibi de tıpkı istiklal marşının sahibi olduğu gibi esasen büyük türk milletidir. Ne demişti akif. İstiklal marşı milletin eseridir. Ve safahat eserine de bu gerekçe ile istiklal marşını dahil etmedi. Tıpkı bunun gibi ya istiklal ya ölüm sözünü Mustafa kemal'e söyleten Türk milletinin istiklal azmidir.

türk düşmanlığı

bulut bey
Bugünkü dünyanın, içinde yaşadığımız dünya sisteminin ortaya çıkmasına sebep olan şeydir. Gavurlar Türk düşmanlığı ile bugünlere geldiler halen de yine Türk düşmanlığı ile bir yerlere gitmeye gayret ediyorlar.

Türklüğün ne olduğunu, ne olmadığını tarihin belki de her döneminde en iyi türk düşmanları bildi. Bugün bunu çok net görüyoruz.

Türk düşmanlığı dediğimiz zaman otomatik olarak islam düşmanlığı yani gavurluk demiş oluruz. Yanlış anlaşılmasın her Türk düşmanı ben gavurum diye ortada dolaşmıyor. "ben Müslümanım" diye ortada dolaşıp türk düşmanı olan yüzlerce binlerce belki de milyonlarca insan var. Bunu öğrendiğimiz zaman baya bir yol katederiz.

Bazıları "abi bize de bir şekilde ana babadan Müslümanlık kaldı da siz benim Müslüman olduğuma bakmayın ben yeri geldi mi sizden de iyi gavurluk yaparım beni idare edin be abim" diyor. Yarım Müslümanlık yarım Türklük olmaz. Tıpkı yarım türk düşmanlığı olmadığı gibi. Bakın Türk düşmanlarına. Davalarında sadık ve kaviler. Allah cümlesinin belasını müminler eliyle versin inşallah.

Türk düşmanlığına birkaç örnek verelim. Söze "türk kürt laz Çerkez Boşnak Arnavut roman.. " diye 30 tane etnik unsur sayıp türklüğü de bunlardan birisiymiş gibi yutturmaya kalkışırsan sen açık ve net türk düşmanısın.

Lgbt'yi savunursan kıdemli türk düşmanısın.

Abd'yi seviyorsan türk düşmanının hasısın.

Kapitalizmi tutuyorsan Türklüğe açıktan muhalifsin.

"ben liberal demokratım" gibi laflar ediyorsan türk düşmanlığını ikrar ediyorsun demektir.

"Ben türk değilim türkiyeliyim" diyorsan sen açıkça türklüğe hasımsın.

Gibi gibi. Envai çeşit Türk düşmanı var. Gavur alayını özenle besleyip büyütüyor. Maaşını veriyor her türlü bakımını yapıyor. Cilasını bile çekiyor. Gavur türklüğün anlaşılmaması için herşeyi yapıyor. Buna karşılık Türk gücünü tebarüz ettirebilecek bir kuvvet yok gibi duruyor. En azından şimdilik.

Allah mühlet verendir. Kimlere. Şeytana ve kafirlere. İstiklal marşımızda zikredilir. Doğacaktır sana vad ettiği günler hakk'ın. Mühlet dolar, vadedilen günler gelir. Türk gücü görülür. Bu bizim duamız.

firavun dedi ki

hafiz
Kasas sûresi'nin 38.ayetinde rabbimiz firavunun şöyle dediğini bizlere bildirir; firavun dedi ki:" Ey önde gelenler ,sizin için benden başka bir ilâh olduğunu bilmiyorum."
Şimdi ayetinin tefsirine gelelim nasıl anlamalıyız günümüz siyasetiyle ilişkisi nasıl,acaba benzerlik var mı ?

Firavun bununla kavminin,yer ve göklerin yaratıcısı olduğunu kastetmiyordu,kastetmiş de olamazdı.çünkü böyle bir şey ancak bir deli tarafından ortaya atılabilirdi.çünkü kendiside bir çok tanrıya ibadet ettiğini kuran bize söylüyor."firavun kavminin ileri gelenlerine şöyle dedi:"Musa ve ve Ona inananlar ülkede karışıklık çıkarsınlar ,seni ve ilahlarını geçersiz kılsınlar diye mi ülkede serbest bırakacaksın? [Araf 127] dolayısıyla firavun kendisi için ilâh kelimesini kullanırken bunu zaruri olarak yaratıcı ve gerçek ulûhiyet sahibi anlamında değil,tartışmasız ve yüce iktidar sahibi anlamında kullanmıştı.bu azmış kafirin demek istediği şuydu:"bu mısır ve ülkesinin sahibi benim.tüm emir ve yasakları teşriî kaynağı ancak benim dediklerim kabul edilebilir.benden başka hiçkimse emir vermeye yetkili değildir.musa kim oluyor haşa! "Diye sorması bundandır.

Meseleyi şöyle ele alırsak, firavun'un durumu peygamberler tarafından getirilen ilahi kanundan bağımsız olarak siyasî ve hukukî hakimiyet iddiasında bulunan devletlerin durumundan hiç de farklı değildir.bu devletler kanun koyucu,emir ve yasakları belirleyici olarak ister bir kral görsünler, ister millet iradesinin ülkenin,Allah'ın koyup peygamberlerin tebliğ ettiği kanun ile değilde kendi kanunlarıyla yönetilmesi durumuna müncer olduğu sürece ,firavun'un durumuyla kendilerininki ile arasında hiç fark yok demektir. Kısaca Allah'ın indirdiği Kuran-ı Kerim 'i bi tarafa koyup kendi elleriyle yapmış olduğu ve topluma uygulatmaya zorladığı veya kabul ettirdiği sürece kim olursa olsun ister devlet ister devlet reisi isterse millet ,firavun gibi ilah iddiasında bulunmuş demektir.firavun "ilâh" kelimesini kendisi için kullanmıştır,ancak bu devletler "hakimiyet" kelimesini de aynı anlamda kullanmaktadırlar.
Allah korusun.

Peki bunu kabul etmeyen ve gücü yetmeyen sorumlu olur mu ?
Elbette hayır,Allah kimseye kaldıramacağı yükü yüklemez.rabbimiz bizim mücadelemizi görecektir.yeter ki herşeyimizle İslamı her yerde yaşamaya gayret edelim sadece islamı camide yaşamayalım; ekonomide,ticarette,siyasette, ailede,heryerde Allah'ın rızasını kazanmaya çalışalım.biz seferden sorumluyuz,zafer Allah'tandır.

girizgah

sivri
"Giriş" anlamına gelen bir sözcüktür ve genellikle bir yazı, rapor, kitap vb. eserin başlangıcında yer alan kısa bir metin parçasını ifade eder.

girizgah, okuyucuya eserin konusu, amaçları, kapsamı ve yöntemleri hakkında genel bir fikir verir. girizgah, metnin tamamını anlamak ve yorumlamak için önemlidir.


sünnet-i seniyye

hafiz
Peygamber'e itaat Allah'a itaattir.Kuran bize ne yapacağımızı söyler sünnet onun nasıl yapılacağını gösterir.Peygamber As Buyuruyor ki; ben nasıl namaz kılarsam sizde öyle kılın buyurmuştur. Kuranı Kerim'de şöyle buyuruyor Rabbimiz;
بِالْبَيِّنَاتِ وَالزُّبُرِۜ وَاَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ اِلَيْهِمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ
(O peygamberleri) apaçık belgeler ve kitaplarla gönderdik. İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur'an'ı indirdik.[nahl sûresi 44.ayet] bu ayeti kerime ve buna benzer birçok ayetler ,hadislerin ve sünnetin meşruluğunu bizlere açık bi şeklide göstermektedir.

mehmet akif ve abduh

hafiz
Muhammed abduh, mısırlı düşünce adamı,reformist hareketin öncülerinden birisidir.kendisi Kur'an kerimin bazı ayetlerine akli yaklaşarak kabul etmediğini,bazı ayetlere absürt yorumlar getirdiğini örnek olarak fil süresinde'ki ebabil kuşlarından bahsederken onlar kuş değil mikroptu diyerek ayetleri aklileştirdiği gereksiz yorum olarak görülmüştür.elmalılı hamdi yazır tefsirinde abduh'un bu görüşünü tabiri caizse yerden yere vurur.bunun yanında ehli sünnet ulemayı kabul etmediği, neo selefi olarak Kur'an ve sünnet çerçevesinde müslümanları yeniden birleştirmek niyeti olduğunu söyler ama sürekli mucize olan ayetleri absürt bi şekilde yorumlar.ümmetin 1400 senelik ilmi mirasını redderek reddi miras yapar.güya ümmetin birliğini sağlamak olduğunu söyler.

tabi bazı söylemleri osmanlı Türkiyesinde de kabul edilmiştir bazı fikir adamlarının sevdalısı olduğunu görebiliriz.
Osmanlı Türkiyesi'nde Mehmed Âkif başta olmak üzere Sırât-ı Müstakîm ve Sebîlürreşâd çevresinde yer alan İslâmcı ekolün yanı sıra Ziya Gökalp ve İslâm Mecmuası etrafındaki modernistler üzerinde etkili olmuş, hatta İctihad grubundaki Abdullah Cevdet ve Celâl Nuri gibi laik Batıcı kesimler tarafından bile kendi görüşleri doğrultusunda kullanılmıştır.(dia: abduh)

Şimdi akif ersoy'un şiirlerine bakalım abduh ve afganiyi nasıl övdüğüne;
Asım isimli çok uzun bir şiirinin son kısmında diyor ki:
"Mısır'ın en muhteşem üstadı Muhammed Abduh,
Konuşurken neye dairse Cemaleddinle,
Der ki tilmizine Afganlı,
Muhammed dinle,
İnkılâb istiyorum hem çabucak,
Öne bizler düşüp İslam'ı da kaldırmazsak,
Nazariye ile bir şeyler olur zannetme,
O berahini de artık yetişir dinletme.
İnkılab istiyorum ben de, fakat Abduh gibi
İşte ilk dönem gençlik yılların akif Abdülhamid han döneminde bunları söylemiştir.

Peki akif ersoy'a bakışımız nasıl olacak çünkü o bu toprakların evladı bizim değerimiz ve bizim şairimizdir.ne kadar yanlışı da olursa olsun hatta ehli sünnette aykırı görüşü bile olsa bize aittir.
Şair Akif'i, o günün şartlarında ele almazsak haksızlık etmiş oluruz. Bugün bizim alenen gördüğümüz sonuçları o gün görememiş olmasını makul kabul etmeliyiz. Çünkü gerçekten o dönemi iyi anlamak bilmek lazım kafirlerin üstümüze her konuda geldiği bir gerçektir.Her mü'min gibi akif'te hata edebilir yapıdadır. Biz akif'in iyi güzel,doğrularını alırız gerisini kenar koyar kendisinde nasipleniriz.çünkü akif Zor zamanın zor insanlarından birisi olarak ona rahmet dilemeliyiz. Dileriz Rabbimiz bizi de onları da affeylesin.

türk'ce lugat


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir mecra ve bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin ?

üye ol