serbest piyasa

bulut bey
Bir Müslüman, serbest piyasayı savunamaz. Destekleyemez. Rıza gösteremez. Zira serbest piyasayı savunmak kapitalizmi savunmaktır. Müslüman, kapitalizmi savunursa itikadi olarak problem yaşar. İslam kapitalizmin köküne kibrit suyu çalacak kuralları ihtiva eder emreder. O yüzden islami bankacılık falan filan gibi süslü cümleler ile gavur, Müslümanı uyutur. Müslümanı sisteme zararsız halde tutmak için tedbirler alınır. Zaten ortada adam gibi Müslümanlık olmadığı için bu kolaylıkla da sağlanır. Serbest piyasa diyen adam islam'dan uzaktır. Sünnetten bihaberdir. Bu konular ne kadar gündemimizde. Sanırım hiç değil. Oysa asıl konular kanaatimce bunlardır.

iktibâs

hafiz

Sözlükte “ateşten köz almak” mânasına gelen iktibâs mecazi olarak “bilgi elde etmeye çalışmak, birinin ilminden istifade etmek” anlamında da kullanılır.

ramazan

hafiz
oruç,farsça ''ruze'' kelimesinin türkçeleşmiş şeklidir.arapça bir kelime olan ''savm ve sıyam'' bir şeyden uzak durmak,bir şeye karşı kendini tutmak ,oruç tutmak demektir.

-saim;oruç tutan demektir.
-oruç hicretin 2. yılı farz kılınmıştır.
-ilk oruç bedir savaşında tutulmuştur.
-ramazanın kelime manası sıcaklıktan gelir.
-güneşin yükselip etrafı kavurduğu zaman dilimine ''ramada'' denilir.
-günahlarımızı yok etttiği için bu aya ramazan denilmiştir.
-oruç sadece ağızla tutulan bir ibadet değildir.bütün uzuvlarla tutulan bir ibadettir.orucu göze,kalbe,zihne,kulağa, hasılı bütün organlara tutturulan bir ibadettir.

sabır

hafiz
Sabır, Başı soğan gibi acı sonu bal gibi tatlıdır.Sabretmek durup beklemek değil mücadele etmektir.hem nefse karşı hemde şeytana karşı kulluğun ispatıdır.sabır o yüzden imanın yarısıdır demiştir Peygamber Efendimiz.

kardeş katli meselesi

hafiz
Kardeş katli meselesini İslami zeminde anlatılınca bazı kimseler osmanlı düşmanlığı yapıldığını sanıyor oysa bu büyük bir yanlıştır.(hiç kimse masum değildir ne ashabı kiram nede başkaları tek masum ,Günahsız olanlar var onlarda peygamberlerdir)hatta bu meseleyi meşru göstermek için aklileştirmeyi de unutmuyorlar.olay hiçte öyle masum değil öncelikle şunu bilmemiz lazım
Osmanlılarda şer'i ilkelere ters düşmemesine rağmen teoride özen gösterilmiş olmakla beraber,şer'i ve örf'î hukukun her zaman tam bir uyum içinde, bir başka ifadeyle örfi hukuk esaslarının bütünüyle şer'î hukuk anlayışına uygun olarak tespit edildiği söylenemez.bunun çok örnekleri vardır işin ehli bilir.konumuza dönecek olursak fatih Sultan mehmed'in hazırlattığı kanunnamedeki meşhur kardeş katli maddesi ve ulâmanın fetva verdiği iddiası, bunun bariz bir örneğidir.




"Ve her kimesneye evladımdan saltanat müesser ola,karındaşların nizam-ı âlem için katletmek münasiptir.ekser ulema dahi tecviz etmiştir,anınla âmil olalar"
Şeklinde tahrîr edilen ve daha önce sasaniler ve selçuklularda da uygulanan bu katl olayını osmanlı tarihçileri "âdet-i kadîme "olarak nitelerler.

Burada bahis konusu olan katl ,islam hukukunda ki düzenlenmiş şekliyle bağy suçunun cezası olarak değil,suçu sabit olmadan önce,iktidar için rakip olabilecek hanedan üyelerini önceden bertaraf etmek suretiyle potansiyel isyanları bastırmak amaçlıdır.böyle bir uygulamayı islam hukuku(fıkhı)asla cevaz vermesi mümkün değildir.zira islam hukukçuları isyan eden yani bağy suçunun cezalandırması için ,bu suçun hakikaten sabit olmasını şart koşarlar.buna göre bâgî, belli bir bölgede silahlanıp idareyi sarsacak bir kuvvete ulaşmadığı sürece öldürülmezler.(serahsi,el -mebsut,mâverdi,İbn kudame ,el muğni)
Bağy suçu taşımayan ceza ehliyeti olmayan küçük çocuklar ve akıl sağlığı yerinde olmayanlar bile ölüm ile tecziye edilmezler.

Bu açıdan Türk hukuk tarihçisi ahmet akgündüz'ün "fiilen isyan etmese bile isyana hazırlandığı her hâlinden belli olan bir insanın,amme maslahatı ve âlemin nizamı düşünülerek ta'zir yoluyla idam edilebileceklerini, hanefi hukukçuların çoğunluğu kabul etmektedir." İfadesi mesnede muhtaç bir tespittir.


zira hanefilerin klasik fakihleri, böyle bir suç tasavvuru cezalandırmamışlar ,ancak fiilen teşekkür etmesi halinde bağy suçunun cezaî değerlendirmeye almışlardır.
Nitekim mezhebin kurucu ebû hanife, isyan etme fiili açıkça ortaya çıkmayan ve isyana kesin bir biçimde azmetmeyen kişilerin,devlet tarafından öldürülmeyeceğini söylemektedir.(serahsî, el mebsût, 10/125)


Bu gerçeğe rağmen "ekser ulemâ dahi tecviz etmiştir"şeklinde sûri bir meşruiyet İfadesine yer verilmiştir.artık kanunname böyle buyurduğuna göre ve sultanın sözü de sözlerin sultanı (kelâmü'l- mülük mülükü'l -kelâm)olduğuna göre, bağy ahkâmı da bununla uyumlu bir değişim geçirmiştir.

Kemalüddîn İbrahim b.bahşî'nin (1567)yazıp şeyhülislam mehmet arif efendi(1858) tarafından ilave ile tercüme edilen es -siyâsetü'ş - şer'iyye'nin şu tespiti ilginçtir.normal bağy suçunun cevazını verdikten sonra suçu olmayanında katlinin cevazınıda şu şekilde dile getiriyor;
"Zira vukuûndan önce def-i fesada,vukuûndan sonra ref'inden daha kolay olduğu müsellemdir."diyerek cevazlığına işaret ediyor.

Maliki hukukçu ibn ferhûn'un(1397) dediği gibi ;siyaset konusunda, anlayışların saptığı ve ayakların tökezlediği etraflı bir konudur.ihmal edilmesi,hakların kaybolmasına ve hadlerin uygulanamaz hâle gelip bozguncularla zorbaların cesaretlenmesine sebep olurken,bu konuda fazla ileriye gitmek de tüyler ürperten zulümlerin işlenmesine, kanların dökülmesine ve malların haksız yollarla ele geçirilmesine yol açar"(tebsiratü'l -hükkâm,2/115)

مِنْ اَجْلِ ذٰلِكَۚۛ كَتَبْنَا عَلٰى بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اَنَّهُ مَنْ قَتَلَ نَفْساً بِغَيْرِ نَفْسٍ اَوْ فَسَادٍ فِي الْاَرْضِ فَكَاَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَم۪يـعاًۜ وَمَنْ اَحْيَاهَا فَكَاَنَّمَٓا اَحْيَا النَّاسَ جَم۪يعاًۜ وَلَقَدْ جَٓاءَتْهُمْ رُسُلُنَا بِالْبَيِّنَاتِۘ ثُمَّ اِنَّ كَث۪يراً مِنْهُمْ بَعْدَ ذٰلِكَ فِي الْاَرْضِ لَمُسْرِفُونَ

Bundan dolayı İsrailoğullarına (Kitapta) şunu yazdık: "Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa sanki bütün insanları yaşatmıştır. Andolsun ki, onlara resûllerimiz apaçık deliller (mucize ve âyetler) getirdiler. Ama onlardan birçoğu bundan sonra da (hâlâ) yeryüzünde aşırı gitmektedir.(maide 32 .ayet)

adsense

mad
AdSense, Google tarafından sunulan bir reklam yayınlama programıdır. İnternet siteleri sahipleri ve youtube kanalları, AdSense'e kaydolarak sitelerinde Google reklamlarını yayınlayabilirler. Bu reklamlar, sitenin içeriğine uygun şekilde otomatik olarak belirlenir ve ziyaretçilerin tıkladığı veya görüntülediği her reklam için sitenin sahibi para kazanır.

esbab-ı mucibe

mad
Arapça kökenli bir terimdir ve "sebeplerin sebebi" anlamına gelir. Bu terim, bir olayın veya sonucun gerçekleşmesine neden olan nedenlerin tamamını ifade etmek için kullanılır. Esbab-ı mucibe, belirli bir olayın gerçekleşmesinde etkili olan tüm faktörlerin toplamıdır.

Örneğin, bir trafik kazası meydana geldiğinde, bu kazaya neden olan faktörler esbab-ı mucibe olarak adlandırılabilir. Bu faktörler arasında, sürücülerin hataları, hava koşulları, araçların teknik sorunları, yoldaki trafik işaretleri ve diğer pek çok etken yer alabilir.

Esbab-ı mucibe terimi, farklı alanlarda da kullanılabilmektedir. Örneğin, bir hastalığın ortaya çıkmasında etkili olan faktörler de esbab-ı mucibe olarak adlandırılabilir. Bu faktörler arasında, genetik faktörler, çevresel etkenler, beslenme alışkanlıkları, yaşam tarzı ve diğer pek çok faktör yer alabilir.

Sonuç olarak, esbab-ı mucibe terimi, bir sonucun gerçekleşmesinde etkili olan tüm faktörleri ifade etmek için kullanılan bir terimdir. Bu terim, birçok farklı alanda kullanılabilir ve bir olayın gerçekleşmesindeki nedenleri anlamak için önemli bir kavramdır.

seyyid kutub

hafiz
Seyyid kutubun tefsirini bazı kimseler roman gibi diyorlar acaba onu diyen kişiler kaçta tefsir okudu sormak lazım.seyyid kutubun tefsiri razi'nin, alûsi'nin,elmalılın tefsiri gibi değildir.onlarda olmayan Seyyid kutub'da var Seyyid kutubda olmayan ise onlarda var böyle bakmak lazım tefsirlere. Seyyid kutub bir dava adamı razi'nin girdiği konulara girmez mesela razi cin maddesini öyle anlatır ki konuyu neydi nereye geldi dersiniz öyle genişçe anlatmıştır.hatta eski alimler razi için razi' nin tefsirinde tefsirden başka herşey var demişlerdir.seyyid kutub ta bu tarz ilmi şeyleri görmeyenler ilmi olarak ele almazlar ,ama bunda da edebi bir ilmi anlatım vardır.kuran ilimleri çok fazladır. Tevhid ,cihat ayetlerini iyi anlamış hareket metodu ile güzel açıklamıştır bu inkar edilemez davanın ne olduğunu nasıl olması gerektiğini aynı şekilde tefsirinde görebiliriz.her tefsir alimi dönemin sıkıntılarını ve sorunlarını kitaplarında yazmışlardır.bugün insanlar tevhidin ne olduğunu imanın cihadın ne olduğunu bilmiyor.o da tefsirinde bu konulara ağırlık vermiştir.bu tefsir de ilmi tefsirlerden sayılır.elbette tefsir'inde yanlışlar vardır bunu alimlerimiz söylemiştir. Tefsirler bizlere milli şuur değil Rabbimizin ne dediğini anlamamıza yardımcı olur.kur'anı hâkimi farklı pencerelerden bakmamızı sağlar. Mesela ben taberi tefsirini okudum,ilmim ve imanım arttı hamd olsun şimdi milli şuur oluşmadı diye okumayım mı böyle şey olabilir mi ?
Milli şuurumuzu geliştirmek için Türk şairlerin şiirleri ve eski Türk devletinin büyük saygı duyduğumuz kişilerin hayatları ile oluşur. bunun yanında bunu söylemek durumdayım seyyid kutub bu yazdıklarından dolayı idam edildi insan biraz edepli olur. Hadi âlimliğine saygı duymuyorsunuz bari şehitliğine saygı duyun.



Seyyid kutubu kim sevmez?
Seyyid kutubun idam edilme gerekçesinin konuşulduğu mahkemede rab,ibadet, ilah, konularını ,zihin karıştıracak şekilde gündeme getirdiği için itham ve idam edilmiştir.abdul nasıra karşı olduğu için kötü insan olmuştur. Suudi arabistanın seyyid kutubu ve içinde yetiştiği ihvanı müslimi kötü,zararlı bela,gösterme nedeni de Amerikan'ın İngiltere nin kısaca batının dalaletlerine karşı bir uyanış simgesi haline geldiği için düşman gibi gösterilmiştir. Seyyid kutubun idam serüveni resmi kayıtlarda olan birisidir.abdul nasıra küçük bir not yaz "devletten abdul nasırdan özür diliyorum"de bu idam bitsin. Cevabı ise ben namazda şehadet parmağımı kelime i şehadet için kaldırıyorum bir münafık için özür dilemem bu parmak o kalemi tutmaz diyerek karşı gelmiş ve bu basireti göstermiştir.böyle bir insanı Allah'tan korkun takvalı olun dediği halde iktidarların hatalarını sahiplenmekte beis görmeyenlerin Seyyid kutubu sevmeleri mümkün değildir.bütün hatalarına rağmen Seyyid Kutub bu ümmetin çocuğudur.ve kelime-i şehadet getirdiği tutanaklarda resmi olarak kayıtlıdır ve şehittir.siyasetten ekonomiye kadar yanlış işlere bulaşmışların hakkın konuşulacağı yerde susmayı bir maharet görenlerin Seyyid kutubu sevmesi mümkün değildir.

yunus emrenin hallacı mansur sevdası

hafiz
Hulül ve tenasüh inancına sahip olan Hallac-ı Mansur hakkında, Ebu Abdurrahman es-Sülemi, Tabakat-ı Sufiye'de; Hallac-ı şeyhlerinin çoğunluğunun yoldan çıkmış biri olarak gördüklerini ifade ederken, Kuşeyri onu, tarikat şeyhleri arasında zikretmez. Cüneyd-i Bağdadi onu divanından kovmuştur. İbn Teymiye ise, Hallac'ı hiçbir âlim ve şeyhin hayırla yâd etmediğini ifade ederek onu tekfir ederken, İbn Hacer, zındık olarak öldürüldüğünü söyler. İbn Kesir ise, onu Mekke putperestlerine benzetir.

Hallac, Karmatilerin casusu olduğundan 9 yıl hapsedilir. Suçu ispatlandığı için o dönemin ünlü uleması tarafından idam fetvası verilir. Tövbeye davet edilirse de tövbeye icabet etmez… Casusluğundan dolayı idam edildikten sonra onun çevresindekiler, onu düşünce kahramanı göstermek için “Ene'l-Hak” sözünden dolayı idam edildiğini etrafa yayarlar…

Yunus Emre, Hallac-ı Mansur hayranıdır… Hayranlığını şu dizelerde ifade etmiş ve onunla “Ene'l-Hak” (Ben Allah'ım) düşüncesinde hem fikir olduğunu dile getirmiştir…

254 “Mansurlayın dara beni ayan göster onda seni
Kurban kılayın bu canı ışka munkir olmayanın”

287 “Mansur var oldum bu gün berdar iden gelsun beru
İnni enallah okudum inkar iden gelsun beru

Mansurdum ben ol zaman us yine geldum bunda ben
Yak külumi savur yile ben enel hak didum ahi”

200 “Hallac-ı Mansur ile dara asılan benim”

217 “Mansur eydur Enel Hak dir suretiyim o da yok
Dinuz dara gelsunler ben darı kurup geldum”
Tabi bu tür şathiyeleri[şathiye yalpalamak sınırı aşmak ,şeriata aykırı sözler manasına gelir]tevil eden alimler olduğu gibi kabul etmeyen alimlerde vardır. geneli kabul etmezler.nitekim imam-ı rabbani gibi büyük bir mutasavvuf bu sözler kendilerini bağlar diyerek yolun Şeriat yolu olduğunu söylemiştir.

mazhariyet

sivri
"lütuf", "iyilik" veya "nimet" anlamına gelir. Bu kelime, özellikle tasavvuf literatüründe sıkça kullanılır ve Allah'ın lütfu ve inayetiyle bir kişinin aydınlanması veya arınması anlamında kullanılır. Mazhariyet, manevi bir kavramdır ve bir kişinin Allah'ın lütfu ile nurlandığı veya ruhani bir yükseliş yaşadığı anlamına gelir.

seo

mad
seo, bir web sitesinin arama motorları tarafından daha iyi anlaşılmasına ve sıralamada daha yüksek bir konuma sahip olmasına yardımcı olmaktadır. Bu da, web sitesinin organik trafik hacmini artırarak daha fazla potansiyel müşteriye ulaşmasını sağlayabilir. Ancak, SEO'nun sonuçları genellikle uzun vadede ortaya çıkar ve sürekli bir çalışma gerektirir.

sünnet-i seniyye

hafiz
Peygamber'e itaat Allah'a itaattir.Kuran bize ne yapacağımızı söyler sünnet onun nasıl yapılacağını gösterir.Peygamber As Buyuruyor ki; ben nasıl namaz kılarsam sizde öyle kılın buyurmuştur. Kuranı Kerim'de şöyle buyuruyor Rabbimiz;
بِالْبَيِّنَاتِ وَالزُّبُرِۜ وَاَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ اِلَيْهِمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ
(O peygamberleri) apaçık belgeler ve kitaplarla gönderdik. İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur'an'ı indirdik.[nahl sûresi 44.ayet] bu ayeti kerime ve buna benzer birçok ayetler ,hadislerin ve sünnetin meşruluğunu bizlere açık bi şeklide göstermektedir.

kırat

bulut bey
Çok hoş bir kelimedir pek severim. Bir dostu sever gibi severim bu kelimeyi. Pekçok manayı ihtiva eder bünyesinde. Senin kıratın ne ki sorusu mesela pek manidar bir sorudur. Yani çapın ne, sen kimsin ki anlamında. "Sen falanca işi yapacak kıratta adam mısın".
Sözlük anlamı teşmil. Değer, seviye, nitelik, vasıf: Bu şehirde yaratmış olduğu güzelliklerin en yüksek bir kıratta olduğunu söylemek lâzımdır (Yahyâ Kemal). http://lugatim.com/s/K%C4%B1rat

hırka

hafiz
bilindiği üzere tarikat adabında hırka giymek vardır.hırka giymenin veya giydirmenin kaynaklarımızda bazı rivayetler kaynak olarak alınmıştır.peygamber efendimizin enes b.malik,ka'b b. züheyr gibi sahabelerine hediye olarak hırka giydirmesi ve ehl'i beyt'ini abası altına alarak dua etmesi gibi rivayetleri delil teşkil ettiğini söylerler.

peki manası nedir?
dervişe şeyh tarafından hırka giydirilmesi,yolun manevi hallerinin kendisine emanet edildiğini sembolize eder.

mutasavvıflar hırkanın manevi tesiri üzerinde durmakla birlikte müridin yani talebenin diyelim güzel ahlak uğrunda çaba göstermeksizin,takva elbisesini giymeksizin hırka ile bir yere ulaşamayacaklarını ayrıca dile getirmişlerdir.yunus emre bunu şiirinde şöyle dile getirir;
Dervişlik dedikleri
Hırka ile taç değil
Gönlün derviş eyleyen
Hırkaya muhtaç değil

hırkanın derin bir manasını bir eserde okumuştum gerçekten hoşuma gitti
''hırka'' kelimesini oluşturan ''ha'' harfi haşyete, ''ra'' kelimesini rızaya, ''kaf'' kelimesini nefsi kahretmeye, sembolize eder.

bayram

bulut bey
Mü'mine sevinç, kafire gam günü.

Birileri ramazan bayramını idrak ediyor. Birileri de paskalya bayramını idrak ediyor. Bazı siyasiler paskalya bayramını kutlamak için adeta birbiriyle yarışıyor. Ne diyor ayeti kerimede "Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur. Şüphesiz Allah, zalim kavmi doğru yola iletmez."

Biz Müslümanız ve de sadece müslüman bayramını idrak ederiz. Gavurların bayram diye addettikleri bazı günleri birileri pek ciddiye alıyor olabilir. Biz kendimizi ciddiye aldığımız için ve Müslümanın her koşulda kafirden üstün olduğunu bildiğimiz için sadece kendi bayramımızı biliyoruz ve de gavurların bayramını kutlamıyoruz.

namus ve cesaret

bulut bey
Namus kelimesi herkesçe malum olduğu üzere iffet, onur, şeref, haysiyet, dürüstlük, doğruluk, güvenilirlik anlamlarını ihtiva eden bir kavram.

Cesaret ise yine herkesçe bilindiği üzere yüreklilik, babayiğitlik, korkusuzluk, cesurluk, şecaat anlamlarını ihtiva eden bir kelime.

Namus ve cesaret aslında birbirini tamamlayan unsurlar. Veya öyle olması beklenir. Meşhur bir söz var. "bu memlekette namuslu kişiler namussuzlar kadar cesur olmadıkça hiçbir şey düzelmez". Evet bu çok anlamlı bir söz. Gayet manidar. Bunun üzerine ciltler dolusu kitap yazılabilir. Muhtelif araştırmalar, incelemeler yapılabilir. akademik tezler yazılabilir. Hatta belgeseller filmler dahi çekilebilir. Bu bir meseledir. Çok ciddi bir meseledir. Bu sözü bir ve birden çok kişi söylemiş. Ve bunun bir karşılığı var.

Acaba Türkiye'de bir namuslular hareketi hiç neşvü nema buldu mu. Bu fikre sıcak bakan oldu mu. Bunu zikredene hiç rast gelindi mi. Bunu iyice düşünmekte fayda var.

Yukarıda atıfta bulunduğumuz söze cemil meriç bir ekleme yapmış. "Bu memlekette sağcı-solcu, ilerici-gerici yoktur, namuslu ve namussuzlar vardır".

Demek ki Namuslu ve namussuz ayrımı çok mühim bir yer teşkil etmeli hayatımızda. Yani bir iş yapacağı zaman adam "bu namusa sığar mı" sorusunu kendisine yöneltmeli. Veya bir tercih yaparken "bu benim namusuma bir halel getirir mi" diye düşünmeli. Başka neyi düşünmeli. Namuslular nasıl cesur olur. Bir de bunu düşünmeli.

nebi ve resul

kendi halinde biri
Nebi: kendisine , melek tarafından vahy veya kalbine ilham olunan, ya da , salih rü'ya ile uyarilan zat demektir.

Resul: Nübüvvet vahy'inin fevkında özel bir vahy ile üstün kılınmış olan ve kendisine cebrail aleyhisselamın , Allah tarafından özel olarak indirdiği kitab ile vahy etmiş olduğu, yüce allah'ın hükümlerinin, halka, tebliğ etmek üzere gönderdiği kamil insan demektir.

“ Her resul nebi'dir; fakat, her nebi , resul değildir. “

türk'ce lugat


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir mecra ve bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin ?

üye ol