küfür

partizan
küfür demek öncelikle ''kafir'' , ''imansız'' , Allah'ı kitabı tanımayan anlamında kullanılan dini bir kavramdır.

Al-i İmran Suresi, 176. ayet: Küfürde 'büyük çaba harcayanlar' seni üzmesin. Çünkü onlar, Allah'a hiçbir şeyle zarar veremezler. Allah, onları ahirette pay sahibi kılmamayı ister. Onlar için büyük bir azap vardır.

maarif

bulut bey
(bkz: Milli eğitim bakanlığı) yerine maarif ifadesini kullansak. Hatta bakanlık yerine nazırlık yahut nezaret ifadesini tercih ederim. Yani maarif nezareti yahut maarif nazırlığı. Bakan değil nazır. Bakanlık değil nezaret gibi. Hem estetik hem de yapılan işin öyle eften püften bir iş olmadığını çok daha iyi yansıtan ibareler.

milli görüş

bulut bey
necmettin erbakan ve arkadaşları tarafından Türkiye'de başlatılan siyasal islam'ın adlandırmalarından biri. ideolojilerine milli görüş, kendilerine ise milli görüşçü diyorlar. bir başka deyişle milli görüş türkiye'de siyasal islam'ın neşvü nema bulduğu siyasi hareket de diyebiliriz. esasen mısır ve bazı arap ülkelerindeki ihvan (müslüman kardeşler) ideolojisinin türkiye'ye çaktırılması gibi anlaşılabilir. elbette nüanslar var. ideolojik tarafı bu.

dönemin siyasal pratikleri açısından baktığımızda ise türkiye genel seçimleri karşımıza çıkar. 1973 genel seçimlerine gidilirken süleyman demirel'in başını çektiği adalet partisi'nin seçimleri kazanması hatta oy oranının %45-50 bandında olması beklenirken, chp'nin ikinci parti olarak çıkması da beklenen sonuçlar arasındaydı. kimi millet düşmanları ise adalet partisi'nin tıpkı demokrat parti gibi bir rüzgar estirme ihtimali yahut bu konsolide gücün milli bir inisiyatife, millet hayatı için olumlu bir temayüle dönüşmesi riskini görüyorlar. bunların isimleri cisimleri meraklıları tarafından gayet iyi bilinir. bilmeyen arkadaşların araştırmasını istirham ederek devam ediyorum. bu ismi lazım olmayan millet hasımları necmettin erbakan'ı isviçre'den türkiye'ye getirip milli selamet partisini kurdururlar. seçim sonucunda adalet partisi'nin oyları tam da milli selamet'i kurduran zevatın istediği şekilde bölünmüş, adalet partisi %29'da kalmış, buna karşılık bülent ecevit'in başını çektiği CHP %33 oy alarak sandıktan 1. parti olarak çıkmış, necmettin erbakan'ın kuruluşunda yer aldığı fakat resmen bilahare katıldığı süleyman arif emre'nin genel başkan gözüktüğü milli selamet partisi ise %11,80 oy alarak meclise 48 milletvekili ile girmiş. sonra ne yapıyor. gidiyor chp ile koalisyon yapıyor. ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. millet hasımları istedikleri sonuçları almışlar, milli inisiyatife en ufak bir ihtimal bırakmamak adına siyasal islam'ı türkiye'ye sokmuşlar, milli görüşü Türkiye'nin başına bela etmişlerdir. evet bu hazindir ve de çok talihsiz bir siyasi hadisedir. tabi ki müslümanlığını ciddiye alan insanlar için bu böyledir.

necmettin erbakan'ın sağlığında bu cenahın çok sayıda partisi kapatıldı. son olarak kurdukları parti saadet partisi. bir önceki fazilet partisi idi. ak parti ise fazilet partisinden kopan ''yenilikçiler'' olarak tabir edilen grup tarafından kurulan bir siyasi parti. yani her ne kadar recep tayyip erdoğan tarafından ak parti kuruluş aşamasında ''ben milli görüş gömleğimi çıkardım'' ''ben muhafakazar demokratım'' (yani şeriatçı - islamcı filan değilim bıraktım artık bu işleri anlamında) demeçler verilmişse de ak parti'nin de milli görüş'ün içerisinde yer aldığını söyleyebiliriz. karşımızda böyşe bir vakıa var ve türkiye'nin son 30-40 belki de 50 yılına damga vuran bir cereyan. bu halen de değişik isim ve söylemler altında devam etmektedir. yıl olmuş 2023. türkiye bir adım ileri gidemediği için ''necmettin erbakan hocamız derdi ki'' cümleleri ile başlayan zırvalıkları hala daha işitiyoruz. aklı başında bir türk'ü incitmesi gereken bir durum bu.

nedir milli görüş. baştan aşağı sığlıktır. baştan itibaren islam'ın laçkalaştırılması, Türkiye'de islami iddiaların içinin boşaltılması, bu iddiaların ciddiyetinin ortadan kaldırılması, müslümanlığını ciddiye alan ana omurga (iç anadolu kesimi) imkanlarının heba ettirilmesi, bu kesim içerisinde aklı bir şeylere erecek adamların çıkmaması ve sair buna benzer birçok olumsuzlukları temin etme amacıyla ihdas edilmiş bir organizasyon. örnekleri saymakla tükenmez. deniz fenerinden tutun, anadolu'da gariban göçmen işçilerinin (almanya'da ve diğer avrupa ülkelerinde çalışan gurbetçi işçilerimizin) paralarının çarpılması suretiyle kurulan ve milletin parasının hortumlandığı holdinglerden çıkın. kanal 7'den girin, islami bankacılıktan çıkın. ''bize oy vermeyen patates dinindendir'' gafından tutun da ''saadet vakti geldi'' laçkalığından çıkın. daha çok. hem de pekçok. kalitesizlik, çapsızlık, art niyet. hepsi var. hepsini bulabilirsiniz.

işte bugünlerde oğlu devam ettirmeye çalışıyor bir şeyleri. fatih erbakan. partisinin adı yeniden refah partisi. ak parti ile ittifak için görüşüyorlardı. çıktı ne dedi. ''efendim biz kendimiz gireceğiz, parti teşkilatımızın %60'ı ittifakı istemiyor, seçmenimiz istemiyor'' falan filan buna benzer daha bir dünya laf söyledi. 60 bin adamı cumhurbaşkanlığı adaylığı için imzaya gönderdi. sonra ne oldu. 2 gün sonra ''biz anlaştık'' dedi. eline almış bir kağıt parçası, mutabakat metni imzaladık diyor. senin karşındaki adamlar imza filan dinler mi. sen milletle alay mı ediyorsun. evet alay ediyor. niye babası da öyleydi çünkü. milletle çok alay etti zamanında. bunların siyasetinde bu var. milletle alay etmek. milleti adam yerine koymamak. ne demektir 60 bin adamı imzaya gönderip sonra çekilmek. şartları varmış da bir kısmı kabul görmüş de falan da filan da. hep ne diyoruz. müslüman akıllı olmak zorundadır. bu adamların peşinden giderseniz bunlar da size bu muameleleri yapar. biraz ciddiyet biraz agahlık.

söylemlere eylemlere bakıyoruz. tamamen bir boşluk. istiklal harbinden bahsetmez, istiklal marşından bahsetmez. kardeşim siz türk değil misiniz. sizin istiklal harbi ile istiklal marşı ile sorununuz mu var. hala aynı kafa. işte en son şu fatih erbakan isimli zatın açıklamalarına bakıyoruz. adamların ağzından türk ifadesi çıkmıyor. istiklal harbine istiklal marşına en ufak bir atıf yok. ne diyor d-8. d-60. yahu senin o islam birliği kuracağım dediğin ülkelerin başındaki zevatın tamamı türk düşmanı. dahası abd yardakçısı. sen türk düşmanları ile ne kuracaksın. bunlar bizim dengimiz adamlar mı da sen bunları ciddiye alıyorsun. babası da böyleydi. libya'ya gidip türkiye'yi rezil etmişti. türkiye nerede libya nerede. mukayese edilmez. ama bunlarda bu bilinç yok, yahut kasıtlı yapıyorlar.

ötekine ne demeli. saadet partisi. temel karamollaoğlu. size mi kaldı kemal kılıçdaroğlu'nu cumhurbaşkanı adayı yapmak. neden chp'ye payanda oldunuz siz. ne çıkarınız var. neden hiçbir islami iddiayı dile getirmezsiniz de yarım ağızla istanbul sözleşmesi falan diye milleti avutmaya kalkışırsınız. bugün hdp ve sair bir dünya parti türkiye aleyhine bütün iddia ve tezlerini ısrarla öne sürebilir iken siz neden dirayetli bir tutum sergileyemiyorsunuz. cevabı çok açık. çünkü amacınız o değil. baştan beri de değildi. bugün kemal kılıçdaroğlu için uğraşıyorlar. bir önceki seçimde de abdullah gül için uğraştılar, onu aday yapmak için. çok normal. ismet bey'in bir kitabında okumuştum. 2007 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olan abdullah gül'ün kazanması için necmettin erbakan dua ediyormuş. bunlar böyle. bunların hepsi böyle. hepsi birbirinin devamı. o yüzden bir adam ''efendim necmettin erbakan ne büyük adamdı'' diyorsa bu adam hiçbir şeyden anlamayan, hiçbir şeyi anlamamak için özel gayret sarf eden, kıymetini yükseltmek için en ufak bir talebi olmayan ve islami iddiası olmayan bir adamdır. 50 yıllık milli görüş tarihi gören müslüman gözler için açık delillerle doludur. fakat fikir de nasip meselesidir. bir şeyleri anlamak veya anlamaya gayret göstermek, kendi değerini yükseltmek veya yükseltmek için gayret göstermek de bir nasip işidir. Allah kimine nasip eder kimine etmez. biz müslümanlığımızı ciddiye alıyorsak ve değerimizi yükseltmek istiyorsak bazı şeyleri anlamamız lazım. çapımızı yükseltmemiz lazım.

müslümanın şahsiyeti

hafiz
günümüzde müslüman şahsiyeti ile islam'ın ilk döneminde ki müslüman şahsiyeti arasında büyük ölçüde farklı ve uzaklaştığımızı düşünüyorum.o şahsiyet sahipleri ,hayatın her alanında islam'ın canlı örnekleriydi.
şahsiyet akıl,ruh,iman ile oluşur.abdullah ibn mesud boyu kısa bir sahabi idi ama o imanıyla oluşturduğu şahsiyeti ile kafirlerin bulunduğu kabe'ye gidip açık bi şekilde korkmadan imanın kendisine verdiği güçle tüm zerresiyle rahman süresi okuyorak açıkca kafirlerden korkmadığını dile getirmiş.o yüzden şahsiyet sahibi olan mehmet akif ersoy'un korkma diye başlayan istiklal marşı'nı yazarken nereden ilham aldığını açıkca görebiliriz.korkma demek ''üzülme ! allah bizimle beraberdir'' demektir.işte ecdadımız bu ruhla bu inançla şahsiyetini ortaya koymuştur.
müslüman önce düşünce sistemini islamileştirmesi gerekir.hayatın manasını ve hayat içindeki görevini kulluğunu idrak ederek kamil manada o zaman müslüman olur.
peki ne oldu da bizim şahsiyetimiz zayıfladı neden günümüzde bunu kaybettik elbette bunun bir takım sebepleri vardır ;
1- allah korkusunun zayıflaması;
''kul,sakıncalı olana düşme korkusuyla,sakıncalı olmayanı da terketmedikçe müttakilerden sayılmaz'' buyuruyor peygamber efendimiz sav.
2-ahiretlik işleri ertelemek dünya'ya aşırı bağlanmak;
ilk müslümanları değerli kılan kahraman ve büyük insan yapan şey dünyada dinlenen bir yolcu misali düşünerek ona göre hareket etmeleridir.''dünya onların ahiret bizim olsun ey ömer istemez misin ? peygamber efendimizin sözü ne kadar da güzeldir değil mi ?
3-rızık konusu ;
rızık korkusu kula kulluk yaptırır allah korusun.böyle davranan nasıl şahsiyetli olur ki düşünmek lazım.
4-eğitimin bozulması.(yazar: bulut bey))









zorla ve de kahırla oy vermek

bulut bey
İyi parti bünyesinde siyaset yapan bir milletvekili var. Yavuz ağıralioğlu. Aykırı bir ağabeyimiz. Zamanında Muhsin yazıcıoğlu ile yol yürümüş. Sırf bunun hatrına kendisine bir şey söylemiyorum. Bu söz ona ait.
Efendim millet kahırla oy verecek. Elhak doğru. Milletin büyük bir çoğunluğu kahırla oy veriyor. Zorla oy veriyor. Bu sadece altılı masa isimli ittifak için değil diğer ittifaklar için de böyle. Millet zorla, kahırla, saya söve oy veriyor. "ne yapalım başka seçenek yok" diye rey veriyor.

O zaman bu nasıl demokrasi. Bu nasıl seçim. Bu nasıl halkın iradesi. Ya da güncel ifade ile nasıl milli irade. Adam sayarak söverek kahrederek rey veriyorsa, buna mecbur bırakılıyorsa bu nasıl bir sistemdir. Türkiye'de demokrasi var mıdır yok mudur. Acaba Türkiye'de oligarşi olmasın. Oligarşiyi demokrasi diye yutturuyor olmasınlar.

Birileri milleti zorla baskıyla bir yere itiyor. Millet de kahrederek yapıyor. Öyle mi. Yapmayın kardeşim. Zorla ve de kahırla rey verecekseniz vermeyin. Sizi bazıları sadece bir istatistik olarak görüyorsa, sizin iradenizi yok sayıyorsa, sizi reaya hatta daha da ötesi parya görüyorsa siz de biraz kendinizi ciddiye alıyorsanız "ben beni ciddiye almayan bu sisteme şöyle veya böyle rey vermeyeceğim" diyin. Neden kahrederek filan kendinize eziyet ediyorsunuz. Yazık değil mi.

kur'anı güzel okuma yarışması

bulut bey
Şimdilerde bir kısım zatı muhteremin yaptığı utanç verici program. Bu program ortada bir türk gücünün olmadığının açık ispatı. Adamlar popstar gibi yarışma yapıyor kur'an adı altında. Hem de trt'de.

Millet birçok şeyi umursamıyor. Gözünün önünde yaşananlara çıt yok. Bu programı kimler ne için nasıl tertipliyor. Niçin bir kısım zevat Müslümanlarla dalga geçme işini bu kadar kolay yapabiliyor.

Allah akıl fikir basiret feraset versin.

iftar

hafiz
orucu açmak,oruçluya orucunu açtırmak,genel olarak oruçlu kimsenin vakti gelince usulüne uygun biçimde orucunu açması anlamında kullanılır.

peygamber efendimiz oruçlunun iftar vakti girdikten sonra ecele etmesini ve orucunu hurma veya tatlı bir şeyle ya da su ile açmalarını tavsiye etmiştir.(buhari,ebu davud)

oruç açarken dua etmek sünnettir.
peygamber efendimiz iftar anında yapılan duaların kabul edileceğini müjdelemiş ve kendisi de yapmıştır.
''allah'ım senin rızan için oruç tuttuk,senin verdiğin rızıkla orucumuzu açıyoruz,bizden kabul buyur;çünkü sen her şeyi işiten ve bilensin'' şeklinde dua etmiştir.

tasavvuf

hafiz
İslam'ın irfan ve ahlaki boyutunu ifade eden tasavvuf, herşeyden önce başta ülkemizde olmak üzere islam dünyasını olumlu yönden etkilemiş ve nice kafirler Müslüman olmuşlardı.eğer tasavvuf ehil kişiler tarafından temsil edildiği sürece bu muhteşem güzel gelenek devam edecektir.tabi ne kadar kuran ve sünnete ters davranıp sapıtanlar olmuşsa zamanında olduğu gibi günümüzde de bunlara karşı hakiki gerçek Sufi ehilleri bu sapıtanlarla mücadele etmektedir.
Tasavvuf,dünya ile ilgili şeylerden azla yetinmeyi,tümüyle Allah'a yönelme, dünyevi arzulara karşı sabretme,kalbi temizleme ve Allah'a daima yönelmek onu daima zikretmek ve şeriata tabi olma gibi özellikler üzerine kurulu bir hâl ve ilimdir.bu ilim dalı ve hal ilmi kuran ve sünnete
baktığımız zaman sabır ,Şükür tevekkül,Allah'a bağlılık rıza ,tevbe dünya bağlanmamak gibi kavramları rahatca görebiliriz. Tasavvuf ilminin sistemeşmesi ve bir ilim dalı olarak ortaya çıkması 9. Asırdan itibaren İslami ilimler arasında yer almaya başlamıştır.
İlk sûfi müellifler tasavvufu hiçbir şekilde Kur'an ve sünnetten ayrı ve bağımsız görmemişlerdir.mesela serrâc,kuşeyri,hücrîvî,gazali ilk müellifler bu ilmi ehli sünnet anlayışına uygunluğunu göstermeyi amaç edinmişlerdir.
Cüneyd bağdadi tasavvuf nedir sorusuna "bizim bu ilmimiz Kur'an ve sünnet'le sınırlıdır" demiştir.
Yine tasavvuf'un Kur'an ve sünnet temelli olduğu tarikatlar dönenimde de devam ettiğini biliyoruz.başka bi yazımızda da kısaca tarikatların oluşum sürecinden bahsederiz.çünkü bu bir ilimdir bir kaç kelamla bitmez.

gâzî

hafiz
din uğruna savaşan,mücahit anlamına gelen gazi,özellikle türklerde savaşta başarı kazanan kumandanlara,hatta hükümdarlara şeref unvanı olarak kullanılır.peygamber efendimizin pek çok hadislerinde gazi ve çoğulu guzat kelimeleri ,allah yolunda savaşanlar anlamında kullanılmaktadır.peygamber efendimiz'in hadislerinde allah yolunda savaşanların övmesi,şehitlik ve gazilik hakkındaki müjde ve haberleri sebebiyle türk kültüründe,"ölürsem şehit,kalırsam gazi ''tabiri ortaya çıkmıştır.

zulümat

sivri
"karanlık", "ışıksızlık" veya "gölgelik" anlamlarına gelir. Bu kelime genellikle fiziksel karanlık anlamında kullanılır, ancak aynı zamanda metaforik anlamlarda da kullanılabilir. Örneğin, "zulümatlı bir dönem" veya "zulümatlı bir gün" gibi ifadeler, zorlu ve karanlık bir dönem veya zaman dilimini ifade etmek için kullanılabilir. Ayrıca, "zulümatlı bir kişi" gibi ifadeler de kullanılabilir ve bu, bir kişinin kalbinin karanlık, kötü niyetli veya negatif düşüncelerle dolu olduğunu ifade edebilir.

istanbul depremi

bulut bey
Deprem konusunda uzman olduğu söylenen bazı insanlar istanbul'da en az 7 büyüklüğünde deprem olacağını, bu depremin elinin kulağında olduğunu muhtelif tv programlarında zikrediyor. Konuyla ilgili bir hayli ve sistematik olduğu anlaşılan akademik bir çaba da vaki. Tamam bunu anladık. Peki bu nedir, bu çaba neye tekabül ediyor.

Bildiğimiz gibi kahramanmaraş merkezli iki büyük deprem yaşadık. Bu depremde 11 vilayetimiz çok ciddi tesirlere maruz kaldı. Binlerce vatandaşımız bu depremlerde vefat etti. Binlerce vatandaşımız yaralandı. Bazı şehirlerimiz yerle yeksan oldu. Geriye kalan vatandaşlarımız en yakınlarını kaybetti, bazıları tüm ailesini yitirdi. Hepimizin bildiği gibi 6 şubatta oldu bu depremler. Enkazların altında binlerce vatandaşımız kaldı. Kahraman ekiplerimiz canla başla vatandaşlarımızı kurtarmak adına seferber oldular. Peki bu sırada bazıları neyle iştigal ediyordu. Bazıları aynı gün -belki de 2. Gün- mal bulmuş mağribi gibi İstanbul depremi konuşmaya başladı. Milleti korkutmak için neler neler, ne varsayımlar ne senaryolar. İnsanlar enkaz altında can çekişirken, kurtarılmayı beklerken bu zevat kendi gündemindeydi. Kendi maksatlarını hasıl edecek propaganda ile iştigal ediyorlardı tiraji yüksek ulusal medya kanallarında. Esasen bu propaganda yani "istanbul'da çok büyük deprem olacak aman haa" propagandası çok önce başladı. Yıllardır pompalanan bir iddia. Yani zımnen şu söyleniyor 'kardeşim bu istanbul'da aman oturmayın mümkünse taşının gidin". Bu propagandanın maraş depremi ile revaç yaptığını gördük. Peki maksat nedir. Sebebi hikmeti ne ola ki.

Bunu anlamak için pek çok bilgiyi haiz olmamız lazım. Pekçok parçayı hafızamızda içtima etmemiz icap ediyor. Mesela İstanbul'a vize ile giriş önerisini hatırlamamız lazım. Birileri neden bu absürt teklifte bulundular. Halen de öne sürüyorlar. Bu bir tarafta dursun. Peki yabancıya konut satışı diye bir hadise var Türkiye'de değil mi. Bu hadiseden en yüksek etkilenen yer neresi. İstanbul. Dolar euro bazında satılan lüks konutları en fazla kim satın alıyor. Türkler mi. Yoksa gayrimüslimler mi. Peki fener rum patrikhanesi nerede. Öte yandan birileri yani rum milliyetçileri İstanbul'u - onlar konstantinopolis diyorlar- ortodoks baş şehri yapmak istiyor mu istemiyor mu. Ayrıca haberlerde sanki iyi bir gelişmeymiş gibi aksettirilmeye çalışılan İstanbul'a yapılan dünya ticaret merkezi isimli yer neyin nesi. Maksadı nedir. Buraya kimler ne amaçla gelecek. Bu devasa gökdelenleri kimler ne için yaptırıyor. Peki bazı türk şirketler neden merkezlerini istanbul'dan ankara'ya naklediyor. Birleşti mi bazı puzzlelar. Birleşmesi lazım.

Bizim bir şeyleri anlamamız lazım. İstanbul'un -görünürde dahi- Türk olmasına tahammül edemeyenler yani gavurlar bir iş peşindeler hem de uzun süredir. Buna bazıları bilerek yahut bilmeyerek çanak tutuyor. Üstelik bu gavurlar bir hayli yol katettiklerini düşünüyorlar. Gelişmelere Bakınca pek de haksız değiller gibi. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.

türkce lugat

bulut bey
türkce lügat okurun malumunda olduğu üzere sözlük formatında bir platform. peki neden 'turkcesozluk' değil de turkcelugat dedik bu siteye. bunun mühim bir sebebi var. tabi ki bize göre mühim. birçok insana göre mühim olmayabilir. ama biz müslümanlığımızı ciddiye alıyorsak kendi gündemlerimiz olmalı. kendi gündemlerimizi kendi meselelerimizi hassasiyetle zihnimizde tutmamız icap ediyor. yoksa saçmalarız. saçma işler yaparız. pekçok zatın göründüğü gibi komik görünürüz.

neden sözlük demedik de lugat dedik. bunun en önemli sebebi bir şeyleri -kendi açımızdan olumsuz gördüğümüz hadise ve kavramları- baştan reddettiğimizdir. yani birileri türkçeye ehemmiyet vermiyor. uyduruk kelimeleri kullanmayı zull addetmiyor. sözlük uyduruk bir kelime midir. belki de değildir. elbette sözlük kelimesine gelesiye kadar daha nice uyduruk kelimeler bulaştırıldı türkçeye yahut bulaştırılmaya çalışıldı. burada bir duruş göstermek istedik. neyin duruşu. türklük ve türkçe hassasiyeti. türk türkiye'yi doğurdu, türkçe bu vatanda lisan haline geldi. dolayısıyla bu lisana her bir ferdimiz azami önem göstermeli. biz türklüğümüzü haliyle müslümanlığımızı ciddiye aldığımız için sözlük kelimesini kullanmaktan imtina ettik. lügat dedik. çünkü aynı mana gibi gözükse de lügat ile sözlük kelimeleri aynı manada değildir. bu hususları daha iyi izah etmek açısından ismet özel'e müracaat etmekte fayda var. 'bir akşam gezintisi değil bir istiklal yürüyüşü' kitabında bir kısım var. mananın tam anlaşılması açısından aynen ifade etme zarureti hasıl olduğundan iktibas ediyoruz:
''...sözlük ne diyor mu diyelim? lügat mi diyelim, sözlük mü diyelim? sözlük kelimesi gavur lisanlarında lexicon dediğimiz şeye denk düşer. yani belli bir metin, belli bir kontekst dolayısıyla sıralanmış kelimeler sözlüktür. lügat ise dilin, lisanın tamamını ihtiva eder. yani lügavi dediğimiz zaman lisanın tamamını kast ederiz. sözlük, dediğim gibi, hangi sebeple olursa olsun daraltılmış bir kontekstin ihtiva ettiği kelimelerdir. o yüzden 'ha lügat demişsin, ha sözlük demişsin' olmaz. türkiye'de türkçeyi tamamen kullanılmaz bir dil haline getirmek için 'öyle de desen olur, böyle de desen olur' diyorlar. sandalyeyle iskemlenin aynı şey olmaması lazım. yani 'öyle de desen olur, öyle de desen olur' olmaz'' (bir akşam gezintisi değil bir istiklal yürüyüşü - tiyo yayınları ikinci baskı - sy 370)

evet gördüğümüz üzere lügat dediğimizde sözlük de demiş olmayız. sözlük dediğimiz zaman lügatten farklı bir şeyi anlattığımızı bilmemiz lazım. biz işbu internet sitesine sözlük demeyi reddettik. lügat demeyi evla ve ahsen bulduk. bir şeyleri ciddiye aldığımız için, bizim açımızdan önemli meseleleri kendimize ait gördüğümüz bunun dışındaki meseleleri ise reddettiğimizi göstermek için bu yolu tercih ettik. bunun anlaşılması turkcelugat'in yol ve istikametinin anlaşılması için de mihenk teşkil ediyor.

yalnız

mad
bazen hayatın gerçeklerini görebilmek için yalnız kalmak iyidir. önemli olan, yalnız kalmaktansa yanlış insanlarla, yanlış yolda olmayı tercih etmemektir

berat

kendi halinde biri
kırılan kalpleri onarma, dargınlık duvarlarını yıkma, kin, nefret ve intikam duygularını aşma günüdür.yüce yaradan'ın affına erebilmek için yaradılanı affetme günüdür.

eyt

bulut bey
emeklilikte yaşa takılanlar. uzun yıllardır hak etmediği halde devletten maaş almak isteyen zevatın uğraştığı bir hadiseydi. recep tayyip erdoğan -isabetli bir şekilde- 'siyasi kariyerime de mal olsa bunu yapmayacağım' diyerek bu haksız taleplere cevap vermişti. bugünlerde eyt düzenlemesi meclisten geçti. evet demek ki cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan bu konudaki sözünü tutmamış. peki neden iktidar bunu yaptı. herkesin malumu olduğu üzere 2023 genel seçimlerini kazanmak için. akp'nin 2023 genel seçimlerini kazanması; ülke ekonomisinden, sosyal güvenlik sistemimizin ayakta kalmasından ve sair ilgili genel ülke menfaatlerinden daha mı önemli. demek ki daha önemliymiş. eyt düzenlemesinden fayda temin edecek vatandaşların elbette bu husus umrunda olmaz. adam aldığı maaşa bakar değil mi. hep söylenir ya bu ülke sahipsiz diye, evet sahipsiz gerçekten.

eyt düzenlemesi, bu ülkeye çok büyük bir zarardır. görüyoruz ki 42-43 yaşında -deyim yerindeyse sapasağlam- adamların emekli olacağı anlaşılıyor. 40 yaşındaki adamın emekli olması yanlıştır. 40 yaşındaki adama emekli maaşı verilmesi milleti aylaklığa alıştırmaktır. eyt'den yararlanacak çok kişinin ağzından da duydum bunu. adam şaşırıyor: '2ben daha sapasağlam adamım. ben neden emekli olayım. ama neyse devletimiz bana ikram ediyor ben de istifade edeyim bari'' diyor bu eyt'den yararlanacak vatandaş.

bu düzenleme yeni nesilden çalmaktır. adaletsizliktir. popüleritedir. parti çıkarını ülkenin menfaatlerinden üstün tutmaktır. benim sgk primlerim ile başkasının sgk primleri ile siz 40 yaşındaki adamı emekli edemezsiniz. ama akp'nin bunu yapması tabi çok normal. akp'den beklenen işler bunlar.

altılı masa

bulut bey
Altılı masanın adayının kim olduğu, ekrem imamoğlu ve Mansur yavaş isimli zevatın cb yardımcısı olacağı ve sair buna benzer konular Türkiye için pek önemsiz hiçbir kıymeti harbiyesi olmayan meselelerdir. Bu zevatın kıratı nedir ki Türkiye'ye bir değer katsınlar. Aziz milletimiz kıratı olmayan zevata niye bu kadar kıymet verir. Bunu sorgulamalıyız hem de çok iyi sorgulamalıyız.

bir derdi olmalı müslümanın

hafiz
Bir müslümanın derdi olmalı bu yalan dünyada öyle dert ki, müminleri düşünsün vatanını, milletini, toplumu, herşeyi dert edinsin. Müslüman dertsiz olamaz kendi derdinin yanında yukarıda sandıklarımı dert edinmeli.düşünmeyen dert edinmeyen hayatın anlamını anlayamaz ve kafirlerin karşısında duramaz.heyecanı ,derdi, aksiyonu olmayanlarla bizim işimiz olmaz.dertten kastımız şeytanın ve kafirlerin planlarını görüp yıkılmadan, eğilmeden "ben müslümanın sizin yaptıklarınız beni yolumdan döndüremez biz alemlerin rabbine iman ettik ona güveniyoruz" diyebilmektir.bu duruş peygamberlerin ,ahiret alimlerinin derdi olan insanların duruşudur. Derdi olan Müslümanlar,kendi imkanlarıyla destek olur.malıyla, canıyla,kalemiyle kafirlerin çarkına çomak sokar. Çünkü Allah'ın rızası ve cennet kolay değil.iman ispat ister.iman eden bir Müslüman zorluklara sıkıntılara göğüs gerer.kalbinde ki iman gücüyle bunu ispat için "rabbim elimden geleni senin inayetinle yapıyorum, bizim ayağımızı kaydırma bizlere katından sabır ver"diyerek bu mücadelesini ve derdini ortaya koyar.
O yüzden bu kurmuş olduğumuz mecrası, derdi olanların kendilerini doğru bildiği fikirleri, dert edinen vatan evlatlarının limanı olarak kurulmuştur.elbette bizim gibi düşünen nice Müslüman evladı vardır.Allah sayılarını artırsın. Bizim bu yolumuz en doğrusu demiyoruz ama yolumuz haktır,güzeldir diyoruz.

güncel siyaset saçmalıkları

bulut bey
güncel siyaseti kısaca ülke dahilinde yürüyen siyasi partiler arası mücadele olarak tanımlayabiliriz. son günlerde güncel siyasete bakıyoruz. ne görsek şaşırmayız. bir dünya saçmalık. ama bazıları aklı sıra 'level atlamaya' filan çalışıyor sanırım. dozaj biraz yükseldi.

'milliyetçi' olduğunu iddia eden bir gazete var. adı yeniçağ. bu gazetenin bir yazarı var. adı da yavuz selim demirağ. sanırım 22 mart 2023 tarihinde bir programa katılıyor. ne dese iyi. ''hdp vatanseverdir'' yahut ''hdp vatanseverliğini ispat etmiştir.'' mana bu. :)) diyorum ya dozajı artırdılar diye. şimdi hdp vatanseverdir falan adamlar ciddi ciddi bunları söylüyor. bir zamanlar eski türkiye diye kötüledikleri türkiye'de ''ben türk değilim, ben falancayım'' (kürt, çerkes ve sair her neyse) demek bir meseleydi. şimdilerde adamlar açıktan küfür ediyor da seslenen yok. tam aksine bu zevatı millete kabul ettirmek , bunları normalleştirmek adına her türlü işi yapıyorlar.

hdp vatanseverdir tezini öne süren kişinin aklından fikrinden şüphe ederim. aklında fikrinde bir sorunu yoksa menşeinden şüphe ederim. normal bir vatandaş -zihniyeti ne olursa olsun- kalkıp bu lafı etmez. edemez. dili varmaz.

biri hdp'yi vatansever yapmaya uğraşıyor öbürü ne yapıyor. o da hüdapar diye bir şey bulmuş kendine. diyor ki ''efendim bu hüdapar var ya bu hüdapar. bunların böyle bozuk durduğuna bakmayın siz. bunlar pkk'lı değil, hdp'li değil. bunlar yerli, bunlar milli. bunlar muhafazakar kürt. bunlar vatansever kürt.''

yani kimileri hdp'yi kimileri hüdapar'ı vatansever yapmaya uğraşıyor :). şakacı insanlar.

hüdapar özerklik demiyor mu arkadaşım. hüdapar 'kürtlük de kürtlük' diye tutturmuyor mu. hüdapar türk kimliğine hasım mı değil mi. türklükle kürtlük eşittir diyor adam. bu adamın hdp'den farkı nedir. zihniyet olarak aynısıdır.

herhangi bir hdp'li yahut hüdaparlı ile oturduğunuzda 'siz vatanseversiniz'' filan gibi bir şeyler dediğinizde adam 'bu bana hakaret ediyor, kendi davamı satmakla beni itham ediyor' düşüncesiyle üstünüze saldırır.

bu kulaklar bunları da duydu. türkiye birçok saçmalık ve zırvalığı mütemadiyen duydu, duyuyor. en sonunda 'hdp vatanseverdir' , 'hüdapar yerli ve millidir' zırvalıklarını da duydu.

sistem milliyetçilik aleyhine bir şeyi milliyetçiye (milliyetçi gibi görünene) söylettirir. din aleyhine bir işi dindar (dindar gibi görünen) eliyle yaptırır. bu dünya sisteminin en iyi becerdiği işlerden birisi. bugün baktığımızda bunun dünya kadar örneği var.

yıllar önce dünya sistemi süleyman demirel'e ''kürt realitesini kabul ediyorum'' dedirtmişti. bu ikrarı üzerine kendisine siyasete devam etme ruhsatı çıktı. bugün bakıyoruz ki herkes bir şekilde kürt ayrılıkçılığını öne çıkaran güruhlara temas etme temayülünde. demek ki neymiş 'kürdistan' dünya sistemi tarafından talep edilen bir şeymiş. tıpkı israil gibi.

her neyse hdp de hüdapar da sizin olsun. alın başınıza çalın.


türk'ce lugat


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir mecra ve bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin ?

üye ol